İş arayanlar ve iş değiştirmek isteyenler beklentilerine uygun bir iş bulduğunda iş sözleşmesini okumadan imzalıyor. Yüksek işsizlik oranları nedeniyle iş bulmakta zorlananlar işe girerken önlerine sunulan koşulları gözü kapalı kabullenmek zorunda kalabiliyorlar. İşçiden, işverene vereceği olası zararlara karşı borç senedi alınıyor. İşçinin yanı sıra yakınları da senede kefil olmak durumunda kalabiliyor. Hatta borç senedine karşılık gayrimenkule ipotek koyma uygulamalarına da sık rastlanıyor. Bu tür koşullar bazı sektörlerde yaygın bir uygulamaya dönüşmüş bulunuyor.

İşe girerken rutin bir işlem gibi gösterilen bu tür senet ve ipotek uygulamaları hem işçiyi hem de akrabalarını mağdur edebiliyor. Yargıtay’ın (9. Hukuk D. E: 2021 / 8121, K: 2021 / 12289) yakın tarihli bir kararına konu davaya göre, bir şirkette 2012 yılında satış pazarlama elemanı olarak işe başlayan işçiden 150 bin liralık senet imzalaması, teminat olarak da ipotek göstermesi istendi. Aksi takdirde işe başlayamayacağı belirtildi. Bunun üzerine kayınpederine ait daireyi teminat olarak göstererek ipotek koydurdu. İşveren 2018 yılında işçiyi işten çıkardığı halde ipoteği kaldırmadı.

İşçi, kayınpederin vefat etmesi üzerine taşınmaz üzerinde tasarruf etmek isteyen varislerle birlikte ipoteğin kaldırılmasını talep etti. İşverenin ipoteği kaldırmaması üzerine dava açtı. İşveren önce davanın usulüne göre açılmadığı iddiasıyla oyalama taktiği uyguladı. Mahkemenin davayı kabul etmesi üzerine davacı işçinin satışını yaptığı malların bir kısmının parasını alamadığı için zarara uğradığını, tahsil edilemeyen alacaklara karşılık ipoteğin kaldırılamayacağını iddia etti. Mahkeme, tahsil edilemeyen ürün bedellerinden işçinin sorumlu tutulmasının mümkün olamayacağına hükmederek ipoteğin kaldırılmasına karar verdi.

YARGITAY İŞVERENİ HAKLI BULDU

İşverenin temyiz istemi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay kararında, ipoteğin, işçinin çalışması sırasında işverene vereceği muhtemel zararlara teminat olarak konulduğu, ipoteğin kaldırılması için öncelikle işçinin işverene herhangi bir zarar verip vermediğinin ortaya konulması gerektiği belirtildi. İşverenin işçi tarafından zarara uğratıldığını ileri sürdüğüne dikkat çekilen Yargıtay kararında, mahkemenin, işverene zarar verilip verilmediği, zarar doğmuş ise bu zararın neden kaynaklandığına ilişkin bilirkişi incelemesi yapmadan işçinin tahsil edilemeyen alacaklardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle karar vermesinin hatalı olduğu belirtildi.