Hemen hepsi 80 yaşını geçmiş, çok büyük sağlık sorunları bulunan 14 general ile ilgili verilen hapis kararını doğru bulmuyorum.

28 Şubat’ın darbeci generalleriyle en çok mücadele etmiş yazarlardan biri olarak bu isimlerin, hayatlarının son döneminde cezaevine gönderilmelerinin ve muhtemelen de orada ölecek olmalarının Türkiye’ye hiçbir fayda sağlayacağını düşünmüyorum.

Evet… Bu paşalar eğer yakalama ve tutuklama kararının gereği yapılırsa çok muhtemel ki hapiste, hücrelerinde hastalıklarla boğuşup, büyük ıstıraplar çekerek vefat edecekler. Çok acı bir ölüm olacak onlar için.

Peki böyle bir durum Türkiye’ye yararlı mı olur yoksa bu ülkedeki nefret ortamını mı körükler?

Elbette ikincisi…

28 Şubat askeri darbesinin mağdurlarının da Türkiye’deki nefret ve kutuplaşma ortamının daha da azdırılmasını isteyeceklerine inanmıyorum.

Zaten gerek dindar gerekse Kürt kamuoyunda bu kararın coşkuyla karşılandığını görmedim. Bu gelişmeye 28 Şubat'ın mağduru iki ana kesim olan dindarlar ve Kürtler genel bir kayıtsızlıkla yaklaştılar.

Mesela o darbe döneminin önde gelen aktörlerinden Çetin Doğan 84 yaşında. Avukatının söylediğine göre ayakkabılarını kendi bağlayamıyor, yemeğini kendi yiyemiyor. Bu durumdaki bir insanın hücreye atılmasının bu ülkeye ne faydası olabilir?

Çevik Bir’in de yakınları aynı şekilde Bir’in biberonla beslenebildiğini ve çok zor ayakta durduğunu söylüyorlar. Hapse atılacak olan diğer 12 askerden de sağlıklı olan yok. Bu paşaların cezaevlerinde çürütülüp ölüme terk edilmeleri bu ülkeye ne sağlayacak?

Hem bu 14 generalin hem de 28 Şubat zihniyetindeki tüm darbeci generallerin benden pek hazzettiklerini söyleyemem. Açık konuşalım, en nefret ettikleri yazarlar sıralamasında herhalde beni bir tek Rasim geçebilir. Ama onların bana karşı duyguları benim onların hapiste çürütülme sürecine karşı çıkmamı engellemiyor. Doğru bulmuyorum tutuklanmalarını.

CUMHURBAŞKANI'NDAN BİR RİCAM VAR

Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu köşeden seslenmek istiyorum…

Tayyip Bey,

80 yaşını geçmiş ve hepsi de büyük sağlık problemleriyle uğraşan 14 ismi yetkinizi kullanarak affediniz. Bu hapis kararlarını başka bir şekle çevirmek sizin elinizde... Anayasanın 104. Maddesi size “Sürekli hastalık, sakatlık ve yaşlılık” durumunda af yetkisi tanıyor.

Bu insanların evlerinden alınıp yeniden hapse götürülmelerinin ve orada ölüme terk edilmelerinin ülkemize faydası olmayacak.

Şayet af yetkinizi kullanırsanız bu, Türkiye’de her geçen gün artmakta olan nefret ortamına karşı da panzehir olacak, vicdanlı ve merhametli bir duruş olarak tarihe geçecek.

Öte yandan bir de bu generaller ve 28 Şubat zihniyetindeki tüm emekli askerlerden bir ricam olacak…

Lütfen sizler de 28 Şubat askeri darbe sürecini savunan mantıksız açıklamalar yapmayın artık. Bence bu konuda artık konuşmayın.

Mesela Erol Özkasnak’ın Saygı Öztürk’e söyledikleri hiç doğru değildi.

Zamanında Hulki Cevizoğlu’nun programına bağlanıp “28 Şubat postmodern bir darbedir. Bu tanımlama çok doğrudur” diyen ve olayın adını koyan Özkasnak şimdi tam aksini iddia ediyor.

Bunlara gerek yok…

28 Şubat 1997’den sonra Fetullah Gülen’in 28 Şubat kararlarını alkışlayan demeçleri ortada. Sadece dönemin gazeteleri taransa Gülen’in 1997’de askere verdiği destek görülecektir.

Refahyol hükümeti tam da Genelkurmay’ın istediği gibi düşsün diye Gülen’in verdiği çaba ortadayken “28 Şubat’ın hedefi Erbakan değil Gülen’dir” gibi açıklamalar da gülünç oluyor.

Bu darbeyi aklama ve inkar etme çabaları 28 Şubatçılara yönelik intikamcı duyguları körüklüyor . O sebeple 14 isim ve yakınlarına tavsiyem artık bu mevzuda konuşmamalarıdır.

Türkiye geçmişe yönelik hesaplaşma davalarıyla maalesef hiçbir şey kazanmadı. Bu hesaplaşma ve yüzleşme işini beceremeyen bir toplum ve devletiz biz maalesef.

O sebeple artık toplumsal kutuplaşmayı artıracak her adımdan kaçınmak bu ülkeyi seven herkesin ortak paydası olmalı. Ben böyle inanıyorum.