MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Ön kapıda Sayın  Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına destek imzası verip, arka kapıyı dolanınca  Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kulis yapan siyaset  kalpazanları bizi anlayamaz, bizi tanımlayamaz, bizi kavrayamaz." dedi. 

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, vergi  kanunlarına ilişkin düzenlemenin, CHP, İYİ Parti ve HDP'nin sorumsuz itirazlarına  ve karşı duruşlarına rağmen yasalaştığını söyledi.

Bu kanunla mağdurların sesine kulak verildiğini belirten Bahçeli,  vergi alanında mükellefleri kollayan ve gözeten bir anlayışın öne çıktığına  işaret etti.

Devlet Bahçeli, yasayla basit usulde vergilendirilenlerin elde  ettikleri ticari kazançlarının gelir vergisinden istisna tutulduğunu, 850 bine  ulaşan vergi mükelleflerinin taleplerinin karşılandığını ve 50 bin işletmeye  vergi muafiyeti getirildiğini anlattı.

Esnafa can suyu verildiğini, çiftçilere yapılan destek ödemelerinden  alınan vergilerin kaldırıldığını dile getiren Bahçeli, "Türkiye'de adaletli,  bütünlük ve sadelik içeren, dolaylı vergi yükünü hafifleten kapsamlı bir vergi  reformuna ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Adaletli bir vergi sistemi aynı zamanda  demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bildiğiniz  gibi, toplanan vergilerin yüzde 67'si dolaylı, yüzde 33'ü de dolaysız vergilerden  teşekkül etmektedir. İki vergi türü arasında açılan makası kapatmak lazımdır."  diye konuştu.

Vergi sisteminin verimliliğinin ve etkinliğinin, toplanan vergi  gelirlerinin milli gelire oranıyla ölçüldüğüne dikkati çeken Bahçeli, vergi yükü  oranı azalsa bile kayıt dışılıktaki artışın, hedeflenen vergi gelirlerine  ulaşmayı zorlaştırdığını kaydetti.

"Onlar harman yerinde fare deliği sayacak kadar pervasız"

"Dar gelirli vatandaşlarımızı, asgari ücretle geçinen milyonlarca  kardeşimizi, üreten, geliştiren ve istihdama destek veren insanlarımızı  boğmayacak, bunaltmayacak adil bir vergi sisteminin varlığı kaçınılmaz bir  ihtiyaçtır" ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin  tesisi esas olmalıdır. Vergiye ilişkin düzenlemelerde, kamu finansmanıyla ilgili  önceliklerin yanında verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal  yönü birlikte değerlendirilmelidir. Vergi sistemi, ülkenin ekonomik, sosyal ve  kültürel yapısını dikkate alan dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu çerçevede  yatırım yapan insanlarımıza, istihdam, üretim ve ihracat artışı sağlayan  müteşebbislerimize yönelik vergi indirim ve kolaylıklarını içeren bir program  uygulanmalıdır. Gelir vergisinin kişiselliği ve mali güce göre vergilendirme  ilkeleri dikkate alınarak, üniter vergilemeye ağırlık verilmesi kanaatimizce en  uygun yoldur.

Düşüncemiz odur ki vergi kanunları; verginin konusu, matrahı ve vergi  çeşitleri itibarıyla tümüyle gözden geçirilerek, uygulamada basitlik ve etkinlik  vasat bulmuş olacaktır. Millet ne diyorsa onu yapacağız. İnsanımız neyi istiyorsa  onu sağlayacağız. Çünkü biz Cumhur İttifakı'yız. CHP istismar eder, İP inkar  eder, HDP ise mayasına ve meşrebine uygun şekilde ihanet üstüne ihanet eder.  Ancak istismarcılara izin vermeyeceğiz. İnkarcılara prim vermeyeceğiz. İhanetin  de belini kıracağız. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz. Fakat kızarmayan  yüzü, yaşarmayan gözü olan utanmazlar için bu söz elbette geçerli değildir. Onlar  harman yerinde fare deliği sayacak kadar pervasızdır."

