Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül darbesinin 40. yılında, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'nda konuşuyor. "Türkiye'de yapılmış veya teşebbüs edilmiş hiçbir darbe milli değildir, meşru değildir, masum değildir." diyen Erdoğan, 15 Temmuz'u hatırlatarak, "O gece görülmüştür ki, millet kıyama kalktığı zaman darbecilerin silahı da topu da medyası da uluslararası destekleri de hiçbir işe yaramıyor." ifadelerini kullandı."

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

"HİÇBİR DARBE, MEŞRU, MİLLİ, MASUM, ONURLU DEĞİLDİR"

Vesayetten demokrasiye, milli irade sempozyumunun ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Allah'tan diliyorum.

Bu sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen başta Adalet Bakanlığımız olmak üzere özellikle teşekkür ediyorum.

İnsanlık tarihinde pek çok yönetim biçimi vardır. Bu yönetim sistemleri içinde milli irade üstünlüğüne dayalı olanların ayrı bir yeri bulunuyor.

Özellikle son bir asra damgasını vuran demokrasi zengin bir uygulama alanına sahiptir. Türkiye'de bu sürece en erken katılan ülkeler arasındadır.

Bu süreç oldukça zorlu ve sıkıntılı yürümüştür. Şöyle dönüp 1950'den bugüne baktığımızda darbeler, cuntalar vesayet lekeleriyle dolu olduğunu görüyoruz.

Siyaset mühendislikleri, zorbalıklar, sinsi tuzaklar ve daha nice oyunlar yaşadık. Bedelini demokraside ve ekonomide geri kalmışlık olarak, evlatlarımızın dar ağacından terör saldırılarında can vermeleri olarak ödediğimiz bu süreci asla unutmayacağız.

Her şeyden önce şu gerçeği ülkemizdeki herkesin kabul etmesi gerek; Türkiye'de yapılmış ve teşebbüs edilmiş hiçbir darbe, vesayetin hiçbir oyunu meşru değildir, milli değildir, masum değildir, onurlu değildir.

"MİLLET KIYAMA KALTIĞINDA DARBECİLERİN SİLAHI, TOPU, MEDYASI, ULUSLARARASI DESTEKLERİ DE HİÇBİR İŞE YARAMIYOR"

Her darbe bir önceki darbenin eksiklerini, yarım bıraktıklarını, başaramadıklarını tamamlamak amacıyla gerçekleşmiştir.

Türkiye'yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler, ülkemizi mutlaka vasiler eliyle yönetmek için her yolu denemişlerdir.

Milletimiz 15 Temmuz'da gösterdiği cesaret ve kahramanlıkla, ortaya koyduğu dirayetli duruşla, geçmişteki kirli senaryolarla da hesaplaşmıştır.

Yine o gece görülmüştür ki, millet kıyama kalktığı zaman darbecilerin silahı da topu da medyası da uluslararası destekleri de hiçbir işe yaramıyor.

Bugün 12 Eylül. Bu tarih hepimiz için takvim yapraklarındaki 365 sayfadan biri olmanın çok ötesinde anlamlara sahiptir.

Türkiye bundan tam 40 yıl önce bir 12 Eylül sabahı gözlerini silahların gölgesi altında açmıştır.

Tanıdık bir felaketin habercisi gibiydiler. Türkiye bir askeri darbeye daha maruz kalmıştı. Bizim çocukluğumuza denk gelen ama bizden önceki neslin tam hayatına yerleşen 1960 darbesi ve ardından gelen felaketler bugün hala yürekleri dağlıyor.

Bu acı gelişmelerin hepsi de, darbeye zemin hazırlamak ve toplumsal meşruiyet oluşturmak için yazılmış bilinçli bir senaryonun ürünüdür.

Darbe haberi, Washington'a ulaştığında birilerinin 'bizim çocuklar başardı' demesi 12 Eylül'ün gerisindeki karanlık yüzü ifade ediyor. Hiç şüphe yok ki 15 Temmuz gecesi yine "bizim çocuklar yine başardı" demek için bekliyordu.

Türkiye'yi 12 Eylül darbesine hazırlayan karanlık odak, hiç şüphesiz darbe sonrasının planlamasını da yapmıştır. Askeri rejimin sol grupları sert şekilde tasfiye etmesinin amacının PKK'nın gelişip büyümesindeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Yine askeri rejimin bu ülkenin yerli girişimlerini kaybetmenin de FETÖ'nün önünü açmak için olduğunu daha iyi görüyoruz.

