16 Mart 2020 tarihinde ilkokul, ortaokul ve liselerle birlikte üniversiteler de eğitime bir süre ara verdi. Milli Eğitim Bakanlığı bu süreçte EBA ile uzaktan eğitim uygulamasını başlattı. Daha önce uzaktan eğitime yatırım yapan üniversiteler, yaklaşık üç haftalık gecikme ile uzaktan eğitim uygulamalarını harekete geçirdi. Bazı üniversiteler bu süreçte çok başarılı olmasına rağmen, bazı üniversiteler maalesef sınıfta kaldı. YÖK, 2020-2021 eğitim-öğretim yılında üniversitelerin açılıp açılmaması ile ilgili kararı üniversite senatolarına bıraktı. Ağustos ayına gelinmiş olmasına rağmen hiçbir üniversite kamuoyuna 2020-2021 eğitim-öğretim yılını nasıl geçireceğini açıklamadı. Dünyanın değişik ülkelerinde örneğin, Cambridge, Oxford gibi üniversiteler gelecek yıl uzaktan eğitim yapacaklarını kamuoyuna duyurdu. Bu belirsizlik hem öğrencilerde, hem öğretim üyelerinde hem de üniversitenin hizmet birimlerinde sıkıntıya neden olmaktadır.

Üniversitelerin uzaktan eğitim karneleri incelendiğinde, bazı üniversitelerde uzaktan eğitim sürecinde ders yapılmadığı, öğretim üyelerinin ders notlarını powerpoint olarak sisteme yüklediği, bazı öğretim üyelerinin video kayıtlarını uzaktan eğitim modülüne aktardığı, bazı üniversitelerde Zoom, Hangout, Skype’den yararlanıldığı, hatta Youtube kanalından canlı eğitimler verildiği görülmektedir. Doküman ve video kaydının olduğu derslerde öğrencilerin ders tekrarı yapma, dersi defalarca dinleme olanağı olmasına rağmen, alanlara göre sorunların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ders notları özellikle sosyal alanlarda istenen faydayı ortaya çıkartmasına rağmen, fen ve matematik, mühendislik alanlarında öğrencilerin ders notlarından yeterince yararlanamadıkları görülmektedir. Ölçme ve değerlendirme sürecinde, bazı öğretim üyeleri ödev vermekte bazı öğretim üyeleri de uzaktan öğretim modülünde sınav yapmaktadır. Derste işlenmeyen, ders notlarında bulunmayan konularda yapılan sınavlar, öğrencilerin başarısız olmasına sebep olmaktadır. Öğrencilerin bir kısmı bu süreçte mağdur olmuştur. Ayrıca, özellikle kıdemi yüksek olan öğretim üyelerinin eğitim teknolojisini etkili kullanamamasından dolayı, öğrencilere yeterli miktarda katkı sağlayamamışlardır.

Gerek MEB’e bağlı okullarda gerekse üniversitelerde derse giren bazı öğretmen ve öğretim üyelerinin uzaktan eğitim konusundaki yeterlik düzeyi oldukça düşüktür. Hem materyal hazırlama, hem sunma hem de ödev hazırlama, sınav sorusu hazırlamada sorunlar yaşamaktadırlar. Dersin içeriğinde olmayan, tuzak ve zor sorularla öğrenciler mağdur edilip, başarısız olmasına neden olmanın dışında, öğrencilerin bilerek ve isteyerek hak kaybına uğramasına göz yumulmaktadır. Özellikle bazı üniversitelerde hak aramak isteyen öğrenciye karşı tüm anabilim dalları, bölümler ağız birlikteliği yapmış gibi aynı tepkiyi ortaya koyarak öğrencinin mağduriyetini meşru bir zemine oturtmaktadırlar. 2 yıl önce bir tanıdığım öğrenci, fizik dersinin finaline girememişti. Bölüm daha önce sınav tarihlerini web sayfasında duyurmuş, öğrencide sınav takviminin çıktısını almış. Bölüm daha sonra sınav tarihlerinde değişiklik yapmış ve yayınlamış. Öğrencilere duyurulmadığı için, 71 öğrenciden 66’sı finale girememiş. Finale giremedikleri için, bütünleme hakkını da kaybetmiş. Konu, ilgili üniversitenin rektör yardımcısına iletilmiş. Rektör yardımcısı bölümü arayıp konu hakkında bilgi almış. Bölüm hocaları öğrencilere hakaret edip, “Bir daha bu şekilde bizi şikâyet ederseniz, sonucuna katlanırsınız.” şeklinde tehditler savurmuşlar. Aynı zamanda öğrenciler finale girerken, öğrencilere “Aldığım final notuna itiraz etmeyeceğim ve kalırsam bütünlemeye gelmeyeceğim.” şeklinde matbu bir yazı imzalatıldığını duydum. İmzalamayan öğrenciye soru kâğıdı verilmemektedir. Üniversitelerin güçlü örgüt kültürü olması gerekir. Güçlü örgüt kültürü kaliteyi desteklediği sürece anlamlıdır, baskı ve zulümde etkin rol oynadığında, kalitesizliği çağrıştırır.

