6. DÖNEM SEÇİLEN MERKEZ YÖNETİM KURULUMUZ GÖREV DAĞILIMINI GERÇEKLEŞTİRDİ

Sendikamızın 6. Olağan Genel Kurul seçim sonuçlarına göre oluşan Merkez Yönetim Kurulumuz, 02.09.2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda görev dağılımını yapmış olup, Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

Genel Başkan: Kadem ÖZBAY

Genel Sekreter: Cengiz SARIYER

Genel Mali Sekreter: Hüseyin SELÇUK

Genel Örgütlenme Sekreteri: Şenol EYÜBOĞLU

Genel Özlük-Hukuk ve TİS Sekreteri: Orhan YILDIRIM

Genel Eğitim Sekreteri: Suat ÖZKOLAY

Genel Basın-Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreteri: Emine ÇALIK

Toplantının ardından Merkez Yönetim Kurulumuz tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Eğitim-İş 6. Olağan Genel Kurulu 28-29 Ağustos tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi.

Demokratik, katılımcı, ilginin yoğun olduğu, Eğitim-İş kültürüne uygun, barış ve kardeşlik duygusu içerisinde coşkulu bir genel kurul yaşanması, bundan sonraki süreçte Eğitim-İş’e düşen sorumluluğun büyüklüğünün göstergesi olmuştur. Aynı zamanda bu durum, sendikamızın eğitim emekçilerinin haklı mücadelesinde yüz akı olduğunun da işaretidir.

Genel Kurullar örgütlerin eksikliklerini görme, yenilenme ve güçlenme alanlarıdır. Biz de 6. Olağan Genel Kurulumuzdan yenilenerek ve güçlenerek çıktık. Emek, demokrasi, özgürlük ve ülkeye sahip çıkma mücadelesinin hep içinde, hep önünde olan örgütümüzden aldığımız güçle bu dönem, mücadelemizde daha güçlü adımlar atmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Hiç kuşkusuz yeni dönemde; Cumhuriyetimizin köklerinden beslenen sınıf ve emek mücadelesinin örgütlü gücü olan Eğitim- İşimizi, hak ettiği yere ulaştırmak, hepimizin görevi olacaktır.

Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin askıya alınmaya, Cumhuriyet eğitim sisteminin ve oluşturduğu kültürün tasfiye edilmeye çalışıldığı, Atatürk devrim ve ilkelerinin yok edilmek istendiği bir süreçten geçmekteyiz. Bu ülkede kalbi vatanıyla atan her yurttaş kendi ve ülkesinin geleceğinden endişe duymaktadır. Bizzat iktidar eliyle yapılan saldırılardan payını en çok alan ise yine ve maalesef eğitim ve eğitim emekçileri olmuştur.

Eğitimin giderek piyasaya açılması, tarikatların yasal maskesi olan gerici dernek ve vakıfların "protokol" adı altında eğitime dahil edilmesi, adil ve parasız eğitimden giderek uzaklaşılması, taşımalı ve ikili eğitim utançlarının bu çağda hala devam etmesi, yönetici atamalarında liyakatin artık esamisinin dahi okunmaması, eğitim emekçilerinin şartlarının daha da insanlık dışı koşullara itilmesi, haksız ihraçlar, öğretmeni itibarsızlaştıran politikalar giderek dozu artar şekilde devam etmektedir.

Eğitim emekçilerinin toplumsal statüleri, ekonomik, sosyal ve özlük hakları emek körü politikalar çerçevesinde her geçen gün biraz daha geriletilmeye çalışılmaktadır. Pandemi sürecinde neredeyse sabah akşam bilgisayar başında, mesai kavramından yoksun bırakılarak çalışan öğretmenlerimiz, ek ders ücreti gibi hak edişlerinden de olmuştur. Seçim boyunca hükümetin dilinden düşürmediği 3600 ek gösterge konusunda da hiçbir adım atılmamıştır. Öğretmenlerin sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye kategorilere ayrılması, emek sömürüsünü artırmış, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün emanetine yakışır şekilde nesiller yetiştirmek için eğitim kurumlarında gerici faaliyetlerle mücadele etmek isteyen eğitim ve bilim işgörenleri ceza ve sürgünlerle baskı altında tutulmaya çalışılmıştır.

Yüz yüze eğitimin başlamasına sayılı günler kala eğitim kurumlarında tedbir ve hazırlık niteliğindeki adımlar atılmamıştır. Yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan personelin iş güvenliği tedbirleri alınmamış, ihtiyaçları karşılanmamıştır.

AKP'nin üniversiteleri yönetimlerini liyakatsiz biçimde şekillendirerek, ilerici akademisyenleri tırpanlayarak, muhalif öğrencileri fişleyerek şekillendirme politikaları hız kazanmış, üniversiteler bilimsel özgürlüklerini ve kurumsal özerkliklerini tamamen kaybetmiştir.

Emperyalistlerin yeni hamleleriyle gelişmekte olan ülkeler için kartlar yeniden karılmış, vahşetin ve sömürünün daha hakim olduğu yeni dünya düzeninin kapıları aralanmıştır. Ülkemizi çevreleyen neredeyse hiçbir ülkede huzur ve barış hakim değilken, ülkemiz de dört bir yandan terör örgütlerinin tehditlerine maruz kalmaktadır.

Ülkemiz, iktidar eliyle inatla sürdürülen yanlış dış politikalar nedeniyle mülteci akınına uğramışken, AKP’nin yanlış ekonomi politikaları nedeniyle çöken ülke ekonomisinin, bu şartlarda daha da kötü duruma düşeceği tartışmasızdır.

Egemenliğimizin vücut bulmuş hali olan TBMM sembolikleştirilmiş, hapishaneler sırf farklı düşündüğü için muhaliflerle, aydınlarla doldurulmuştur. Demokrasinin olmazsa olmazı emek örgütleri de bu saldırılardan payını almış, en ufak bir hak talebi, iktidar ve yandaşları tarafından yaftalamaya, yargılanmaya, iftiralara maruz bırakılmıştır.

Görünen odur ki önümüzdeki süreçte şartlar daha da zorlaşacaktır.

Eğitim-İş’in böyle bir süreçte mücadele alanı içinde olması, emeğimiz, ülkemiz ve ulusumuz açısından çok büyük bir anlam ve önem taşımaktadır.

Cumhuriyet'imize, emeğimize, demokrasimize saldırıların daha da arttığı bu günlerde, mirasçısı olduğumuz devrimci mücadele geleneğinin omuzlarımıza daha fazla sorumluluk yüklediğinin bilincindeyiz.

Emperyalistlere, faşistlere, bölücülere karşı sarsılmadan sergilediğimiz dik duruş, bizim tarihsel sorumluluğumuzdur.

Eğitim-İş, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferlerinin kalesidir. Ve bu kale dimdik ayakta kaldığı sürece Cumhuriyet'in aydınlanma devrimlerine içten ve dıştan yapılan hiçbir saldırı amacına ulaşamayacaktır.

Mücadelemiz, ilk kuruluş gününün heyecanı ve yarın ne olacağının bilinciyle sürecektir.

Kuruluşundan bu güne; Eğitim-İşimizin büyümesinde, mücadeleyi örmesinde katkı sunan tüm üyelerimize; hem Genel Merkez düzeyinde hem de örgütümüzün değişik kademelerinde görev yapmış olan bütün arkadaşlarımıza, örgütümüze üye olma onuruyla emekli olan eğitim emekçilerine teşekkür ederiz.”