Anadolu'nun küçük bir ilindeki Milli Türk Talebe Şubesi 12 eylül darbecileri tarafından kapatılıyor. Şube binası önce camları kırılarak, içindeki mobilyalar yakılarak tahrip ediliyor. Yılların birikimi olan fikir kitapları ve dergiler de sobada yakılarak ortadan kaldırılıyor.

Yerli ve milli zihin yapısına sahip nesillerin yetişmesine katkı sağlamış eserler imha ediliyor. Bu kitap ve dergileri yanmaktan kurtarmak isteyenler ise onlar da gözaltına alınıyor.

Bu sıradan bir kitap düşmanlığı eylemi değildir. Amaç milletimizin değerlerini oluşturan ve nesilden nesile aktarılan hafızanın, maddi altyapısını tümüyle yok etmektir.

Ülkemizin fikir hayatı 12 Eylül darbesinden sonra hiçbir zaman eskisi kadar canlı olamadı.

Bunun yerine gençlerimizin zihinleri, tercümeye dayalı ideolojik akımlara maruz bırakıldı.

"ARTIK BİZİM IMF DİYE BİR KAPIMIZ YOK, BİZ BİZE YETERİZ"

Milletimizin adet hayat damarları olan dini hassasiyetleri, kültürel birikimleri FETÖ ve benzeri sapkın yapılar öne çıkarıldı. IMF'ye muhtaç ve mahkum hale getirildik. Bunu bizzat şahsım yaşadım.

İşte göreve geldiğimizde IMF'ye olan borç 23,5 milyar dolardı ve hamd olsun 2013'te IMF'ye olan bu borcu sıfırladık. Artık bizim borcumuz filan kalmadı. Ama ana muhalefet 'bak ekonomik sıkıntılarınız var, durmayın IMF'ye müracaat edin, bu ülke ayakta kalsın' Artık bizim IMF diye bir kapımız yok, biz bize yeteriz. Bu ülke kendine yeter.

"DAYANIŞMA OLDUKTAN SONRA BU MİLLETİN YAPAMAYACAĞI HİÇBİR ŞEY YOK"

Son dönemde sıkça gündeme getirilen pek çok sancılı meselenin kökünde yine 12 EYlül'de tohumları atılan sosyal çarpıklıklar vardır. Gençlerimizin tarihleriyle, kültürleriyle ilgilenmektense sapkın hayat biçimlerine, ahlaksızlığa, lümpenliğe teşvik edilmesi 12 Eylül'ün ülkemize bıraktığı kötü mirastan birisidir.

Darbe ve vesayet düzeni Türkiye'ye doğrudan müdahalenin ağır sonuçlarıyla karşılaşmak istemeyenlerin hep vazgeçilmez araçları olmuştur.

Üzerinde darbe gölgesi olmayan tek köklü değişim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizdir. Bu ciddi manada bunları rahatsız etmiştir. Elbette bu safhaya kolay gelmedik. Son 18 yılda, milletimizin demokrasi ve kalkınma özlemini dindirecek pek çok reformu hayata geçirdik.

Kılık kıyafet, dil kültür, inanç alanında yasakları kaldırdık. Demokrasinin hakların, özgürlüklerin bütün bunların önündeki engelleri birer birer temizledik. Ülkemizin bu dengeli ve hızlı adımlarını, çıtayı sürekli yükselterek iddialı bir vizyonun hale dönüştürdük. Bunu Cumhur İttifakı ile gerçekleştirmeyi başardık. Demek ki oluyor, dayanışma olduktan sonra bu milletin yapamayacağı hiçbir şey yok.

2023 hedeflerini ortaya koyduk. Bu vizyonu 2011 seçim beyannamemizin merkezine yerleştirerek, milletimize artık günü değil geleceği düşünen, çeyrek asır sonrasının projelerini yapan bir yönetime sahip olduğu mesajını verdik.

Gezi olaylarından, 17-25 Emniyet-Yargı darbe girişimine, bölücü örgütün çukur eylemlerinden güney sınırlarımızı kuşatma gayretlerine, 15 Temmuz'dan Akdeniz'deki gelişmelerine kadar hepsi bu sürecin birer parçasıdır.

Akamete uğrattığımız her saldırıyı farklı alanlarda yenileri izledi. Tıpkı darbe öncesi hazırlık süreci gibi milletimizin kanını dökme dahi çok farklı boyutları olan bu senaryoların hepsini de boşa çıkartmakta kararlıyız.