Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş seçim öncesinde dolardaki yükselişin ekonomik verilerle açıklanamayacağını belirterek, "Dolardaki güçlenme gelişmekte olan tüm ülkelerde söz konusu... Bizde seçim gibi bir belirsizlik de buna eklendi. İşe yapısal olarak baktığımızda TL üzerinde çok yüksek bir baskı olması seçime rağmen ekonomik altyapısı olan bir olay değil. Büyümeyen bir ekonomide üstüne bir de cari açığın en düşük olduğu bir dönemde dolar ve euro gibi para birimleri karşısında TL'nin çok ucuzlaması ekonomik nedenlerle açıklanacak bir olay değil. Kur artışını seçim ve jeopolitik riskler tetikledi" diye konuştu. Türkiye'nin çok dinamik muazzam gücü olan bir ülke olduğunu belirten Ateş, dolar artarken alanların elinin yanabileceğini söyledi. Ateş, "Hemen panikleyip 'döviz alın' demek de zarar verebilir. Biraz bunu iyi hesap etmek lazım. Bakarsın bir anda ortalık sütliman olur. Elinde pahalıdan aldığın dolarla da kalabilirsin" uyarısında bulundu.

BANKACILIK BILANÇOSU GÜÇLÜ
2019'da faizlerin umulandan hızlı düştüğünü belirten Ateş, "Ağustostan sonra yüzde 30-33'leri gören faiz, şimdi yüzde 19-21 aralığında" dedi. Bankacılık sektörünün likiditesini koruduğunu, bilançosunun da güçlü olduğunu belirten Ateş, esas itibarıyla 2018'de ortaya çıkan hadisenin ne 1980'lerdeki ne 94'lerdeki ne de 2001 krizine benzediğini, buradaki temel farklılığın şirketlerin 210 milyar liralık açık pozisyonu olduğunu aktardı. Ateş, "Bu açık pozisyon riskinin kur 7'ye çıktığında ekonomiye verdiği zarar 700 milyarın üzerindeydi. Kur 5'li seviyelere gelince zarar 350 milyar liralara geldi" dedi. Ateş, Türkiye'de şirketler borçluyken devletin borcu bulunmadığını da söyledi.

IMF'YE İHTİYACIMIZ YOK
SON dönemde IMF'ye ihtiyaç olduğu yönünde çıkan söylentilere yönelik açıklamalarda da bulunan Ateş, "Bir ülkenin IMF'ye ihtiyaç duyması için borcunun olması gerekir. Avrupa devletlerinin hepsinin borcu yüzde 80-90 oranında. Ama Türkiye'de devletin borcu yok. Ben IMF ile ilgili bir gelişme beklemiyorum. IMF'den parayı alalım da ne yapacağız? Kamunun böyle bir paraya ihtiyacı yok. Yabancı sermayenin ülkeye gelmesi için başka araçları etkin kullanabiliriz. Varlık Fonu bunun için iyi bir seçenek. Varlıklarımızı menkul kıymetleştirerek yurtdışından kaynak getirebiliriz. Türkiye'nin 3. Havalimanı, 3. Köprüsü ve bir sürü enerji projeleri var" dedi.

KGF KREDİLERİNDE SEÇİCİ OLMAK GEREKİR
KREDI Garanti Fonu (KGF) ile işletmelere yeniden yapılandırmada destek verilirken seçici olmak gerektiğine de dikkat çeken Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, şöyle konuştu: "Biz bu kredilerle firmaların yüzdürülmesine yardımcı olduk hatta bazılarının işçi almasını sağladık. Bundan sonraki destekler getirisi olmayan inşaata değil, ihracata dönük olmalı. Turizm, deri gemicilik, makine, demirçelik, otomotiv gibi hem statejik hem döviz kazandıran hem istihdam yaratan alanlara teşvik vermemiz ve bunları özendirmemiz lazım. İçerideki tüketimle ihracat dengelenmedikçe siz haketmediğiniz refahı tüketiyorsunuz. Bu da çocuklarınıza borç olarak dönüyor. Çocuklarımıza olan borç artıyor."

MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK GEREK
ATEŞ, Türkiye'nin jeopolitik riskleri arasında ilk sırada S400 füzelerinin olduğunu belirterek, "Türkiye kuruluşundan bu yana beka sorunu yaşadı. ABD bizim Rusya'dan S400 almamızı istemez. Coğrafyamız bizim için hem yükümlülük hem de bir avantaj. Milli birlik ve beraberlik içinde seçimi yapıp demokratik bir hukuk gayretini sürdürmeliyiz" dedi.