Kamudanhaber-Özel haber

Murat Kenan Erdem

MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen İstanbul İl Başkanı Talat Yavuz; her pazartesi günü, “Pazartesi’den Pazartesi’ye” başlığıyla sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapıyor. Türkiye’nin en büyük yetkili konfederasyonunun ve eğitim sendikasının İstanbul İl Başkanı sıfatını taşıyınca; yazıları bu anlamda bir önem taşıyor. Neticede taşıdığı sıfat itibarı ile paylaştığı görüşlerine kişisel olmaktan ziyade kurumsal anlamlar yükleniyor. Kendisi aksini iddia edip “Hayır görüşlerim kişiseldir.” sendikayı bağlamaz diyorsa o başka… Bazen yasal zorunluluklardan bazen de sendikal siyaset gereği her şeyi açık, net ifade edemediği durumlar da olacaktır elbette… Bu durum da anlayışla karşılanır. Fakat, taşımakta olduğu unvan, sıfat itibarıyla bizler de söyledikleri kadar, söylemesi gerekirken söylemediklerini hatta satır arası işaretlerini de eğitim kamuoyu adına takip etmekle mükellefiz. Basın kuruluşu olarak bu da bizim işimiz.

Bu girizgâhdan sonra gelelim Sayın Başkan Talat Yavuz’un bugünkü paylaşımına:

Talat Yavuz, ‘Eğitimde Yeni Dönemin Kodları’ başlığını verdiği paylaşımında; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, eğitimle ilgili yaptığı on sekiz yılın özeleştirisini ele almış. Bu çerçevede; eğitimde yeni bir kırılmanın eşiğinde olunduğunu ve yeni bir dönemin başladığını ifade ettiğini tekraren vurguluyor. Sosyal Medya fenomeni stratejist Abdullah Çiftçi’nin gündeme soktuğu “dijital dünya vatandaşı” tezine sahip çıkıyor.

“Özetle, okulların işlevsiz, dershanelerin belirleyici, sınav başarısının tek amaç olduğu FETÖ dönemi, FETÖ ile mücadele dönemi, İmam Hatiplerin açıldığı ve umutların yeşerdiği dönem ve son olarak da Eğitim 2023 Vizyon dönemini farklı tanımlamalarla gündeme getirmiştim. İlk iki dönemle ilgili değerlendirmeler yapıldı ve Ömer DİNÇER döneminde iz bırakan adımlar atıldı.” açıklamasıyla kendince belirlediği dört döneme vurgu yapıyor.

Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, ilk iki döneme ilişkin Ömer Dinçer döneminde iz bırakan adımlar atıldığını söylüyor. Oysa; arşivi taradığımızda Ömer Dinçer’in Millî Eğitim Bakanı olduğu 24 Kasım 2011 tarihinde Eğitim-Bir-Sen İstanbul Şubelerinin Ömer Dinçer’i istifaya davet ettiği haberleri karşımıza çıkıyor.

- Bilin Bakalım, o tarihte bu eylemi düzenleyen Şubeler arasında yer alan Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı kim?

- Bildiniz… Talat Yavuz.

Dün istifaya davet ettiğiniz kişiyi, bugün “İz bırakan başarılı Bakan” olarak anmak… Üstelik, Eğitim-Bir-Sen’in son 18 yılda istifaya davet ettiği tek Ak Partili Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i…

Hatayı kabul etmekte bir erdemdir. Kendisini bu cesur özeleştirisinden dolayı kutluyoruz. Ancak, insanları yaşarken ya da aktif görevdeyken diyelim ki daha doğru bir ifade olsun; eleştirip siyaseten güçten düştükten sonra sevmek siyaseten ölü sevicilik, siyasi nekrofili durumudur. Tekrar altını çizelim; burada kelimenin gerçek anlamından ziyade mecazi anlamına vurgu yapılmaktadır.

Dün istifaya davet ettiğiniz Ömer Dinçer’e bugün methiyeler dizerseniz; bu samimiyettir. Fakat, şu anda aktif görevde olan Ziya Selçuk’a ve onun dönemine yönelik yaptığınız eleştirileri bu durumda ne kadar ciddiye almalıyız?

Çünkü; bugünkü yazınızda: Benim son iki yılda gördüğüm, İmam Hatiplerin heyecanla açıldığı, müfredat değişikliğine, tarihimiz ve medeniyetimiz kadar anlam yüklendiği dönem çoktan unutulmuş, derinden ve ustaca bir makas değişimi yapılıyor.

On sekiz yılın eleştirisi, bu gidişatı değiştirecekse yeni bir dönem başlayacaktır, yoksa umudumuz bir başka bahara kalacak demektir.” diyorsunuz.

Eğer, biz yanlış anlamadıysak -ki yanlış anladıysak lütfen düzeltin- son iki yılı yani Ziya Selçuk’un Bakanlık dönemini “ustaca ve derinden makas değiştirerek” bir sapma ile suçluyorsunuz.

Talat Başkan! Bu suçlama, yenilir yutulur bir suçlama değil. Siz de herhangi bir kişi değilsiniz. Sizce de bu işte bir yanlışlık yok mu? Birkaç yıl sonra Ziya Selçuk dönemini de iz bırakan bir dönem olarak övgüyle anmayacağınız ne malum. Değil mi?