Türk Tabipleri Birliği (TTB), hastaya ayrılan beş dakikalık muayene süresinin hataları ve dolayısıyla da sağlıkta şiddet olaylarını arttıracağı kaygısı ile Sağlık Bakanlığı'na bir yazı gönderdi.

Hürriyet gazetesi yazarı Fulya Soybaş'ın aktardığına göre TTB Şiddet Çalışma Grubu üyesi Dr. Samet Mengüç, Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir muayenenin ortalama süresinin 20 dakika olarak belirlendiğini belirterek şunları söyledi:
"Bugün geriye dönüp baktığımızda, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin ana problemlerinden biri bu işte: zamansızlık. Günde kaç hasta baktığınızdan ziyade hastaya ne kadar zaman ayırdığınız önemli. Neden biliyor musun? Çünkü bizim meslekte asıl olan iletişimdir. Doktorun hastası ile iyi bir diyalog kurması, hastanın rahatlaması lazım ki hasta en namahrem bilgiyi bile çekinmeden anlatsın, doktor-hasta arasında bir güven ilişkisi kurulsun.

Takdir edersin ki bunun için de 5 dakika yetmez. Bir muayenenin temel unsuru, anamnez dediğimiz karşılıklı soru-cevap, yani işte bahsettiğim bu diyalogdur çünkü doktorların yüzde 80-90'ı bu noktada teşhisi koyar. Tahlil ve tetkikler tereddütte kaldığımız, 'Aman, şunu atlamayayım' dediğimiz noktada devreye girer. Tüm bunlar da ortalama 20-25 dakika süre alır."

'Sistem revize edilmeli'

Türkiye'de sistem, her 10 dakikaya bir randevu veriyor. Ancak sistem, hastanın randevusuna gelmeme ihtimalini de hesaba katarak aynı saate 2 randevu da verebiliyor. Bu da, muayene süresini 5 dakikaya düşürüyor.
Dr. Mengüç, "Sistem daha çok hasta bakmaya odaklı. O zaman da hekim-hasta ilişkisi yok oluyor. Hasta, 'Doktor yüzüme bile bakmadı' diyerek, tabi ki bilmediğinden, sistemi değil hekimi suçluyor. O an orada bir şiddet yaşanmasa da hastanın kafasında doktora karşı bir ön yargı oluşuyor, haliyle bunu çevresine yansıtıyor. Dolayısıyla bir sonraki karşılaşmada şiddet ihtimali artıyor. Tersinden bakalım: Hekim, kafasına göre muayene süresini uzatsın diyelim. Bu sefer de diğer hastalar kapıya vurmaya, 'Hocam sıram geldi niye bekliyorum hala?' demeye başlıyor. Nitelikli sağlık hizmeti sunmak ve almanın en önemli kuralı muayene sisteminin oturtulmasından geçer. Bu bile tek başına çözülse eminim şiddet büyük oranda yok olacaktır" diyerek randevu sistemimin yeniden düzenlenmesini talep ediyor.

'Muayene süreleri tükenmişlik hissi yaratıyor'

Şüphesiz ki 20 milyonluk nüfusu ile sıkıntının en çok hissedildiği illerin başında İstanbul geliyor. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, şunları söylüyor: Sistem 'Hasta gelmezse' diye aynı saate bir başka hasta daha atıyor ama neredeyse randevusuna gelmeyen hasta yok! Bu da 10 dakikalık süreyi beşe düşürüyor. Elbette bu, işin merkezi bir sitemden yürütülmesi, suistimalleri engellemesi, işi kolaylaştırması açısından önemli ancak bir yandan da meslek pratiğimizi kötü etkiliyor. Hastaya yeteri kadar zaman ayıramamak, kapıda bekleyen hastaların yarattığı baskı hekimleri tükenmişliğe itiyor ki bu da hem hizmetin kalitesini düşürüyor hem de genç hekimlerin ya daha kolay branşlar seçmesine ya da yurt dışına gidip orada çalışma arzusuna kapı açıyor.

'Aile hekimliği düzenlenmeli'

Son zamanlarda cildiye, psikiyatri gibi bazı branşlarda randevu almanın neredeyse imkansız olduğunu belirten Prof. Dr. Küçükosmanoğlu, randevu sisteminde yaşanılan sıkıntıların birinci basamakta yani aile hekimliği güçlendirilerek giderilebileceğini söyleyerek, şöyle devam ediyor:
"Ama orada da sorun yaşanıyor. Hasta belki de aile hekimi tarafından kolaylıkla çözülebilecek rahatsızlıkları için hastaneye gidiyor. Arada bir sevk zinciri olması, randevuların aile hekimliğine başvurmadan alınmaması lazım. Güvenli çalışma ortamı yaratılması, pandeminin başından beri özveriyle çalışan aile hekimlerine söz verilen ek ödemelerin şartlı yapılması gibi sorunlar da var. COVID-19 döneminde yaşanılan sıkıntılardan randevu sorununa kadar tüm bu sorunları derli-toplu bir talep halinde bakanlığa ileteceğiz."

'Kısırdöngü içindeyiz'

Acil Tıp Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Başar Cander, DSÖ tarafından yapılan araştırmalara atıfta bulunarak, "Şiddetin kaynağı yoğunluktur. Hem doktor hem de hasta yoğunluğu. Doktor yoğunsa hasta ile yeterli diyaloğu kuramıyor, hasta da uzun süre bekleme konusunda sıkıntı yaşıyor. Dolayısıyla muayenelerin kısaltılması yoğunluğun, akabinde de şiddetin artmasına neden olacaktır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ortalama muayene süreleri 20 dakika-yarım saat arasında iken, bizde bu süre 5-10 dakikadır. Selam versen, ismini, yaşını sorsan zaten iki dakikası gitti bile. Kalan zamanda yanlış tanı koymamak için hızlıca tetkik istenir, tetkik istenirse masraf artar, masraf arttıkça sağlık bütçesi artar, bütçe arttıkça istihdam azalır, istihdam azaldıkça doktorun yükü artar. Böyle bir kısırdöngü içindeyiz. Hiçbir sağlık sistemi bunu kaldırmaz. Hastalar da maalesef bilinçsiz. Mesela, başı ağrıyan istiyor ki ağır nefes darlığı yaşayan hastadan önce bakılsın. O nedenle sistem yeniden, en baştan yapılandırılmalı" diyor.