Malta Öğretmenler Sendikası 7 Ocak’ta 2 gün, Fransa’da eğitim sendikaları bir gün salgına karşı alınan önlemlerin yetersizliği ve ekonomik kayıplarının giderilmesi için greve çıktı. Eğitim emekçileri dünyanın her yerinde hakları ve öğrencilerin eğitim hakkı için mücadele ediyor, emekçilerin kürsüsünü alanlara kuruyor.

İngiltere’de salgından dolayı ilk ve ortaöğretim kurumları en az şubat ortasına kadar yeniden kapatıldı ve uzaktan eğitime geçildi. Portekiz’ de okulların salgın tehlikesi nedeniyle 20 gün daha kapalı kalacağı açıklandı. UNESCO’nun verilerine göre Türkiye’nin de içinde olduğu 35 ülkede şu anda salgın artışı ve alınmayan tedbirler nedeniyle yüz yüze eğitim gerçekleştirilemiyor.

15 Şubat’ta yüz yüze eğitime başlama koşulları oluştu mu? Aslolan sermayenin, özel okul, vakıf üniversitesi sahiplerinin rantı, siyasi iktidarın “başarı hikayesi” mi; çocukların, gençlerin üstün yararı, hayalleri, umutları, gelecekleri mi?

Özel okul sahipleri, sözcüleri 15 Şubat’ ta yarıyıl tatilinin bitişi sonrası okulların açılması ile ilgili açıklamalarını art arda sürdürüyor.

2023 Vizyon belgesinin hayata geçirilmesinden sorumlu isimlerden Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi ve Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı 21 Eylül 2020’de okulların açılması ile ilgili

“7 gün 24 saat bütün kanallardan pandemiden kaç kişi etkilendi, kaç kişi vefat etti diye sürekli bunları verdik. Hem çocuklarımızı hem velilerimizi korku çemberinin içine koyduk. Ekonomiyi ve psikolojiyi düşünmek mecburiyetimizde olduğumuzu unutarak…” diyordu. Gerçeği yansıtmayan verilerden dahi rahatsız olan, bilim insanlarının uyarılarını korku çemberi olarak ifade eden bir “eğitimci”.

15 Şubat’ta yüz yüze eğitimin başlaması tartışmalarına ilişkin de dünya genelinde ülkelerin sağlık ile gelecek arasındaki ekonomik dengeyi korumaya çalıştığını ancak bunu yaparken “gelecek”, “çocuk” ve “öğrenci” kavramlarını ikinci plana atmadığını, okulun sokaktan daha güvenli olduğunu söylüyor.

Okullar tüm yaşam alanlarından izole mekanlarmışçasına bilim karşıtı açıklamalar sürdürülüyor. Siyasi iktidarın başta acil kapanma, eğitime yeterli bütçe olmak üzere almadığı tedbirlere ilişkin tek bir cümle kurmadan benzer ifadeler tekrarlanıyor. Ve tüm açıklamalarda asla vazgeçilmeyen vurgu ise ekonomi, sermayenin ihtiyaçları…

Yüz yüze eğitimi için; bilim insanlarının uyarıları hayata geçirildi mi, yeni vaka sayısı belirtilen oranlara geriledi mi? Eğitim Enternasyonali ve UNESCO, 14 Aralık’ta hükümetlere yaptıkları ortak çağrı ile, eğitim emekçilerinin aşılamada öncelikli gruplar arasına alınmasını istedi. Tüm eğitim emekçilerinin öncelikli olarak aşılanması için hazırlıklar yapıldı mı? Vakaların ve can kayıplarının artmaması, okulların tekrar kapatılmaması için okullarda yeterli tedbirlerin alınması şart, okullarda gerekli önlemler alındı mı? Eğitime ek bütçe ayrılacak mı? Seyreltilmiş ve aşamalı eğitim için öğretmen ataması zorunluluk, öğretmen ataması yapılacak mı? Baharı okullarımızda hep birlikte karşılama niyetindeyiz temennileri ile mi okullar salgına hazır hale getirilecek?

Sorular da yanıtları da net aslında… Kamu okulları için alınmayan önlemler politik bir tercih sonucu ısrarla alınmıyor. Söz konusu olan sermayenin, özel okul sahiplerinin gereksinimleri olduğunda ise kararlar ışık hızıyla hayata geçiriliyor. Salgının başından itibaren MEB’in aldığı tüm adımlar sermayenin ve siyasi iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda atıldı. Yalnızca 2020-2021 eğitim öğretim yılına geçişten bugüne kadar olan süreci tarih tarih hatırlayalım.

