Taşeron işçilerin haftalık ve yıllık izinleri sık sık tartışma konusu oluyor. Özellikle temizlik ve güvenlik hizmetlerinde görev alan taşeron işçiler, izin kullanacakları zaman sorun yaşayabiliyor. Yargıtay, belediyede çalışan taşeron işçinin açtığı davada örnek teşkil edecek bir karar verdi. Belediyede çalışan taşeron işçinin açmış olduğu işçi alacak davasında, haftalık izinlerle ilgili örnek teşkil edecek bir karar çıktı.

Belediyeye ait iş yerinde çalışan ve sendika üyesi olan taşeron işçi, çalışma sürecinde yürürlükte olan iş sözleşmesinden kaynaklı haklarını alamadığı için belediyeye bağlı iş yerini dava etti. Davalı vekili ise, işyerinde fazla çalışma söz konusu olmadığını, davacının diğer talep konusu alacaklarının da eksiksiz ödendiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etti. Bilirkişi raporuna dayanarak davayı kabul eden mahkemenin kararından sonra belediyeye bağlı iş yeri, kararı temyize götürdü. Yargıtay 22. Dairesi, belediyeye bağlı işyerinin hafta tatili izni ve yemek- yakacak yardımının hesaplanması durumuna ilişkin itirazları dışındaki temyiz itirazlarını yerinde bulmadı. İşte ayrıntılar…

TAŞERON İŞÇİ TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLI HAKLARINI TALEP ETTİ

İşçi avukatı, müvekkilinin davalı Belediyeye ait iş yerinde çalıştığını ve sendika üyesi olduğunu, çalışma süresince yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bayram harçlığı, giyim ve koruyucu eşya yardımı alacaklarının ödenmediğini, yemek ve yakacak yardımları alacaklarının ise toplu iş sözleşmesinde net kararlaştırılmasına rağmen brüt ödendiğini, işyerinde günlük 13 saat çalışmasına rağmen fazla çalışma ücreti alacağının ödenmediğini, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir kısım sosyal yardım alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etti.

BELEDİYEYE AİT İŞ YERİ DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ

İş yeri avukatı, işyerinde fazla çalışma söz konusu olmadığını, işçinin diğer talep konusu alacaklarının da eksiksiz ödendiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etti. Mahkeme ise toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanarak davanın kısmen kabulüne karar verildi. Bilirkişi raporuna dayanarak davayı kabul eden mahkemenin kararından sonra belediyeye bağlı iş yeri ise kararı temyize götürdü.

HAFTA TATİLİ İZNİ KESİNTİSİZ EN AZ YİRMİ DÖRT SAATTİR

Davacı işçinin hafta tatili izni kullanıp kullanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğunu saptayan Yargıtay, “4857 sayılı İş Kanunu'nun 46. Maddesine ve işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63. maddesine göre “Belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmi dört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.” Diyerek “Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmi dört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmi dört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.” kararına vardı.

Cumartesi günleri çalışılması veya çalışılmaması işverenin yönetim hakkından kaynaklanmakta olup eğer bireysel veya toplu iş sözleşmesinde Cumartesi gününün açıkça hafta tatili(akdi tatil) olduğu düzenlenmemişse o günün işgünü sayılması gerektiği, buna göre davalı işyerinde haftanın altı gününün iş günü, bir gününün hafta tatili olduğunun kabulü gerekmektedir.” şeklindeki kararını açıklayan Yargıtay, “Dosya kapsamında yer alan 15.04.2010-15.04.2012 tarihli toplu iş sözleşmesinin 19. maddesinde cumartesi gününün akdi tatil olduğu açıkça kararlaştırılmış ise de; 15.04.2008-15.04.2010 yürürlük tarihli Toplu İş Sözleşmesinin “Normal Çalışma Süresi” başlıklı 15. maddesinde çalışma süresi bakımından Yasa hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, ilgili toplu iş sözleşmesinde cumartesi gününün akdi tatil olduğu yönünde bir düzenleme yer almamaktadır. Buna göre bahse konu toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönem bakımından Cumartesi gününün hafta tatili olarak kabul edilmesi hatalıdır. İşçinin haftanın altı günü çalışması üzerinden fazla mesai süresinin belirlenmesi gerekli iken hafta içi çalışması bakımından fazla mesai süresinin tespiti hatalıdır. Ancak davacı tarafın bu konuda temyizi bulunmadığından bu husus usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır.” sonucuna vardı.

Taraflar arasında işçinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan yemek ve yakacak yardımının hesaplanması hususunda da uyuşmazlık bulunduğuna dikkat çeken Yargıtay, “Olayda, işçi avukatının dava dilekçesinde yemek ve yakacak yardımı talebine ilişkin beyanı, “... yemek yardımı ve yakacak yardımı Toplu İş Sözleşmesinde net kararlaştırılmasına rağmen belirlenen miktar brüt ödenmiştir” şeklindedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işçiye ödeme yapıldığının işverence ispat edilemediği gerekçesiyle 15.04.2008-04.04.2011 tarihlerinde işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerine göre ödenmesi gereken net yemek ve yakacak yardımı hesaplanmıştır. Ancak işçi avukatının dava dilekçesindeki beyanı dikkate alınarak, mahkemece toplu iş sözleşmesinde belirlenen net yemek ve yakacak yardımının işçiye brüt olarak ödenmesinden kaynaklanan fark alacağın hesaplanması gerekirken, işçi beyanı dikkate alınmaksızın hiç ödeme yapılmamış gibi hesaplama yapılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay, dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının hafta tatili izni ve yemek- yakacak yardımının hesaplanması durumunun dışında kalan temyiz itirazları yerinde bulmadı ve kararı bozdu.