TBMM'de vatandaşların refahını amaçlayan kanuni düzenlemelere dudak  büken, sırt çeviren, sürekli kavga ve kriz çıkarmakla meşgul siyasi partileri,  milletin not ettiğini vurgulayan Bahçeli, sandık er meydanına çıktığında, bu  partilerin dünyanın kaç bucak olduğunu göreceğini dile getirdi.

"Hesap vermemiz gerekiyorsa seve seve veririz"

MHP Genel Başkanı Bahçeli, kendisine yönelik yapılan bir  değerlendirmeye karşılık da şu görüşleri paylaştı:

"Selamsız ve sevimsiz bir siyaset devşirmesi şahsıma yönelik; 'Bahçeli  krizlerin ortağıdır' demiş, halt etmiş, küçük aklının dibini sergilemiş. Ortada  bir kriz yoktur, velev ki olsa bile, bundan memnun olamayız, eğer gerekiyorsa  Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olarak hesap vermemiz gerekiyorsa seve seve  veririz. Ön kapıda Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına destek imzası verip,  arka kapıyı dolanınca Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kulis  yapan siyaset kalpazanları bizi anlayamaz, bizi tanımlayamaz, bizi kavrayamaz.  Biz krizlerin ortağı değiliz, insanımızın dert ortağıyız, Cumhur İttifakı'nın  yılmaz ortağıyız, milletimizin can beraberiyiz. Ama selamsız sabahsız siyaset  düşüklerinin emin olunuz, hangi mahfillerin, hangi mihrakların, hangi  milliyetsizlerin ortağı olduğunu da gayet iyi biliriz.

Siyasetteki adını, sanını, unvanlarını ve müktesebatını borçlu olduğu  partisine ve liderine vefasızlık yapan, biliniz ki her türlü kepazeliği, satışı  ve dönüşü yapar, bugüne kadar da yapmıştır. Alnı lekeli, vicdanı rehinli bir  şahsın sözleri, değersiz olmakla birlikte ayaklarımızın altındadır. Varsın  konuşsun siyasi fukara, konuşmakla çene eskimez, dil esnemez. Onun ve beş  yaşından beri ülkücü olduğunu ileri süren Serok Ahmet'in acilen akıl ve ruh  kontrolünden geçmeleri, durum vahimse uzun bir süre yatılı olarak tutulmaları,  siyaset ve toplum huzuru adına tavsiyemdir, temennimdir."

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir süredir  İstanbul’un bazı ilçelerinde kağıt toplayıcılarıyla ilgili arzu etmedikleri üzücü  olayların yaşandığını, bunu da özellikle CHP Genel Başkanı’nın kaşıyıp, siyaset  malzemesi haline getirmeye çalıştığını söyledi.

Kılıçdaroğlu’nun en iyi bildiği şeyin, bulanık suda balık avlama  merakı olduğunu, bu merakın başına çok işler açsa da "dediğim dedik çaldığım  düdük" havasında ısrar ettiğini savunan Bahçeli, "Çalışmanın iyisi kötüsü olmaz.  Zira rızkın iyisi kötüsü olamaz. Ne var ki, asıl mesele kağıt toplayıcı  kardeşlerimizi rahatlatmak değil, onların daha huzurlu, daha güvenli, daha insani  şartlarda çalışabilmelerinin önünü açmaktır. Bunun yolu da ilk etapta eğitimdir.  Kılıçdaroğlu, abuk sabuk vicdan hatırlatması yapacağına, cahilce konuşup gafilce  hareket edeceğine öncelikle kağıt toplayıcı kardeşlerimizin kaynağına inmeyi, bu  işe neden ve nasıl başladıklarını incelemeyi denemelidir." diye konuştu.

