Kamudanhaber- Özel Haber

Cengizhan TÜRKYILMAZ 

Türkiye’nin sınav serüveni Maarif Kolejlerinin açılması ile başlar. Zamanla akademik eğitime olan talebin artmasıyla da sınav eğitim sisteminin en önemli ögesi ve dahi domine eden faktörü haline gelmiştir. Merkezi sınavlar özellikle son 20 yılda büyükçe bir ekonomi de oluşturarak eğitim sistemine normalde dolaylı olarak katılması gereken yayıncı, özel kur sahibi, özel ders veren hoca gibi paydaşların eğitimin en önemli aktörleri haline gelmelerini sağlamıştır. Bunun yanında öğretmenden başlayarak sırasıyla eğitim sisteminde görev alan tüm bileşenlerin de başarılarının değerlendirildiği bir ölçme aracıdır sınav ülkemizde. Malumunuz bir önceki Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürünün hakkında soruşturma açılmasına neden olan sürecin de sebebi sınav ve yerleştirme işlemleri idi. Yani sınav sadece sınav değil neredeyse ülkedeki tüm vatandaşları etkileyen bir yapıdır.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Eylül 2017’de TEOG sınavının kaldırılmasına yönelik talebi sonrasında MEB tarafından farklı senaryolar gündeme getirilerek çalışmalar yapıldı. Sınavsız geçişin ülke koşullarında mümkün olmadığının anlaşılması neticesinde bugün LGS olarak isimlendirdiğimiz Liselere Geçiş Sınavı başladı. Sınavdaki temel mantık Bloom taksonomisinde üst düzey olarak adlandırılan düzeylerden çoktan seçmeli sorular sorarak eğitim paydaşlarının taksonominin başında yer alan BİLGİ ve KAVRAMA düzeyinde sorular sorulması yoluyla öğrencilerin analiz, değerlendirme yapabilen, problem çözme becerisine sahip bireyler olmalarını sağlamaktı. ODSH Genel Müdür’ü Prof. Dr. Bayram Çetin zamanında yapılmaya başlanılan Milli İzleme Sınavı, Ölçme ve Değerlendirme Merkezlerinin kurulmaları, ABİDE sınavı gibi izleme sınavları dolayısıyla kurumun bu tür bir tecrübesi oluşmuştu. Geriye kalan bu tecrübenin pratiğe dökülmesi idi. Ancak kendisi de bir ölçme-değerlendirme profesörü olan Bayram Çetin 2018 yılındaki yerleştirme krizinden dolayı görevden alınmış ve yerine CV’sine şuradan ulaşabileceğiniz (http://odsgm.meb.gov.tr/www/dr-sadri-sensoy/idari_personel/11 ) Dr. Öğretim Üyesi Sadri Şensoy getirilmiştir.

Yeniden yapılanma sürecinde LGS önemli bir faktör olacağı bilindiğinden ÖDSHGM performansı da bu sınavın kalitesi ile alakalı hale gelmiştir. Seçme sınavları hazırlamak, bu sınavların tüm ülkede uygulanmasını sağlamak ve dahi bunu adaletli şekilde yapmak ÖDSHGM en temel işlerinden birisidir. TEOG ve LGS arasındaki temel farklardan bir tanesi LGS’nin Sosyo Ekonomik Düzey (SED) değişkenini ciddi anlamda sınav başarısına direkt etki eden bir hale getirmesidir. Basit bir örnekle:

TEOG II-2016 Matematik bölümünde 475 kelime, 10 adet çizimli soru; TEOG II-Mazeret 2016 Matematik bölümünde 374 kelime, 10 adet çizimli soru; 10 çizimli 1 tablolu soru vardı.

TEOG II-2017 Matematik bölümünde 451 kelime, 9 adet çizimli soru; TEOG II-Mazeret 2016 Matematik bölümünde 355 kelime, 7 adet çizimli soru vardı.

2018 yılında yapılan LGS matematik bölümünde ise toplam -seçeneklerdeki ifadeler hariç- 861 kelime; 8 çizimli soru, 3’ü aynı soruda olmak üzere 5 adet tablo kullanılan soru vardı.

Bu oran her yıl artmış ve eğitimciler sürekli olarak zamanın yeterli olmadığını bildirmişlerdir. Özellikle Matematik alanında her yıl yaşanan karmaşa bu yıl da tekrar etti. Üst düzey düşünme becerisine sahip olan binlerce çocuk süre sıkıntısı nedeniyle soruları yetiştirememişlerdir. Sınav sonrası 20 soruda 19 net yapan çocuk sınav esnasında 6 doğru 1 yanlış yapmıştır.

Bunun yanında ÖDSHGM klasik bir hatasını tekrar etmektedir: Sadece bir alandaki soruları zorlaştırarak bu alan üzerinde eleme yapmak! Bu noktada iki konuyu vurgulamak gerekir:

1. Ölçme ve değerlendirme uzmanları bilirler ki (aslında basit KPSS bilgisidir) bir sınavın ayırt ediciliğinin mükemmel olabilmesi için ayırt edicilik formülünde bulunan ortalama zorluğun 0.50 olması gerekir. Sınav zorlaştıkça ayırt edicilik düşmekte ve öğrencinin gerçek potansiyelinin ortaya çıkıp çıkmadığını ölçememekteyiz.

2. Geçerlik ve güvenirlik açısından sınavda zor soruların alanlara eşit dağıtılmaları gerekmektedir.

Matematik alanında yaşanan sıkıntı yukarıda bahsi geçen temel iki ölçme kuralına dikkat edilmediğini göstermektedir. Başka bir örnek verelim:

Alanyazında Türkçe sınavı sonuçları yordama gücü en yüksek olan bölüm olarak gösterilir. Bunun anlamı çocuk okuduğunu anlıyorsa diğer branşlarda da başarılıdır demektir. Ancak benzer şekilde Türkçeden tam yapan binlerce çocuk matematikte başarılı olamamışlardır.

Ek olarak bu yıl yapılan sınavda öğrenciler akademik becerilerinin yanında bir de COVID-19 kaynaklı farklı faktörlerin de getirdiği sorunlarla baş edebilme becerilerinden sınav olmuşlardır. Sınavda Türkçede kapsam geçerliği, matematikte ise müfredat dışı soru iddiaları gündeme gelmektedir. Bunun yanında fen bilgisi sorularının kolay olduğuna dair bir algının yerleşmesine müsaade edilmiştir. Her ne kadar MEB’in sınava süreçlerini (kontenjanların artırılması, sınav yapılan salon sayısının artırılması, sosyal mesafe, dezenfektan, COVID tanılı öğrencilerin sınav hakları için yapılanlar vb.) doğru planlamış gözükse de bu başarının perçinlenmesini sağlayacak adımlar ÖDSHGM tarafından atılmamış gözükmektedir.

Tüm bunlar sınavın hazırlanma sürecinde temel ölçme ve değerlendirme ilkelerinin göz önünde bulundurulmadığını göstermektedir. ÖDSHGM yıl boyunca yaptığı en önemli ve neredeyse tek iş Liselere Geçiş Sınavı’dır. Tek işini sınav yapmak olarak gören kurumun bu kadar başarısız bir performans ortaya koyması ciddi anlamda kurum personelinin yukarıdan aşağıya liyakatlerinin gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.