Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

Koronavirüs salgınının izleri kolay silinmeyecek derin acılar bıraktı. Salgın tüm insanlığın aynı gemide olduğunu bir kez daha hatırlattı. İnsan deneyi aşamasındaki yerli aşılarımızı gerekli onayların ardından milletimiz ile tüm insanlığın hizmetine sunacağız.

DOĞU AKDENİZ VE KIBRIS MESELESİ

Geçtiğimiz yıl çoğu suni olarak üretilen birçok sorunla uğraşmak zorunda kaldık. Stratejik körlük olarak nitelediğimiz tavrın en somut göstergesi Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesidir. Türkiye iki konuda da ciddi haksızlıklara maruz kaldı. Doğu Akdeniz'i bir rekabet alanı olmaktan çıkartıp uzun vadeli çıkarlarımıza hizmet edecek bir iş birliği havzası haline getirmeliyiz.

Hiçbir geçerliliği olmayan maksimalist haritalar üzerinden ülkemizin sahillerine hapsedilme girişimlerine itiraz ediyoruz. Yunanistan'ı gerginliği artıracak faaliyetlerden vazgeçmeye davet ediyoruz. 25 Ocak'ta başlayacak istikşafi görüşmeler inşallah yeni bir dönem olacak.

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ

Birlik dayanışması bahanesinin ardına sığınılarak Türkiye-Avrupa Birliği gündemi suistimal edildi. Bu yaklaşım, bir yandan köklü münasebetlerimizi esir alırken bir yandan Birliğin bölgesel ve küresel güç olma iddiasını da zayıflatıyor. Son dönemde AB'nin Kıbrıs Türk tarafıyla hiçbir teması olmamıştır.

AB, Kıbrıs meselesinin çözümünde nasıl kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir. Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin içinde yer almadığı hiçbir denklemden Akdeniz barışı çıkmayacağı artık anlaşılmıştır. Kıbrıs'ta başarısız olmuş modelleri tekrar tekrar konuşmak yerine yeni ve gerçekçi alternatifleri tartışmamız gerekiyor.

Millet olarak geleceğimizi Avrupa ile birlikte tasavvur ediyoruz. Türkiye'yi ileri demokrasi rayına oturttuk. Türkiye tarihini Avrupasız okumak nasıl mümkün değilse, Avrupa tarihini de Türkiyesiz anlamak mümkün değildir. AB'ye tam üyelik hedefimizden vazgeçmedik. Brexit ile artan belirsizlik ancak Türkiye'nin AB'ye alınmasıyla giderilecektir.

Türkiye 15 Temmuz'da Avrupa'dan beklediği desteği göremedi. İslam karşıtlığı, Avrupa'da yaşayan 6 milyona yakın insanımızın güvenliğini tehdit etmenin yanı sıra Avrupa değerleri açısından da büyük bir kara deliğe dönüşüyor.