Bu meselenin derinliğini 2010'da görüp, imkanları oranında inisiyatif  üstlendiklerini anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Okulsuz Her Köye Bir Eğitim Konağı kampanyası başlatmış, ilk olarak  da Aksaray ilimizin Dikmen köyünde yavrularımızın geleceklerine hizmet maksadıyla  'Oğuz Ata İlköğretim' okulunu yaptırmıştık. Bu köyün gençleri bilhassa İstanbul  ve Ankara gibi büyükşehirlerimize gidip kağıt ve atık malzeme toplayarak para  kazanıyorlar, sonra da kazandıkları paralarla kısa süreliğine de olsa köylerine  dönüyorlardı. Evlatlarımız sokak aralarının karanlığında kağıt ve atık malzeme  toplamak yerine doktor, öğretmen, mühendis, polis olsun dedik. Sorarım sizlere  yanlış mı söyledik? Kılıçdaroğlu, bugün rahat rahat kağıt toplama vaadinde  bulunduğu kardeşlerimize, biz kucak açarak okutmak, yetiştirmek, devletin ve özel  sektörün farklı kademelerinde görevler almasını istedik. İşte CHP zihniyetiyle  bizim açık ara farkımız budur. Biz yaparız, ama sessiz, gürültüsüz ve gönülden  yaparız. Biz yaparız, ama gösteriş budalalığına, istismar fırsatçılığına  kapılmadan yaparız. Yaparsak adam gibi yaparız, mertçe yaparız, ülkücüye yakışanı  yaparız.

Kılıçdaroğlu, muhtaç kardeşlerimize kağıt toplamaya devam edin diyerek  boşa düşer, MHP ise milletimizin her ferdini nasıl güzel bir hayata, nasıl bir  insani gelişmişlik seviyesine kavuştururuz diye mücadele eder. Bizim  yaptıklarımıza onların hayalleri yetişemeyecek, bundan rahatsızlar.  Başaramayacaklar, yükselişimizin önünde asla duramayacaklar. Kılıçdaroğlu ve  İP’çi yoldaşları garibanın değil gafletin, gaddarların, gaspçıların, hıyanet  galerisinde teşhir edilen bölücülerin yanındadır."

"Sayın Kılıçdaroğlu, kimin tarafındasın?"

Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta grup toplantısında "Osman Kavala,  Selahattin Demirtaş neden hapiste?" diye sorduğunu anımsatan Bahçeli, "Her soru  kendi içinde bir cevap barındırır ama akıl dağılması yaşayan bu şahıs için bunun  bir önemi yoktur. Osman Kavala Sorosçudur, Selahattin Demirtaş teröristtir,  teröristin yeri de hukukun üstün olduğu tüm demokratik ülkelerde demir  parmaklıkların arkasıdır." değerlendirmesinde bulundu.

"Sayın Kılıçdaroğlu, Demirtaş’ın niye hapiste olduğunu grup  toplantısında milletvekillerine değil, cesaretin varsa şehit analarına sor,  yiyorsa şehit babalarına sor, mertsen dul ve yetim kalan vatan evlatlarının  gözlerinin içine baka baka sor." diyen Bahçeli, bir teröristin niye hapiste  olduğunu sormanın "teröristin müdafaası" olduğunu dile getirdi.

Bir teröristin neden hapiste olduğunu sorgulayanın kim olursa olsun  şahsını ve siyasetini onunla eşitlemiş ve özdeşleştirmiş sayılacağını belirten  Bahçeli, "Yani, Kılıçdaroğlu, terörist Demirtaş’ın CHP’nin başına çökmüş  gölgesidir. Sayın Kılıçdaroğlu, kimin tarafındasın? Kimin kılıcını sallıyorsun?  Şehidin mi, katilin mi? Gazinin mi, caninin mi? Milletin mi, melanetin mi? Sana  bu aklı kimler veriyor? Kimler seni kukla gibi oynatıyor? Kimin nam ve hesabına  konuşuyorsun? CHP’ye oy veren tertemiz vicdanlı kardeşlerim, bu rezilliği nasıl  hazmedecekler? Atatürk sevdalısı kardeşlerim istiklal düşmanlarına nasıl göz  yumacaklar? Diğer yandan İP’e oy veren kardeşlerim, HDP’yle, teröristlerle  ittifakı nasıl içlerine sindirecekler? Kılıçdaroğlu, siyasi ahlak ve onur  sahibiyse bugün şu muammayı açıklığa kavuşturmak zorundadır: PKK’yı terör örgütü  olarak görüyor mu, görmüyor mu? Terörle mücadeleyi destekliyor mu desteklemiyor  mu?" sorularını yöneltti.

