Öğrencilerin uzaktan eğitime erişimde çok ciddi sorunlar yaşadığı Covid-19 pandemisi döneminde, eğitim programları kapsamında değişiklik ya da seyreltme yapılmayarak gerçekleştirilen ve 2,5 milyona yakın adayın katıldığı 2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından açıklanmıştır. 
  Uzaktan eğitime erişemeyen öğrencilerin içinde bulunduğu koşullar dikkate alınmadığı için 2020 yılına kıyasla Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) büyük bir başarısızlık yaşandığı görülmektedir. 2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) başvurduğu halde Temel Yetenek Testi’ne  (TYT) 175 bin, Alan Yeterlilik Testi’ne (AYT) 154 bin aday girmemiştir. 


2021 YKS sonuçlarının en dikkat çekici yönü sorulara verilen doğru yanıtların ortalamasının çok düşük kalmasıdır. Türkçe 40 soruda 18,738 ortalama; sosyal bilimler 20 soruda 8,574 ortalama; temel matematik 40 soruda 5,546 ortalama; fen bilimleri 20 soruda 3,796 ortalama, YKS’deki içler acısı durumu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır. 
YKS’ye giren 2,5 milyon adayın, çok uzun süre yüz yüze eğitimden ve okullarından uzak kalmalarına, akademik, sosyal ve psikolojik kayıplar yaşamalarına aldırış edilmeden, iki gün içinde yapılan oturumlarla ‘başarı’ göstermeleri beklenmiştir. Böyle bir sınav sisteminin her şeyden önce insani olmayan bir nitelik taşıdığı ve milyonlarca gencin üzerinde yoğun bir psikolojik baskı yarattığı ortadadır ve bu durum Sendikamız tarafından sürekli eleştirilmiş, birçok uyarı ve öneri yapılmıştır. MEB’in katılımcı olmayan ve dolayısıyla ortak akıldan uzak tutumu bu sonuçları ortaya çıkarmıştır.  
2021 YKS’de sayısal adayların yüzde 58’inin; sözel adayların yüzde 40’ının; eşit ağırlık adaylarının ise yüzde 52’sinin 180 barajını aşamamış olması büyük bir sorundur. 


 
Tüm adayların girmek zorunda olduğu TYT puanı ölçü alınacak olursa, geçen yıl ile kıyaslandığında bu yıl çok büyük bir akademik başarı kaybı yaşandığı anlaşılmaktadır. 2020 TYT’de 42.803 öğrenci 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 12.291 öğrenci 400 üstü puan alabilmiştir. Yüzdelik ağırlığa bakılırsa; 
⦁    400 ve üstü puan %1,86’dan %0,49’a; 
⦁    300 ve üstü puan %10,62’den %6,54’e; 
⦁    200 ve üstü puan %45,41’den %35,82’ye düşmüştür. 
Geçen yıl 1.042.710 aday 200 puan alabilirken bu yıl aday sayısı daha yüksek olmasına rağmen ancak 894.331 öğrenci 200 ve üstü bir puan alabilmiştir.
Alan yeterlilik sınavlarında bir yıl içindeki başarısızlık kaybı çok daha fazladır. Örneğin, 2020 yılında sayısalda 51.511 kişi 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 9.729 kişi 400 ve üstü puan alabilmiştir. 2020 yılında eşit ağırlıkta 5.870 kişi 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 856 kişi 400 ve üstü puan alabilmiştir. 
Covid-19 pandemisi içinde geçen üç eğitim ve öğretim döneminin sonunda ortaya çıkan 2021 YKS sonuçları, bir yandan geçmiş yıllardan çok daha kötü bir eğitim tablosu ile karşı karşıya olduğumuzu gösterirken, bir yandan da milyonlarca gencimizi acımasız bir rekabete iten sınav merkezli eğitim anlayışının olumsuz sonuçlarını göstermektedir.  Gençler, eğitimlerini daha yüksek puan ve sıralama baskısıyla birbirleriyle yarışmak zorunda kalmadan, elenme korkusu yaşamadan sürdürebilmelidir.

Sınav Merkezli Eğitim Anlayışı Derhal Terk Edilmelidir

Eğitim sürecinin bütün aşamalarında olduğu gibi, yükseköğretim alanında da eğitimin niteliği ve akademik yeterlilikler başta olmak üzere çok sayıda sorun bulunmaktadır. Yükseköğretim sisteminde yaşanan zorluklara ve eşitsizliklere rağmen, üniversiteden mezun olan gençlerimize iktidarın en somut vaadi ise ‘genç işsizliği’ olarak karşımıza çıkmaktadır. TÜİK verilerine göre üniversite mezunu her dört gençten birisinin işsiz olması, bu tespitimizi doğrulamaktadır. 
Türkiye’de gerek liselere, gerekse üniversiteye girişte tek sorunun merkezi sınavlar olmadığı, aksine sorunun daha köklü biçimde sınavlara odaklanmış olan eğitim sistemi olduğu ve bu konuda köklü değişikliklere gidilmeden kalıcı çözümlerin üretilemeyeceği ortadadır. Dolayısıyla ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak sınava endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması, öğrencilerimizin gerçekten nitelikli eğitim alması mümkün değildir. 
Eğitim sistemimiz çocukları ve gençleri öğrenme olanaklarını çoğaltarak yaşam için güçlendirmemekte, sadece yapılacak sınavlara hazırlamaktadır. İktidar tarafından bilinçli olarak teşvik edilen ‘rekabete’ ve ‘yarışmaya’ dayalı ‘piyasacı eğitim’ anlayışı derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiriyle rekabet eden değil, onları geliştiren, güçlendiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandıran nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. 
Eğitim Sen, her öğrencinin kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hangi alanda öğrenim göreceğini kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturulması için gerekli çalışmaların en kısa sürede başlatılmasını, bunun için öncelikle ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışının terk edilmesini savunmaktadır.