Ankara

Türkiye'nin Kore Savaşı'nda Güney Kore'ye verdiği destekle başlayan iki ülke ilişkileri, her geçen gün derinleşen diplomatik ve ekonomik ilişkilerle iş birliğine dönüştürürken, savaşın başladığı 25 Haziran 1950'den bu yana geçen 70 yılda ikili ilişkiler güçlenerek ilerliyor.

Türkiye'nin Seul Büyükelçisi Ersin Erçin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Kore Yarımadası'nın 38. paralelden ABD ile Sovyetler Birliği arasında iki askeri nüfuz alanına ayrıldığını, 1948'de ise yarımadanın kuzey ve güneyinde iki ülke kurulduğunu söyledi.

Yarımadanın kuzeyinde Kim İl Sung'un başa gelmesini "Tarihin akışının değişmesi" olarak nitelendiren Erçin, "İki Kore’nin komünist rejim altında birleştirilmesi gerektiğine inanan Kim’in Güney Kore’nin işgali konusunda Rus lider Joseph Stalin nezdindeki ısrarlı çabaları uluslararası koşulların uygun olduğu değerlendirilerek 1950 başlarında kabul edildi." sözleriyle iki taraf arasında savaşa giden süreci anlattı.

Erçin, 25 Haziran 1950'de Kuzey ordularının Güney Kore'ye saldırdığını hatırlatarak "Bu saldırganlığa karşı Birleşmiş Milletler (BM) komutası altında ABD ve ülkemiz dahil 16 ülkenin katıldığı savaş, büyük bir yıkımla ve her iki taraftan toplam 3 milyon kişinin ölümüyle 27 Temmuz 1953’te, ABD, Çin ve Kuzey Kore arasında imzalanan ateşkes anlaşması ile fiilen sona erdi. Güney Kore bu anlaşmayı imzalamayı reddettiği için iki Kore arasındaki teknik savaş hali yaklaşık 70 yıl sonra hala sürüyor." dedi.

Erçin, yaklaşık 70 yıl önce başlayan ve hala barış anlaşması imzalanmamış savaşın "Unutulan Savaş" olarak literatüre girdiğini söyledi.

İlk vekalet savaşı

Kore Savaşı'nın dünya tarihi açısından önemli bir savaş olmasına rağmen akademik olarak yeterince analiz edilmediğini ve sinema ile edebiyata yansımadığını ifade eden Erçin, savaşın dünya ve Türkiye açısından önemine de değindi.

Erçin, Kore Savaşı'nın BM'nin katıldığı ilk silahlı çatışma olması yanında Soğuk Savaş döneminin ilk vekalet savaşı olduğunu belirterek, "Ülkemizin de hedef olduğu komünist yayılmacılığı önleme noktasında önemli bir dönüm noktasıdır." ifadelerini kullandı.

Bölgenin dünyada gerilimin en yüksek olduğu noktalar arasında yer aldığına dikkati çeken Erçin, savaşın Türkiye açısından önemini ise şu sözlerle özetledi:

"Türkiye’nin savaşa katılması esasen Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemeçlerinden birini oluşturuyor. Kore’ye birlik gönderme kararı, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan uluslararası siyasi ve ekonomik sistemdeki yerinin belirlenmesinin önemli unsurlarından biri. NATO üyeliğini de hızlandıran bu karar, ülkedeki batılılaşma, demokrasi, sivil-asker ilişkileri, devletin ekonomideki rolü gibi daha geniş bir tartışmanın ışığında şekillendi. Türkiye tarihte ilk defa denizaşırı bir bölgeye asker gönderirken, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren titizlikle sürdürdüğü uluslararası çatışmalara müdahil olmama politikasını da değiştirmiş oldu."

Türk askerleri iki kere "Seçkin Birlik" ödülü aldı

Türkiye'nin Kore'ye en büyük askeri katkıda bulunan dördüncü ülke olduğunu belirten Erçin, Türk askerinin savaş alanına ABD'den sonra ulaşan ikinci ülke birliği olduğunu söyledi.

Birliklerin çatışmaların en yoğun seyrettiği ve büyük sayıda Çin birliklerinin konuşlandırıldığı Kuzey Kore’deki Kunu-ri bölgesine sevk edildiğini hatırlatan Erçin, "Birliklerimiz, ölüme meydan okuyan cesaret ve kahramanlıklarıyla savaşın gidişatını değiştirdiler. İstilacıların ilerleyişini durdurup BM birliklerinin daha fazla kayıp vermesini önlediler. Gösterdikleri kahramanlık nedeniyle Güney Kore hükümetinden iki defa 'Seçkin Birlik' ödülü aldılar." dedi.

Erçin, Türkiye'nin 1100 şehitle savaşta en çok kayıp veren üçüncü ülke olduğunu, Güney Kore’de BM komutası altında 1971 yılına kadar 21 bin Türk askerinin görev yaptığını kaydetti.

Türk askerleri Koreli savaş yetimleri için okul kurdu

Erçin, Türk askerinin sadece savaş alanında yaptıklarıyla değil savaştan etkilenen sivillere yönelik yardımlarıyla da dikkati çektiğini belirterek, "Türk askeri birlikleri çok zor koşullarda sivil halka tıbbi yardım sağladılar, Koreli yetim çocuklara gıda, giyim ve sığınak temin ettiler. Hatta savaş yetimlerine eğitim vermek için Ankara Okulu’nu kurdular. Bu okulda eğitim gören 600 öğrenciden halen hayatta olanlar o zor dönemde askerlerimizin sağladığı imkanları hala minnetle anıyor." diye konuştu.

Güney Korelilerin kendi özgürlükleri için savaşan Türkleri, yaptıkları insani yardımlardan ötürü "kan kardeşi" ilan ettiğini ifade eden Erçin, "Savaş sonrası dönemde her iki ülke farklı siyasi, ekonomik ve sosyal süreçlerden geçerek hızla kalkınıp gelişti. İkili ilişkiler, savaştan doğan kan kardeşlik ve dostluk temelinde ilerledi. 2012’de stratejik ortağımız olan Güney Kore, Asya-Pasifik bölgesinde Çin’den sonra en büyük ikinci ticaret ortağımız haline geldi." dedi.

Erçin, uluslararası forumlarda da yakın istişare halinde olan Türkiye ve Güney Kore'nin dünyanın büyük 16. ve 11. ekonomileri olarak iş birliğini daha da geliştirmek konusunda kararlı olduğunu söyledi.

Kuzey Kore'nin nükleer güç olması küresel bir sorun

Ateşkesin imzalandığı 1953 yılından bu yana hala barış anlaşmasının imzalanmamasını değerlendiren Erçin, Kuzey Kore'yi yöneten Kim Hanedanı'nın nükleer güç haline gelmesinin bölgesel değil küresel bir sorun olduğunu vurguladı.

ABD ile Kuzey Kore arasındaki görüşmelerin sonuçsuz kalmasının Güney ile Kuzey arasındaki yakınlaşmayı da sonlandırdığını ifade eden Erçin, "Barış umudu azalan ve BM yaptırımları nedeniyle ciddi ekonomik sıkıntı içinde olan Kim Jong-un, son haftalarda Güney Kore ile gerilimi yeniden tırmandırmaya başladı." dedi.

Erçin, ABD ve Çin arasındaki ilişkilerin seyri ve bölgesel rekabetin de Kore Yarımadası’nda barışın sağlanmasını güçleştirdiğini kaydetti.

Koreliler Türklerle birlikte savaştığı cepheleri unutamıyor

Güney Kore'nin Ankara Büyükelçisi Choi Hong Ghi, 70 yıl önce başlayan savaşla ilgili hatıraların hala canlı olduğunu belirterek, "Türk askerleri çok cesurca savaştı ve müttefik kuvvetlerin kazanmasına büyük katkı yaptı. Hala Koreliler Türklerle birlikte savaştıkları Kunu-ri ve Kumuyangjang-ri savaşlarını unutamıyor." dedi.

Türk askerlerinin Koreliler için canlarını verdiğini söyleyen Choi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle bu yıl yapılması planlanan 70'inci yıl anma törenlerinin iptal edildiğini kaydetti.

Choi, Güney Kore'nin şükran göstergesi olarak savaşın 70'inci yıl dönümünde de Türk Kore gazilerinin torunlarına burs vermeyi sürdürdüğünü ve gazi ailelerine Kovid-19'a yönelik 45 bin adet koruyucu tıbbi malzeme dağıttığını söyledi.

Güney Kore ile Türkiye arasında savaşla başlayan yakın ilişkilerin bugün de devam ettiğini vurgulayan Choi, "Diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1957'den bu yana ilişkilerimiz her geçen gün daha da gelişiyor. Karşılıklı ticaretimiz 2019 yılında 6,5 milyar dolar, Türkiye'deki Güney Kore yatırımları 3,5 milyar dolar oldu. Özellikle dünyanın en uzun asma köprüsü 1915 Çanakkale Köprüsü, Türkiye'deki Güney Kore yatırımlarının en önemli örneği." diye konuştu.

Türkiye'yi ziyaret eden Güney Koreli turist sayısının yüzde 30 oranında arttığına da dikkati çeken Choi, Kuzey ile Güney arasındaki ilişkilere ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Choi, ülkesinin Kuzey Kore ve diğer bölge ülkeleriyle Kore Yarımadası'na kalıcı barış getirmek için çalışmalarını sürdürdüğüne işaret ederek, "İlişkilerimiz son dönemde inişli çıkışlı olsa da Güney Kore taraflar arası diyaloğu arttırmak için yoğun çaba sarfediyor. Bunu yaparken uluslararası kamuoyuyla da Kuzey Kore'yi diyalog masasına getirmeleri için iletişim ve iş birliği içerisindeyiz." ifadelerini kullandı.

Türkiye-Güney Kore ilişkileri

25 Haziran 1950'de başlayıp 27 Temmuz 1953'te sona eren savaşın ardından oluşan ve iki ülke arasında bağların güçlenmesini sağlayan dostluk, 1957'de diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla devam etti.

Türkiye-Kore Cumhuriyeti ilişkileri, 2012'de stratejik ortaklık seviyesine yükseldi. İlişkilerini düzenli ve karşılıklı üst düzey ziyaretlerle geliştiren iki ülke, başta Birleşmiş Milletler (BM), G20 ve Meksika-Endonezya-Güney Kore-Türkiye-Avustralya'nın bir araya gelmesiyle kurulan MIKTA olmak üzere uluslararası ve bölgesel örgütlerde de yakın iş birliği yürütüyor.