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na kafa yormalı"

Kılıçdaroğlu'nun amcalığa, ağabeyliğe soyunduğunu, bu defa da  bürokrasiye ayar vermeye kalkıştığını dile belirten Bahçeli, verilen sürenin  dolduğunu, üstelik bir gün de geçtiğini söyledi.

Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu, ne oldu, heyben doldu mu? Attığın taş  yerini buldu mu? Başın göğe erdi mi? Senin hukuka bakışın bu mudur? 'O tarihe  kadar yapan yaptı, kapan kaptı, 18 Ekim’den sonra sorumlusunuz' demek mi  istiyorsun?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu'nun, kendi içinde vahim çelişkilerle malul olduğunu ifade  eden Bahçeli, şunları kaydetti:

"Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiyi tehdit mesajı vesayetçi bir söylemdir.  Bürokraside hata yapan çıkacaktır, bunlar tespit edilip ayıklanır. Ancak şerefli  Türk bürokratını tehdit etmek müstevli üslubudur. Bu üslubun faili ateş olsa  cürmü kadar yer yakacaktır. FETÖ stratejileri CHP’yi kavramış, İP’i kasnağa  çevirmiştir. Okyanus ötesinde zillet ittifakının lobi çalışmasını üstlenen,  Türkiye husumetini kamçılama arayışında olan vatan hainlerinin itibarsız  dayanışmasıyla siyaset yapanlar, PKK’nın kanlı emelleriyle rota tayin edenler bu  milletin şamarını eninde sonunda kafalarına yiyeceklerdir. Tıpkı Humeyni gibi,  Türkiye’ye gelmesini bekledikleri Fetullah Gülen’e fazla umut bağlamasınlar,  çünkü teröristbaşı Gülen’in geldiği gün, öldüğü gün olacaktır.

İkazla söylemek isterim ki; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,  bürokratlara değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na kafa yormalı, onu  fazla serbest bırakmaktan sakınmalıdır. Sadece boş zamanlarında belediye binasına  ve İstanbul’a uğrayan bu şahsın gezmediği, gitmediği yer neredeyse kalmamıştır.  Gözümüzden kaçtığı sanılmasın, sipariş bir senaryo devrededir. Görev sahası  İstanbul’la sınırlı olan bu belediye başkanının il il, ilçe ilçe gezmekteki amacı nedir? Varmak istediği yer neresidir? Hatta Yunanistan ziyaretine niye ihtiyaç  duymuştur? Neyin hazırlığı içindedir? Kimlerin dolduruşuna gelmiştir? Başbakanlık  hülyaları eşliğinde eve dönme kulvarına giren İP Başkanı, 'Fatih' benzetmesiyle  taltif ettiği şahsı nereye, hangi girdaba çekmeyi planlamıştır? CHP ve İP oyun  içinde oyundur. Birbirlerine güvenmeyen bir ittifaka bu millet hiç güvenir mi?  Birbirlerine çalım atmak için fırsat kollayan fikirsiz, hedefsiz, ruhsuz ve  samimiyetsiz curcuna ittifakına Türkiye teslim edilir mi? Cumhur buna asla  'tamam' demez, millet kökü dışarıda, özü yabancı başkentlerde olan CHP’sinden  İP’ine, HDP’sinden diğerlerine kadar zilletin bütün ortaklarına demokrasiyle  direnir, geldikleri gibi de yollamasını mutlaka bilir."