İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 31 Mart seçimlerine ilişkin, "İstanbul'da ilginç bir şey oldu. Ne oldu ve biz niçin 23 Haziran'a tekrar randevulaştık? Çünkü birileri, sözü milletin değil kendilerinin söylemesini istedi. Milletin sözünü beğenmedi, milletin iradesine ipotek koymak istedi. İstanbul'da seçimlerde yaşananların en net tarifi 'oldubitti' yapma gayretidir." dedi.

Çatalca Öğretmenevinde muhtarlarla toplantıda bir araya gelen Soylu, Çatalca'nın 31 Mart'ta önemli bir değişikliğe imza attığını ve ilçenin Ak Parti belediyeciliğine teslim edildiğini söyledi.

Makamlar ve mevkilerin esas itibariyle birer sorumluluk ve emanet olduğunu ifade eden Soylu, "Çatalca'daki imar, sosyal alan ve istihdam sorunlarını, özellikle geç saatte ulaşım imkanlarının kesilmesi gibi gündelik hayata temas eden meseleleri aşacağız. Çatalca'nın potansiyeli, hakikaten çok yüksektir. Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Binali Yıldırım Bey de burada yaptığı konuşmada hatırlarsanız ifade etmişti. İstanbul Edirne arası yapılacak hızlı treni ilçeye katacaklarından bahsetmişti. Keza ilçede kurulması planlanan lojistik merkezlerinin oluşturacağı ekonomiden ve istihdamdan bahsetti. İnşallah önümüzdeki 5 yıl içinde, Türkiye'nin de seçimsiz bir istikrar dönemi içinde olacağı bu dönemde, aklımızdaki projeleri teker teker hayata geçirmeye gayret göstereceğiz. Yine Çatalca'da büyük bir dönüşümü, değişimi başlatmış olacağız." diye konuştu.

2019 yerel seçimlerine, en başından beri iktidar noktasından değil, istikrar noktasından baktıklarını ifade eden Soylu, bunu bir yanıyla beka meselesi olarak gördüklerini bir yanıyla da 2019 sonrasındaki 4,5 yıllık seçimsiz döneme yönelik olarak bu ifadeyi ortaya koyduklarını söyledi.

Her seçimin Türkiye için önemli bir tercih meselesi haline geldiğinin altını çizen Soylu, şöyle devam etti:

"Burada bir seçim yapıldı. 2014'te de AK Parti genel başkan yardımcısıydım. 2 tane önemli seçim iptal. Biri Ağrı, biri Yalova seçimleri. Dünyada da seçimler iptal edildi. Seçim hukukuna yönelik bir usulsüzlük söz konusu olduğunda eğer bu tespit edilirse, ilk önce ilçe seçim kurulu, olmazsa il seçim kurulu, olmazsa Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu seçimlerin iptaline yönelik bir karar verebilme kabiliyetine haiz. Seçimin patronu, yöneticisi, hakemi, karar vericisi o. Amerika hemen oradan bir açıklama yaptı, 'Bunu not ettik' diye. Kendisinin seçimlerinde seçilen bir başkana seçim sonucunda nasıl alaşağı edip, yerine nasıl başka bir başkan seçtiğini, hangi seçim usulsüzlüklerini dünyanın gözüne baka baka 'Ülkemin bekası için bunu yapıyorum' dediğini herhalde yıllardır dünya takip ediyor. Türkiye'de bizi kendi kendimize bırakmak istemeyen, kendi kararımızın verilmesini istemeyen ve bu konuda Türkiye'de bizim alacağımız kararı kendisi için önemli görmeyen, kendi kararını ehemmiyetli gören bir anlayış var, bir dünya var. Tabi onun için her seçim bizim için büyük önem taşıyor."

- "Milletin iradesine ipotek koymak istediler"

İçişleri Bakanı Soylu, bir yandan darbe girişimlerinden terör eylemlerine, göç baskısından döviz kuru operasyonlarına kadar çok önemli ve zor süreçleri yönettiklerini bir yandan da Türkiye'yi dönüştürmeye, geleceğe hazırlamaya ve bu süreçlerin maliyetlerini karşılamaya gayret ettiklerini belirtti.

31 Mart seçimlerini de bu zorlu koridorun çıkışı olarak gördüklerini dile getirdiklerini aktaran Soylu, "İstedik ki bütün tartışmaları, kriz üretme gayretlerini, Türkiye'yi tökezletmeye çalışan süreçleri arkamızda bırakalım. 16 Nisan'dan sonra 24 Haziran'da da ülkenin yönetim şekliyle ilgili sözünü söyledi, milletvekillerini belirledi ve nihayetinde de 31 Mart'ta yerel yönetimler noktasında da sözünü söyleyip bize altın bir 4,5 yıl verdi. Ancak burada, İstanbul'da ilginç bir şey oldu. Ne oldu ve biz niçin 23 Haziran'a tekrar randevulaştık? Çünkü birileri, sözü milletin değil kendilerinin söylemesini istedi. Milletin sözünü beğenmediler, milletin iradesine ipotek koymak istediler. İstanbul'da seçimlerde yaşananların en net tarifi 'oldubitti' yapma gayretidir." diye konuştu.

