Kamudanhaber- Özel Haber

Murat Kenan ERDEM

Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen ataması yapılmayan öğretmenler, “Atanmak istiyoruz” diyerek 60 bin atama talep etti. Öğretmenlerin açıklamasında, eğitimden tasarruf edilemeyeceği belirtilerek, “Aslan payı olarak nitelendirilen eğitime ayrılan pay, ihtiyaçları karşılamıyor” denildi. Sanatçı Haluk Levent, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara'ya gelen ve MEB’e 40 bin ek öğretmen ataması yapılması çağrısında bulunan öğretmenlere şarkı söyleyerek destek verdi.

Gözler, bu eylemde “kadrolu profesyonel eylem adamlarını” yani sendikacıları aradı. Ama nafile… Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olmalarıyla övünen eğitim sendikalarının çok değerli genel başkanları yoktu. Gelmemiş ya da gelememişlerdi… Onların çok daha mühim işleri vardı belli ki… Yoksa neden gelmesinlerdi? Twitır’dan sürekli twit atıp hastag yaparak güvenli mesafeden baharlar getirip sosyal medya devrimi gerçekleştiren, Zoom’dan tüm Türkiye ile kucaklaşan sendikacılar, neden gelmesindi?

Fiile ‘’-meli/malı’’ eki getirilerek gereklilik kipleriyle iktidara bir işin yapılması gerekliliğini, lazımlılığını, icap ettiğini vurgulamakla sendikal bir tavır/duruş alındığını düşünen sendikacılar; olsa olsa -meli, -malı sendikacılığının güvenli bir mesafeden güvenli duruş sergileme kolaycılığını gerçekleştirmiş olurlar. Bu tutum bir duruş değil; temsil edilen kitleleri güvenli mesafeden paslı bıçakla arkadan vuruştur. Hiçbir risk almadan muhalifmiş gibi yapmaktır. Muhalif olmak bedel ödemektir. Kurumsal ve kişisel anlamda hiçbir bedel ödemeden, yaşadıkları saltanatı gündemden düşürmek için muhalefet yapmak ise sahte muhalefet bile değil, ihanettir. Bir yazarımızın ifadesiyle “zararsız doğruları uygun zamanlarda söyleyerek” muhalif payesi alma kolaycılığına kaçmanın adıdır sahte muhalefet. Bu tutumu takınanlar; erdemin, haklı olmanın katilleri, ödenmiş bedellerin hırsızıdırlar.

Sendika genel başkanlarının öğretmenlerle ve atanamayan öğretmenlerle ilgili konularda twitırda -meli, -malı gereklilik kipiyle kurdukları cümleler, Mustafa Sandal’ın:

“Bu kız beni beni gör-meli, bana kazak ör-meli” Şarkısının sözleri kadar bile samimi değil. Gereklilik kipiyle binlerce gereksiz cümle kuranların yüreklerinde birazcık samimiyet olsaydı; dün o meydanda atanamayan genç insanların yanında olurlardı. 20 bin atamaya teşekkür edip genel başkanlıkları sonrasında memleketlerinden 2. sıra milletvekili adaylıklarını garantilemeye çalışmazlardı.

Sendika genel başkanlarının lüks ve şatafat içerisinde astronomik maaşlarla saltanat yaşayarak dar bölge salon toplantılarında pop yıldızları gibi sahne alıp şovmenliğe soyunduğu bir dönemde; pop yıldızlarının da eylem adamlığına soyunmaları garipsenmemeli. 40 Bin TL maaş alıp, yediğine, içtiğine ücret ödemeyen, VIP hayatlar yaşayan sendika genel başkanlarının; manavda domates alırken 12 TL’lik salkım domatesle 6 TL’lik tarla domatesi arasında dakikalarca gelgit yaşayan insanları anlamasını beklemek de bizim ahmaklığımız olsa gerek… Onlar; Audi’lerinin arka camından, yaşamı bizim gördüğümüz gibi görmüyorlar elbette… Bunun farkındayız. Aldıkları maaş ve imtiyazlarla yaşadıkları VIP hayatlar karşılığında, neoliberal hükümet politikalarına karşı alt sınıfların rıza üretimini sağlamayı misyon ve vizyon edinmiş görünüyorlar. Adeta, sınıfsal bizden olarak tiksinir gibi; bizim yediklerimizden yemiyor, içtiklerimizden içmiyor, giyindiklerimizi giyinmiyor, hayata bizim penceremizden bakmıyorlar. Ama tüm bunlara karşın bizleri temsil ettiklerini iddia ediyorlar. Kendilerinin de aslında kadro unvan olarak bir öğretmen olduklarını yine bizlerden aldıkları destekle unutmuşa benziyorlar. Artık bizden birileri değiller. Halktan çoktan koptular. Sadece milli meselelerde hamaset nutukları atarak bizden olduklarını hatırlatma çabası güdüyorlar, o kadar... Bizler, onlar için; Audi’lerin camından el sallayıp, büyük salonların kürsülerinden slogan attırılacak, Zoom’dan gülücük dağıtılacak, seçim zamanlarında şekli demokrasinin bir aparatı olarak sendikal iktidarlarına meşruiyet sağlayacak kitleleriz…

Sendikacılık, duruş işidir. Doğru zamanda doğru yerde durmak/olmaktır. Bunu da başaramıyorsanız; bari gereğini yapacak cesareti gösterin…

“Her eylem yeniden diriltir beni

Nehirler düşlerim göl kenarında

Her eylem yeniden diriltir beni

Nehirler düşlerim göl kenarında” dizelerinin şairi, merhum sendikacı Mehmet Akif İnan’a, hakiki dava ve eylem adamlarına selam olsun…