Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk saat 20.45’de twiter hesabından: “Ülkemiz genelinde Kovid-19 salgın tedbirleri çerçevesindeki kademeli normalleşme kapsamında, 1 Haziran Salı gününden itibaren tüm ilkokullarda ve okul bünyesindeki ana sınıflarında haftada 2 gün yüz yüze eğitime başlanacaktır. Diğer okul öncesi eğitim kurumları mevcut durumda olduğu gibi tam zamanlı olarak yüz yüze eğitime devam edecektir.  7 Haziran Pazartesi günü ise tüm ortaokul ve liselerimizde haftada 2 gün yüz yüze eğitime geçilecektir. Köy ve seyrek nüfuslu yerleşim yerlerindeki okullarımızda yüz yüze eğitime 1 Haziran Salı gününden itibaren haftanın 5 günü tam zamanlı olarak başlanacaktır.  Okullarımızdaki yüz yüze eğitimlere katılım, isteğe bağlı olup "Eğitim Kurumlarında Hijyen Şartlarının Geliştirilmesi ve Enfeksiyon Önleme Kontrol Kılavuzu’ndaki koşullar doğrultusunda gerçekleştirilecektir.  2020-2021 eğitim öğretim yılı 2 Temmuz Cuma günü sona erecektir.” açıklamasını yaptı.

Okul müdürleri, hemen resmi kurumlar açısından sakınca içerdiği bildirilen whatsapp grupları üzerinden öğretmenlere ulaşmaya çalıştı. Öğretmenler ise veli whatsapp gruplarına; “Sayın Veliler, 1 saat içerisinde yarın yüz yüze eğitime gelecek öğrenci listesini okul yönetimine bildirmek zorundayım. Lütfen, çocuğunu gönderecek olanlar 1 saat içerisinde bana bildirsinler.”  mesajını göndermeye başladı. Şuan gece yarısında harıl harıl ders programı hazırlanıyor.

Covid 19 salgını nedeniyle okullar ilk kez, 2020 Mart ayında tatil edilmişti. Aradan bir yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen son dakika kararlarıyla akşam twit atıp, sabah eğitimi başlatmak ciddiyetten uzak bir tavırdır.

Bir yılın stresi ve çevrimiçi eğitimin yoruculuğu öğrenci ve öğretmenin üzerinde… Konular bitmiş, sınavlar yapılmış ya da 1. Dönem notu tercih edilmiş, 18 Haziran’da müfredat bitiyor, karneler 18 Haziran’da alınabilecek. Çok yüksek bir oranda öğrencilerin sınava girmemesi ve ilk döneme ait notlarının geçerli sayılması derse katılımı zaten düşürdü. Devam zorunluluğu yok. Sınav yok. Not yok. Öğretmenlerin tamamı aşılanamadı. Öğrencilerin çoğu okula gelmeyecek. Öğretmenler zihnen çok yoruldu. Tatil moduna girdiler. Yardımcı personel durumu, velilerin servis problemi, programı hibrit uygulama zorluğu sıkıntılar doğurmakta... 17 Haziran’da İş-Kur personelinin görev süresi dolacak. 2 Temmuz’a kadar sürecek telafi eğitimi sürecinde okullarda yardımcı personel olmayacak. 10 yaş altı çocuğu olan personelin idari izinli sayılması, kronik rahatsızlığı olan öğretmenlerin yerine 3 haftalığına ücretli öğretmen bulunması zorunluluğu… Kantinlerin kapalı olması…

Bütün bunlara rağmen yüz yüze eğitime gelecek olan öğrenciler, ilkokullarda 1-18 Haziran arası toplam 6 gün, ortaokullar ve liselerde ise 7-18 Haziran arası toplam 4 gün yüz yüze eğitim alabilecekler. Mevcut durumda 5 gün çevrimiçi ders gören ve şimdi yüz yüze eğitime katılmayacak öğrencilerin ders gördüğü gün sayısı; eğer yüz yüze eğitim verecek sınıf tek grupsa haftada 3 güne, 2 grupsa haftada 1 güne düşecek. Yani yüz yüze eğitim yerine çevrimiçi eğitimi tercih eden öğrencinin bu 18 günde 9 gün ders kaybı söz konusu. 9 gün kayıp yaşayacak olan grup ise ezici bir çoğunluğu oluşturmakta…

Çok az bir öğrenci grubunun sadece 6 gün eğitim alabilmesi için bu kararlar alınmadıysa bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç; bu eğitim planlanırken öğrenci ya da öğretmen merkeze alınmadı. Politik nedenler öne çıktı.

Peki, o zaman soruyoruz…

1 Haziran sonrası eğitim planlanırken öğrenci ya da öğretmen merkeze alınmadıysa kim ya da ne/neler merkeze alındı?

Ah Nagehan! Nelere kadirsin durumu mu söz konusu? Turizm kaygısı mı? Ekonominin reel politiği mi?  Ya da bilmediğimiz bir şeyler mi var…

Eğitim, öğrenci için değilse kimin için?

Murat Kenan Erdem

Kamudanhaber