- "Esas mağdur Binali Bey'dir"

İstanbul seçimlerinde yaşananlara değinen Soylu, "Onlarca sandıktan kaydırma söz konusu olmuş. Sandıkların yüzde 10'u açılmış. Aradaki fark 29 binden 13 bine düşmüş. Her iki tarafta yaklaşık yüzde 50 oy alıyor. Aradaki oy farkı binde 3. Şimdi sandıklar iptal edilirse, her iki taraftan da o kadar iptal edilecek. Çünkü aldıkları oy birbirine yakın iki oy. Hep iptal Binali Yıldırım'ın oylarından mı olur? Her iptal Binali Bey'in oylarından oldu. Öbür taraftan çok az. Binali Bey'e 17-18 bin yazılmışsa, öbür tarafa bin 500-2 bin yazılmış. Yüzde 10'u ancak açıldı. İtiraz ettik, dedik ki, açın sayılsın. Yüzde 10'unu açtırabildik, fark 13 bine düştü. Yüzde 90'ını açtırmak istedik, 'Hayır açtıramazsınız, reddediyoruz' dediler. Şimdi biz ne yapacağız, kusura bakmayın. Milletimizin hakkını, hukukunu her yerde savunmaya çalışıyoruz. Demokrasiyle geldiğimiz yerlerde milletin oyunu savunamayacaksak, biz bu işleri niçin yapıyoruz? Şunu net bir şekilde ifade edeyim. Burada esas mağdur Binali Bey'dir." ifadelerini kullandı.

Bakan Soylu, şunları kaydetti:

"Gazetecilere, hukuk okuyan profesörlere soruyorum. Ömründe bir kere seçim sandık başında bulundun mu? Sandık kurulu başkanlığı ve üyeliği yaptım. İlçe seçim kurulu üyeliği yaptım. Hayatım seçim kurularına itirazla geçti. İlçe seçim kurulu, il seçim kurulu, YSK'nın nasıl olduğunu bilirim. Seçim kurulu hakimlerinin ve başkanlarının, seçim işini ne kadar anladığını da bilirim. Onun işi değil ki o, başka bir alan. Diyelim başka bir mahkemede görevli. En yaşlı üyeye 'Sen bu seçim kurulu hakimliğini yapıver' diyor. Her seçim kurulu hakimi için de bu iş gelmese de yapmasak niteliğindedir. Hep böyle olmuştur. Bunu ilçe seçim kurullarından biliyorum. Bu işi izleyen insanların bu işin sürecine yakın olmaları beklenmez. Bunun mücadelesi o kadar fazla olmaz. İstanbul'da hayatımda bu kadar oyun bir taraftan bir tarafa yazıldığı böyle bir seçim hiç görmedim."

- "Hakkımızı aramak en temel meselemiz"

İçişleri Bakanlığı'nın seçime karışma gibi bir halinin söz konusu olmadığını, sadece seçimin güvenliğini sağladıklarını ve seçim kurulu hakimlerine sandık kurulu başkanları ve üyelerinin kamu görevlileri olan kısmını verdiklerini belirten Soylu, şunları söyledi:

"YSK baktı ki, biz bir eksik yapmışız, partilere bunları göndermemişiz. Sandık kurulu başkanının kim olduğunu kimse bilmiyor. Böylece yapılan yanlışlar da bir yerden geri dönmüyor. Seçimi YSK yapar ama denetim aynı zamanda siyasi partilerin de gözetimi altında olur. Yapılan yanlışlar, eksiklik, hata varsa, itiraz edilir. Onun için burada hakikaten önümüzdeki 5 yıl sürekli şaibe olarak konuşulacak ve bir siyasi partinin hakkı yenmiş niteliğinde konuşulacak bir seçim için YSK bir karar verdi. Kararı öteki türlü verseydi, biz itiraz ederdik. Yani bizim hakkımızı yediniz ama başımızın üzerine derdik. Çünkü biz söyleyeceğimiz sözü söyledik. Sandık kurulu başkanında oyların ve sandıkların tutanaklarındaki eksikliklere kadar... Tutanak altında imza olmaz mı? İmzasız tutanakları çuvalın içerisine atmış. Bütün bunların içerisindeki yapılara itiraz etmek ve bu konuda hakkımızı aramak bizim en temel meselelerimizden bir tanesiydi."