Kamudanhaber-Özel haber

Covid-19 Salgınının başından beri öğretmenlerin ek ders ücretleri tartışma konusu oldu. Bu tartışmaların yasal dayanağı Toplu Sözleşmeye gidiyor.

Toplu sözleşmede hükûmet ile yetkili konfederasyon MEMURSEN anlaşamayınca; 28.08.2019 tarihinde, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Kararı yayınlanmıştı. Bu kararın, “Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet Koluna” ilişkin “Ders görevinin yapılmış sayılacağı haller” başlıklı 2.Bölüm, 2.Madde’sine göre:

“Madde 2- (1) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim kuramlarında ders yılı içerisindeki iş günlerinde genel idari izinli olmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenler ile öğrencilerin çeşitli nedenlerle sınıf veya okul bütünlüğünde izinli sayılmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenler, bu sürelerde üzerlerinde bulunan aylık karşılığı ders, varsa ek ders, ders niteliğinde yönetim, hazırlık ve planlama görevlerini yapmış sayılırlar.deniyordu.

Kuşkusuz bu madde imza altına alınırken, birkaç gün süren kar tatili vesair durumlar göz önünde bulundurulmuş, içinde bulunulan salgın dönemi düşünülmemişti. Salgının ilk döneminde eğitim-öğretim faaliyetleri askıya alınıp yüz yüze eğitim yapılamayınca; bu maddeye dayanılarak öğretmenlerin ek ders ücretleri ödenmişti. Tabi, yine gözden kaçtığı için aylık karşılığı ders görevlerini kurs şeklinde alan halk eğitim kadrolu öğretmenleri kursları bitince kapsam dışı kalmışlar, diğer öğretmenler  ek ders ücreti alabilirken onlar alamamışlardı.

Kamuoyu adına diğer sendikaların popülizm adına söyleyemediğini Özgür Eğitim Sen söylemiş: “Özgür Eğitim-Sen’den mesleki dayanışma ve vicdani duruş adına MEB’e çağrı” başlığıyla yaptığı çağrıda: Özgür Eğitim-Sen olarak içinden geçtiğimiz sıkıntılı dönemde mağdur edilen öğretmenlerin yanında olmayı vicdani bir sorumluluk olarak görüyoruz ve fiili olarak görevde değilken ücret almayı doğru bulmuyoruz. Bu minval üzere mesleki dayanışma ve ahlaki duruş gereği; kadrolu ve sözleşmeli öğretmene yapılacak ek ders ödemelerini, hakkını aramaktan ve yanında yer almaktan imtina ederek, geçim derdiyle baş başa bırakarak mağdur ettiği ücretli öğretmenlere yapması konusunda MEB’e çağrıda bulunuyoruz.” demişti. Üye sayılarını merkeze alarak kitleselleşen sendikalar için bu çağrı; adeta kafaya kurşun sıkmak hükmündeydi.

Bir yandan öğretmenlerin mağduriyeti, diğer yandan kamuoyunda; “Öğretmenler neden çalışmadan ücret alıyorlar.” serzenişleri MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen İstanbul İl Başkanı Talat Yavuz’a; “Öğretmenler soğukkanlı ve profesyonel davranmalıdır. Sadece öğrencilerinin değil toplumun psikolojisini de yönetmek zorunda olduklarını unutmamalıdırlar. Kamuoyunda giderek aleyhimize dönen, aylardır çalışmayan öğretmen imajının farkında olunmalı ve bugünden itibaren bu olumsuz ve haksız algı hızlıca dağıtılmalıdır.açıklamasını yaptırıyordu. Aynı günkü açıklamasında Eğitim-Bir-Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı İdris Şekerci’de durumu: Kamu çalışanlarının tamamının öyle ya da böyle hizmet ürettiği bir vasatta öğretmeni tartışmaya açabilecek mevcut halin devamı izahı kabil bir durum değildir. Dün vefa destek gruplarında, bugün ise filyasyon ekiplerinde görevlendirilen öğretmenlerin, görev tanımlarına uymayan bu durumları ortada iken öğretmeni öğrencisi ile buluşturmak en çok da öğretmeni mutlu edecektir.” diyordu.

Yani bu durum kitle sendikacılığının bir sonucu olarak popülist davranması beklenen sendikaları da tedirgin ediyordu.  Bakanlığın dün yayınladığı uzaktan eğitimi yüz yüze eğitime eşitleyerek ek ders ücreti ödeme genelgesi ise; Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanlarının anında tepkisiyle karşılaştı.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: “MEB, EK Ders Ücretleri ile ilgili yazısında eğitim çalışanlarının beklentilerini/taleplerini karşılamaktan ziyade olağanüstülüğün yaşandığı bu süreci olağan mevzuatla geçiştirmeye çalışmış, çözüm yerine sorunu büyütmüş hak kayıplarına kapı aralamıştır.” derken,

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan: “MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖĞRETMENLERİMİZİN GELİR KAYBINA NEDEN OLAMAZ! Öğretmene sahip çıkmak da @tcmeb’in öncelikli sorumluluklarındandır. Bir kere şu gerçeği göreceğiz: Yüz yüze eğitimin yapıldığı normal koşulları, uzaktan eğitime mecbur kaldığımız bu döneme uygulayamazsınız.” açıklamasını yaptı.

Bu arada söz konusu Genelge uyarınca; adeta kamu vicdanı tatmin olsun diyerek, okulunda eğitim yapılmayan ortaokul ve lise danışman/rehber öğretmenlerine okulda bulunma zorunluluğu getirildi.

Aslında yapılması gereken Özgür Eğitim Sen Genel Başkanı Ali Aydın’ın ifadesiyle “Uzaktan eğitimde olağandışılığı olağanlaştırmaya çabalamaktan” ziyade mevcut duruma ilişkin gerekli yasal düzenlemeyi bir an önce yapıp hayata geçirmektir.

Bu tür; hayatın olağan akışının dışında cereyan eden durumlarda, uzaktan eğitimin nasıl ve hangi şartlarda yapılacağına ilişkin yasal mevzuat bir an önce düzenlenmelidir.

Bir öneri olarak tartışmaya açalım: Örneğin tüm öğretmenlere seminer döneminde olduğu gibi üzerlerinde bulunan ek ders yüküne bakmaksızın sabit bir ücret ödenmesi konuşulmalıdır.

Diğer türlü; ders yapılmayan dönemde meslek öğretmeni 40 saat üzerinden ders ücreti alırken bir başka öğretmenin yine ders yapmamasına rağmen 6 saat ücreti alması garabeti yaşanır. Ya da şimdi olduğu gibi; uzaktan eğitim yapamayan meslek dersi öğretmeninin mağduriyeti veya üzerinde aylık karşılığı ders yükü bulunmayan halk eğitim öğretmeninin durumu gündem olur. Sendikaların da popülizmden uzak bir şekilde bir yandan üyelerinin haklarını korurken diğer yandan da ülke gerçeklerini göz ardı etmemesi beklenir. Sendikacıların kendi maaşları üzerindeki baskıyı atma çabası da bu süreci körükleyen bir başka neden olarak karşımıza çıkmakatadır.