Ekonomik şartların zorluğu ve emeklilik maaşlarının durumu sebebiyle çok sayıda emekli ya tekrar çalışmaya başlamakta ya da borçlanarak ihtiyaçlarını gidermeye çalışmaktadır. Emekli maaşlarının, bir insanın hayatını asgari düzeyde devam ettirebilmesi insani şartlarda yaşaması ve daha da ekonomik sıkıntıya düşmesinin önüne geçilebilmesi için yasal düzenlemelere yer verilmiştir. Bu bağlamda Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir/aylık alan sigortalı ve hak sahiplerinin gelir ve aylıklarına nafaka borçları dışında ilgililerin muvafakati bulunmadan haciz uygulanmaması gerekmektedir.

SGK icra müdürlüklerince açılacak haciz taleplerinde emeklinin muvafakati gerekmektedir. Aksi takdirde borçlu emekli ya da hak sahiplerinin muvafakati alınmadan gönderilmiş ise SGK, sigortalılara ilgili icra müdürlüklerine itiraz edebilecekleri yönünde bilgi vermektedir.

Çeşitli nedenlerle çok sayıda emekli, maaşını teminat göstererek, bloke ettirerek tüketici ihtiyaç kredisi kullanmaktadır. Verilen muvafakate istinaden bankalarda alacağını garantiye almak için emekli maaşlarına bloke koyabilmektedir. Konuyla ilgili çıkan ihtilaflar Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna kadar intikal etti.


YEREL MAHKEME: BLOKE EDİLEMEZ

Konu Bağ-Kur emeklisinin kullanmış olduğu tüketici kredisinde temerrüde düşmesi üzerine davalı banka tarafından emekli maaşlarına bloke koyulmasından ibarettir. Kredi kullandıktan sonra ilerleyen dönemde aynı zamanda kısıtlı hale gelen emeklinin vasisi olan oğlu; icra takibi başlatılmadan ya da dava açılmadan, usulüne uygun muvafakat alınmadan emekli maaşının tamamının bloke edilmesinin SGK Kanununa göre mümkün olmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısıtlının emekli maaşından tahsil edilen 15.000,00 TL'nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, emekli maaşına konulan blokenin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme, davacı emeklinin kredi çekmesinden sonra hakkında kısıtlama kararı verilmiş olmasının davalı bankaya karşı ileri sürülemeyeceğini kabul etmiştir. Ancak SGK mevzuatı gereği sadece nafaka alacakları ve SGK alacakları hariç olmak üzere emekli aylığından kesinti yapmanın yasak olduğu, öte yandan emeklinin bankayla imzaladığı sözleşmede yer alan veya ayrı taahhütname imzalayarak İİK 83 gereği hacizden önceki bir dönemde haczi mümkün olmayan bir mal veya hakkın haczedilemeyeceğine dair bankayla yapmış olduğu anlaşmanın geçersiz olduğu, sözleşmede yer verilen düzenlemenin haksız şart oluşturduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 12.912,92 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar vermiştir.

BANKA KONUYU YARGITAY'A TAŞIDI

Yargıtay; davacının vasisi olduğu emeklinin yasal düzenlemeler yürürlükte iken ve kısıtlanmadan önce kredi sözleşmesini imzaladığını, sözleşmede banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği, kredi geri ödemelerinin maaş hesabından yapılmasına muvafakat ettiğini, bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerektiğini, taksitlerin ödenmesine ihtirazı kayıt koymaksızın kesintiye muvafakat edip, on beş ay boyunca borç ödendikten sonra ödenen kredi bedellerinin iadesini doğuracak şekilde bir hakkın kullanılması iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağını, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğine karar vermiştir.

YHGK, SON NOKTAYI KOYDU

Yerel mahkemenin kararında direnmesi nedeniyle konu Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gelmiştir. YHGK; "Somut uyuşmazlıkta tüketici, çekeceği kredinin ödeneceği ihtimalini banka gözünde kuvvetlendirir şekilde emekli maaşını mal varlığının bir parçası olarak göstermiş, bu inançla hareket eden banka, kredi tutarını nakden ve peşinen davacı hesabına yatırmış ve ... TL tutarındaki kredi davacı tüketicinin tasarrufuna bırakılmıştır... Emekli maaşından başka bir gelirinin olmadığı yönündeki genel kabulden dolayı zayıf tarafı daha da zayıf hale getirmeme saiki ile korunan emekli, kendi iradesi ile imzaladığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kavuştuğu ve sosyoekonomik ihtiyaçları doğrultusunda harcadığı meblağı yine emekli maaşı ile ödemek zorunda olduğunu bilebilecek durumdadır. Bu noktada yerel mahkemenin emekli maaşının haczine ilişkin düzenlemelere dayandığı gerekçesi yerinde değildir. Bunun yanı sıra tüketici, tahsis edilen kredi tutarını almasına rağmen hiçbir taksiti ödememiş ve bu sebeple bankanın davanın açıldığı tarihe kadar yirmi aylık ödemeyi tahsil etmesine herhangi bir itirazda bulunmamışken eldeki dava ile vadesi gelmiş borçlarının faizi ile kendisine iadesine ilişkin istemi iyi niyetle bağdaşmamakta ve bu talebi Türk Medeni Kanunu'nun 2'nci maddesi gereğince hukuken korunamayacaktır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mahkemenin emekli maaşının haczedilemeyeceğine ilişkin kabulünde hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte hükmün davacı tüketicinin talebinin iyi niyetli olmaması karşısında sonuç itibarıyla isabetsiz olduğu, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir." kararını vermiştir.

Sonuç olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu kararıyla emeklilerin nasıl olsa emekli maaşı haczedilemez deyip kullandığı banka kredisini ödememesi söz konusu olamayacaktır. Ayrıca bankalar, yapılan sözleşme çerçevesinde emekli maaşlarını bloke edebilecektir.