Üniversiteler 2020-2021 eğitim-öğretim yılında açılabilir mi? Bu sorunun en net cevabını “Bilim Kurulu” verecektir ve bu karara üniversite senatolarının uyacaktır. Eğer pandemi süreci devam ederken, üniversiteler açılırsa ne olur? Öncelikle üniversiteler, temel eğitim kurumlarına benzemez. Üniversiteler açıldığında yaklaşık sekiz milyon öğrenci mobil demektir. Başka bir anlatımla sekiz milyon öğrenci uçak, otobüs, tren, vapur ve özel taşıtlarla bir ilden diğer ile hareket edecek anlamına gelir. Yaklaşık beş bin öğrencinin kaldığı yurtlar dolacaktır. Bu öğrenciler yurtlarda aynı tuvaleti kullanacak, aynı banyoda yıkanacak, aynı yemekhanede yemek yiyecektir. Kalabalık amfilerde ders görecek, tıklım tıklım dolu üniversitelerin sosyal mekânlarında zaman geçireceklerdir. Aynı şekilde üniversitenin tuvaletleri kullanılacak, yemekhanelerinden yararlanılacaktır. Ankara’da sadece bir fakültede yaklaşık 10 bin öğrencinin olduğu düşünülürse, maske, mesafe, temizlik ortadan kalkacaktır. Covid-19’un bu süreçte şehir içi toplu taşıma araçlarının da devreye girmesi ile hızlı bir yayılma alanı bulması mümkündür. Öğretim üyelerinin özellikle profesör düzeyindekilerin yaş ortalaması 60 ve üzerindedir. Bu grup aynı zamanda risk grubunu oluşturmaktadır. 120 kişilik üç saatlik, havalandırması olmayan bir derslikte yapılan ders sonucunda hastalığın yayılma hızı, kontrol edilemez bir hal alacaktır.

En iyimser senaryo covid-19’un aşısının bulunması ve salgının ortadan kalkmasıdır. Bu durumda eski üniversite sistemi yeniden uygulamaya koyulabilir. Bu aşamada yaşanabilecek en büyük sorun, covid-19’un mutasyona uğraması, çocuk ve gençlerde ölüme neden olma riskidir.

YÖK üniversitelerin ders programlarında bulunan derslerin %40’ının uzaktan verilebileceğini önerdi. Bu duruma göre derslerin, özellikle teorik derslerin uzaktan verilmesi, uygulama ağırlıklı derslerin ise üniversitede yüz yüze verilmesi önerilebilir. Az önce ifade ettiğim sorunların varlığı göz önünde tutulması gerekir. Bu süreçte uygulamalı dersler gelecek dönemlere aktarılıp, gelecek dönemlerdeki teorik derslerin yerlerinin değiştirilmesi de mümkündür. Ön koşullu derslerin bu şekilde işlenmesi bir seçenek olarak ele alınabilir. Bu uygulamaya “Harmanlanmış Öğrenme” adı verilmektedir. Ayrıca “Ters Yüz Edilmiş Öğrenme” modeli de mevcuttur. Bu modelde ders konuları önceden dijital ortama kaydedilerek öğrencilere dijital ortamda sunulmasıdır. Öğrenciler kendi öğrenme hızlarına uygun olarak öğrenebilir, tekrar edebilir. Tam öğrenme gerçekleşebilir.

Üniversiteler kapanmadan “Bölünmüş Eğitim” modeline geçilebilir. Bu modelde eğitim üç ayrı kategoriye ayrılır. “Sabah-Öğle-Akşam” Sabah 08.00-12.00, Öğle 13.00-17.00, Akşam 18.00-22.00. Bu modelde hafta sonları da ders yapılması gerekir. Modelin etkili işlemesi için %40’lık teorik derslerin uzaktan işlenmesi gerekir. Uzaktan işlenecek ortak derslerle ilgili olarak YÖK’ün koordinasyonunda, “Yükseköğretim Bilişim Ağı (YBA)” kurulabilir. Bu ağ vasıtasıyla tüm üniversitelerde ortak işlenecek dersler saptanıp, YBA’dan verilebilir.

Üniversiteler için “Dönüşümlü Model” işe koşulabilir. Bu modelde bölümler ikiye ayrılır. Birinci grup “Pazar-Salı-Perşembe” ikinci grup “Pazartesi-Çarşamba ve Cuma” günleri üniversiteye gelebilir. Bu modelde %40’lık uzaktan verilecek dersler belirlenip işlenebilir.

Üniversiteler tüm bu seçeneklerin işe yaramadığı durumlarda, derslerin tamamını bahar döneminde olduğu gibi uzaktan verilmesi söz konusu olabilir. Bu ihtimal halen daha en güçlü olanlar arasındadır.

Sonuç olarak covid-19 kitlesel ölümlere neden olan bir virüstür. İnsanoğlu daha öncede pek çok virüsle karşılaşmış ve başarılı olmuştur. Covid-19 da etkisiz hale getirilecektir. Bu süreçte en az kayıpla ve eğitimden uzak kalmadan sorunun nasıl aşılacağı düşünülmelidir. Pandemi döneminde karar sürecinde bulunanlar en iyi kararı değil, en uygun, optimal kararı vermek zorundadırlar. En optimal karar, covid-19’un eylül ayındaki seyrine göre ortaya çıkacaktır. Üniversitelerin adı geçtiğinde ilk akla derslerin gelmesi normaldir ancak, eğitim-öğretime paralel olarak üniversitelere dayalı bir de hizmet sektörü vardır. Kantinciler, yurtlar, servisler, temizlik şirketleri, yemek şirketleri, güvenlik gibi binlerce insanın istihdam edildiği devasa bir yapı, üniversiteler ile ilgili kararları beklemektedir. Üniversitelerle ilgili kararlar geciktikçe bu sektör darboğaza girmekte, kitlesel işsizlik sorunu baş göstermektedir. Bu açıdan bir an önce sağlıklı veriler değerlendirilerek üniversitelerin açılıp açılmayacağına karar verilmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir. Ayrıca kriz yönetimi konusunda üniversite yönetimlerinin bilgilendirilmesinde fayda vardır. Kriz sözcüğünün Çin kültüründe “yıkıcı” etkisi kadar “fırsat” anlamı da vardır. Krizi fırsata çevirebilmek mümkündür.

Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU