Yenişafak Gazetesi köşe yazarlarından Ahmet Ünlü, bugünkü yazısında sınavsız ve ilansız personel alımı konusuna değindi.

Ünlü yazısında:

Personel stratejisinin olmaması da bir strateji midir?

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2021 yılı Haziran verilerine göre kamuda toplam 4 milyon 834 bin 208 kamu personeli bulunuyor. Bu rakamların niçin doğru olmadığını daha önceki yazılarımızda izah etmiştik. Öyle de olsa bu kadar büyük bir kamu personelini istihdam eden kamu kesiminde hala personel stratejisinin olmadığını üzülerek görüyoruz. Niçin yoktur? Niçin gerek duyulmamaktadır? Ya da bizim bilmediğimiz bir stratejisi var mıdır?

Doğrusu bu soruların cevabını merak ediyoruz. Acaba kamu personel istihdam stratejisinin olmaması da bir strateji olabilir mi? Gelinen noktada günü kurtarmaya yönelik zikzaklarla dolu yapboza dönüşen düzenlemeler ile kamuda farklı farklı uygulamaların ortaya çıkması sıradanlaşmaya başlamıştır. Halbuki bilimsel esaslarla hazırlanacak ve kamu kurumlarının uymak zorunda olduğu genel çerçeve çizilmesi gerekmez miydi? Bunlar yapılmış olsaydı biz Ekrem İmamoğlu'nun sınavsız personel alımını konuşmayacaktır. Zaten adamın yaklaşımı hele bir sor ki niye yaptık ya da biz bizden önce gördüklerimizi yapıyoruz tarzında.

Her konuda ahkam kesen muhalefet, maalesef kamu personel istihdam politikası önerilerinde adeta ahraz olmuştur. Ayrıca, muhalefet partilerinin parti programlarına bakıldığında sistem bozuculuktan öte elle tutulur hiçbir öneri getirmedikleri görülecektir. Hükümet ne zaman muhalefetin önerilerini yapmaya kalktıysa ülke sıkıntıya girmiştir. 3600 ek gösterge ve emeklilere ödenen bayram ikramiyesi bunlardan ikisidir. Nitekim 3600 ek gösterge çıkmaza girmiş, bayram ikramiyesi de bütçe dengelerini bozmuştur. Bunun içindir ki sorumsuzluğu tescillenmiş bir muhalefetin ülke yönetiminde nasıl bir performans sergileyeceği de büyük bir soru işaretidir. Halbuki muhalefetin 4 milyonun üzerindeki büyük bir kitleye yönelik yol açıcı önerileri olması gerekirdi.

Niçin kamu personel istihdam stratejisi üzerinde bu kadar duruyoruz?

Kamuda istihdam edilen memur, işçi, geçici işçi ve her çeşit sözleşmeli personelin istihdam süreçlerinin nasıl olması gerektiği, sınav süreçleri, mülakat olup olmayacağı ya da yönteminin şeffaflığı, bunların yetiştirilmesinde nasıl bir yöntem izleneceği, yurtdışında eğitim politikasının nasıl olması gerektiği, engelli istihdamında nasıl bir yöntem izleneceği, öğretmen istihdamında izlenen yöntemin yeterli olup olmadığı, kariyer mesleklerdeki istihdam politikasının nasıl olacağı gibi birçok konu kamu personel istihdam stratejisinde yer alacaktır.

Ayrıca stratejide işçi, memur ve sözleşmeli personel ayrımının yapılması ve görev tanımlarının belirlenmesi gerekiyor. Memur tanımın dahi tam olarak yapılamadığı bir uygulama içerisinde çırpınıp duruluyor. Özellikle hizmetli personelin dahi memur olarak kabul edildiğini ve yaptığı işler dikkate alındığında bunların da 12 hizmet sınıfı içerisinde yer alması memur tanımı üzerinde düşünülmesini gerektiriyor. Kaldı ki bir dönem bu işlerin hizmet alımı yöntemiyle temizlik firmalarında çalışan personele yaptırıldığı bilinen bir gerçektir.

Kamunun işte bu noktalarda ciddi bir karar vermesi gerekmektedir. Uygulamaya baktığınızda birçok yapılan işlerin bazen memurlara bazen işçilere bazen de sözleşmeli personele yaptırıldığını görüyoruz. Yine bir tarafta sözleşmeli öğretmen istihdam edilirken diğer tarafta kadrolu öğretmen istihdam edilmektedir. Böyle olunca da işler çıkmaza girmekte ve çalışma barışı bozulmaktadır.

Nereye bakılırsa bakılsın ciddi bir politikasızlık göze çarpmaktadır. M. Tevfik Göksu'yu dinlerken İmamoğlu'nun yaptıkları özelinde mahalli idarelerdeki politikasızlık kendini göstermektedir. İmamoğlu'nu suçlamak işin kolaycılığa kaçılmasıdır. Zira adam(!) açık kapıyı fütursuzca sonuna kadar kullanmaktadır. Bu nedenle sınavsız personel alımından tutun da kişiye göre ilana çıkıldığı bir ortamda rasyonel bir politika olduğunu izah etmek mümkün değildir.

Uygulama birliğini sağlamakla görevli Devlet Personel Başkanlığı kaldırıldıktan sonra ise durum iyice karışık bir hal almaya başlamıştır. Yani hakemlik yapacak kamu kurumu sıkıntısı görülmeye başlanmış, hangi kurumun hangi konularda sorumlu olduğu karmaşık bir hal almaya başlamıştır. Halbuki bu alanda yapılacak bir personel strateji çalışmasıyla norm ve standart birliğini sağlayacak kuruma ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Strateji yokluğu işleri çıkmaza götürüyor

Bazen uygulamada o kadar çelişkili durumlarla karşılaşılmaktadır ki akla ziyan durumlar ortaya çıkmaktadır. Bir dönem kamu, güvenlik işlerini özelleştirmekte diğer yandan ise bazı kurumlar kadrolu güvenlik elamanı almaya çalışmakta iken şimdi politika tam tersine dönerek bu işler için işçi alımı yapılmaktadır. Yani ülkeler için çok kısa denilecek sürelerde çok ciddi politika sapmaları yaşanmaktadır. Halbuki bir otoritenin bu işe el atması ve kalıcı çözümler için norm ve standart birliği sağlaması gerekmektedir.

Yine engelli hizmetli alımı tam bir faciadır ve kimsenin bunu izah etmesi mümkün değildir. Görme engelli bir personelin bu hizmeti nasıl yapacağı veya bu personele hizmetin nasıl yaptırılacağının iyi hesap edilmesi gerekmektedir. Engel grupları dikkate alınmadan yapılan yerleştirmenin nasıl bir sonuç doğuracağının birileri tarafından hesap edilmediği anlaşılmaktadır. İstihdamla kamu yararı ve hizmet kalitesi nasıl eşleşecek doğrusu merak ediyoruz. Kervan yolda düzülür mantığı ise 21. yüzyılda revaç görmeyen bir yöntemdir.

Ya işçi alımında yaşananları nasıl izah edeceğiz? KPSS sınavını bir kenara atarak kur'a ile seçilenleri sözlü sınavla işçi yapmanın hangi istihdam stratejisine dayandığını nasıl izah edeceğiz? Bu yöntemin kaliteyi ve liyakati yerle bir edeceğini, nihayetinde de kamu hizmeti kalitesinin ciddi yaralar alacağını bilmek için donanım sahibi olmaya gerek olmadığını söylemeye gerek yoktur diye düşünüyorum.

İşte bu anlattıklarımızın altında yatan temel sebep ise personel alanında yapılma gereği dahi duyulmayan personel istihdam stratejisi yokluğudur. Bu durum o kadar acıdır ki şu ana kadar böyle bir çalışmanın yapılmaması dahi tam bir faciadır. Personel strateji oluşturma yerine ayrılan personel sayısının oranlarına göre kamuya personel almaya kalkışırsanız ortaya anormal manzaralar çıkması kaçınılmazdır.

Sonuç ya da netice-i kelam

Kamu kesiminin; alınacak personelin sayısı, niteliği, hangi kuruma nasıl bir dağıtım yapılacağı, alınan personelin eğitimi, çalıştırma şartları, sınavların çerçevesi gibi birçok konuda maalesef bir stratejisi olmadığı için ilgili kurumların inisiyatifine bırakılmıştır.

Bu konularda bilimsel çalışmalarınız yoksa işlerin el yordamıyla yapılmasından başka çareniz yok demektir. Uygulamalar da bakandan bakana, bürokrattan bürokrata ya da belediye başkanından belediye başkanına değişecek demektir. El yordamıyla yapılan işlerin de nasıl bir sonuç doğuracağını ilgililerin takdirine bırakıyorum.

Amacımız vatandaş memnuniyeti ise bunun yolu, iyi eğitilmiş personel profilinden ve ciddi kriterlere göre personel seçiminden geçmektedir. Öncelikle uygulamanın içerisinde olanlarla akademisyenlerin hazırlayacakları personel stratejisi bu işin ilk adımıdır. Özel sektör uygulamalarının araştırılması yapılmadan hazırlanacak personel stratejisi ise bir ayağı aksak bir düzenleme olacaktır. Çünkü, özel sektör personel uygulamaları, kamuya ciddi bir yol göstericilik sağlayacaktır.

Hazırlanacak strateji akabinde ise yıllar önce hazırlanmış ve hala yürürlükte olan mevzuatın bir an önce değiştirilmesidir. Zaten esaslı bir strateji hazırlığından sonra mevcut mevzuatın ne kadar yetersiz olduğu görülecektir. Ümidimiz bu anlattıklarımızı dikkate alan birilerinin çıkmasıdır. Sonuç olarak, siz istediğiniz kadar çözüm önerisi üretin, önerileriniz sahiplenilmediği sürece hiçbir anlamı yoktur. İyi de kamu personel istihdam stratejisini hangi kurum hazırlamalı derseniz, orasına ben karışmam, ona da ilgililer karar versin derim.