Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, A Haber ekranlarında yayınlanan Memleket Meselesi programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

"YENİ BİR MANDACI ZİHNİYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ"

"Bugün 27 Mayıs, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde hangi problemlerle mücadele etmişsek, 21. yüzyılda da farklı sarmalda aynı problemlerle mücadele ediyoruz." diyen Mehmet Uçum, "2 ana doğrultu ortaya çıkıyor. Birincisi Cumhuriyet'i koruma diğeri ise yetki devri ve Batıcı sistematiğine teslim olma çizgisi. Bugün Batı ile entegre olma adı altında yeni bir mandacı zihniyetle karşı karşıyayız. Bugünde bu mandacılığı hukuksal mandacılık tamamlıyor." ifadelerini kullandı.

"SADECE DEMOKRASİYE DEĞİL, CUMHURİYETE KARŞI DA BİR DARBE YAPILDI"

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, "Bugün Türkiye'nin coğrafi ve siyasi bütünlüğünü korumak kırmızı çizgi değil midir? Başka bir tez savunulması meşru kabul edilemez. Türkiye'nin terörle mücadelesinde bir bütün olarak hareket etmek zorunluluk değil midir? Türkiye ortak fikri üzerinden Türkiye'nin siyasi birliğini korumak, coğrafi bütünlüğü korumak, terörle mücadeleyi devam ettirmek ve güvenli ortamı geliştirmek ortak fikirler olmasına rağmen Türkiye kaosa sürüklenmeye çalışılırken meseleyi basitçe bir 2023 seçimlerine giderken demokratik mücadele olarak göremeyiz." diye konuştu.

"Türkiye'nin bugüne gelmesinde 27 Mayıs'ın çok büyük bir günahı vardır." diyen Mehmet Uçum, 1950 ile 60 arasında halka dayalı siyasetin güç kazandığını ve o dönemde darbe olduğunu belirterek, "Bu darbe de cunta tarafından yapılıyor. Emekli olan bir orgeneral çağrılıp cuntanın başına geçiriliyor. 1960'ta sadece demokrasiye değil, Cumhuriyet'e karşı da bir darbe yapıldı. Çünkü darbeci gelenek esas itibarıyla milli egemenliğe karşı bir gelenektir." dedi.

"DEMOKRATİK SEÇİM DIŞINDAKİ HER YOLU DARBE OLARAK NİTELEYEBİLİRİZ"

"Demokratik iradeyi tasfiyeye yönelik her eylem bir darbe girişimidir. Seçilmiş bir irade demokratik yollar değiştirilmiyorsa o yol hangi yol olursa olsun bu bir darbe girişimidir. Demokratik seçim dışındaki her yolu darbe olarak niteleyebiliriz.

Biz devletin şekli olarak egemenlik ilkesi olarak hakimiyet millete ait ilkesi üzerinden devleti kurduk. Bizim Cumhuriyet'imizin ilkesi budur. 60 darbesi ile biz milli egemenliği parçalayan bir yapıyla karşı karşıya kaldık. 60 darbesi olduktan sonra 38 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi'nin ilk kanunu iç hizmet kanunu. Yıllarca tartıştığımız 35. maddesi Türk Silahlı Kuvvetleri'ni içerde bir nezaret ve müdahale görevi veren madde.

"DEMOKRATİK SİYASİNİN ÖNCELİĞİ ÜLKEYE SAHİP ÇIKMAKTIR"

Metin yazarları var. Bu metinler kaos mühendisleri tarafından hazırlanıp suç örgütü liderine de veriliyor, AA muhabirine de veriliyor. Operasyonları rutin kabul etmemiz lazım. Ama bunlarla mücadele etme kapasitemizin 15 Temmuz öncesine göre daha yüksek olduğunu da bilmeliyiz.

Demokratik siyasinin önceliği ülkeye sahip çıkmaktır. Bu kurguları savunuyorsanız pozisyonunuz Türkiye karşıtı pozisyondur. Türkiye'nin Cumhurbaşkanını Netanyahu'ya benzetmek Türkiye'ye zarar veriyor. Çocuk katilini Türkiye'nin Cumhurbaşkanına benzetemezsiniz. Siz bu millet için Türkiye için siyaset yaptığınızı söylüyorsunuz, söylemleriniz Türkiye'yi ve Türk halkının seçtiği Cumhurbaşkanını değersizleştirmeye yönelik. Bu meşru değildir.

HEDEF ASLINDA CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN

Bütün operasyonel süreçlere baktığımızda hedef sadece İçişleri bakanımız değil, başkan bir bakanımıza daha böyle bir saldırı oldu. Hedef Türkiye olmakla birlikte, Türkiye'nin bu çizgisinin güvencesi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Nasıl 15 Temmuz'da hedef aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı, bugün de öyle.

Türkiye'nin 2023 seçimlerinden sonra 2028'e kadar süreçte büyük bir mesafe kat edecektir. Güçlü bir biçimde bu süreci sürdürmemiz gerekiyor. Halkın demokrasiyi geliştirici alanları bir düzeni sokacaktır."