Özel okullarda telafi eğitiminin 15 Ağustos’ta kamu okullarında ise 31 Ağustos’ta başlatılacağı açıklandı. Çünkü eğitim-öğretim yılı başlamadan tüm özel okulların “yeterince” öğrenci kaydı almasını sağlamak gerekiyordu.

21 Eylül’de yüz yüze eğitimin 1., 8., ve 12. sınıflarla başlatılacağı açıklandı. Peki bu sınıfların belirlenmesinin gerekçesi neydi? Risk grubunda olmamaları mı, öğrencilerin üstün yararı mı? Birinci sınıf öğrencileri ebeveynleri çalışıyorsa evde tek başına kalamayacak olan 8. ve 12. sınıf öğrencileri ise sınava hazırlanan öğrencilerdi. Kademeler belirlenirken dahi sınav merkezli eğitim sistemini, emekçilerin çalıştırılmasını; sermayenin, özel okulların gereksinimlerini önceleyen ideolojik tutum sürdürüldü.

Özel okulların alacağı ücret veya yapması gereken ücret iadesi, eğitim emekçilerinin hakları MEB tarafından yapılan açıklama ile özel okul patronlarının “insafına” bırakılırken 30 Ağustos’ta Resmî Gazete’de yayınlanan kararla salgından kaynaklı uygulanan “kısa çalışma ödeneğinin” süresi iki ay daha uzatıldı. Özel okul patronlarının tüm talepleri hayata geçirilirken eğitim emekçilerini ayda bin 580 TL ile yaşamını sürdürmek zorunda bırakan, ücret kesintilerini dayatan kararlar yinelendi.

MEB 2019-2020 istatistikleri yayınlandı. MEB’in yoğun çabası sonuç verdi ve özel okulların sayısı arttı. Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin piyasalaştırılması sürecinin sonuçları alınıyordu, salgın sermaye için bir lütuftu. Ve “şov” devam ediyordu. Özel okul patronları milyarlar kazanıyorken, eğitim emekçileri esnek çalışma koşulları ile asgari ücretin altında çalıştırılıyor, uzaktan eğitime ulaşamayan öğrencilere 17 kitap seti, tarlalarda çalıştırılan çocuklara ise mobil destek aracı gönderiliyordu.

Meslek liselerindeki öğrencilerin salgında imkansızlıklar nedeniyle eğitimden kopuşunun hızlandığı bir dönemde patronların ucuz iş gücü talebi için çocuk işçiliğinin MEB eliyle örgütlenmesi devam ettirildi, fabrika ve otellerin içerisine meslek liseleri açılması kararı hem iş yeri hem okul diyerek “müjde” ifadeleri ile duyuruldu.

Gerekli önlemler alınmadığı için seyreltilmiş ve aşamalı yüz yüze eğitimden vazgeçildi ve 18 Kasım’ da tekrar uzaktan eğitim kararı açıklandı. Bu karar ile birlikte özel okulların öğrenci kaybetmemesi için öğrenci nakillerinin durdurulacağı açıklanarak kamu okullarına geçiş, öğrencilerin okuyacakları okulu seçme hakkı bir kez daha MEB eliyle engellendi.

Yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitimde yaşanılan sorunların giderilmesi ve öğrencilerin, öğretmenlerin uzaktan eğitime ihtiyaç duyduğu cihazlar, internet erişimi için kaynak ayırmayan MEB; 25 Aralık’ ta Resmi Gazete’ de yayınlanan düzenleme ile özel meslek liseleri ve diğer özel okullarda okuyan öğrenciler için 2021 yılında verilecek devlet desteği miktarlarını açıkladı. Milyonlarca öğrencinin uzaktan eğitime erişemediği bir dönemde kamu kaynakları yine özel okullara aktarıldı.

20 Ocak’ta yine özel okul sahiplerinin talebi, ihtiyaçları doğrultusunda destekleme ve yetiştirme kurslarının yüz yüze eğitime başlaması kararı ile eş zamanlı 23 Ocak’ta özel okulların öğrenci kaybetmemesi için kapatılan nakiller açıldı. MEB bir kez daha tercihini öğrencilerin üstün yararını esas alarak değil özel okul sahiplerinden yana kullandı.

Sermaye ve sözcüleri, egemenler kendi tarihini yazıyor. Karar alıcıların tarafı sermaye, patronlar… Bizim tarafımız ise eğitim emekçilerinin, öğrencilerimizin, velilerimizin tarafı… Biz de emekçilerin, ezilenlerin tarihini her yerde kamusal eğitim hakkı, eğitim emekçilerinin hakları için mücadele tarihimizi yazanlar , örgütleyenler olarak bir kez daha haykıralım; yüz yüze eğitim için hemen şimdi tüm özel okullar kamulaştırılmalı.

FERAY AYTEKİN AYDOĞAN