UNAM Öğretim üyesi Doç. Dr. Urartu Şeker ve 8 kişiden oluşan ekibi, sentetik biyoloji ve ileri genetik mühendisliği yöntemlerini kullanarak koronavirüs tespiti için PCR yöntemine alternatif bir sistem geliştirdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) desteklediği projeyle sentetik biyolojiyle geliştirilen tanı sistemi, 3B teknolojisiyle cihaza çevrildi. Hastalardan alınan örnekler, cihaza konulmasının ardından yaklaşık 40-45 dakika sonra eğer yeşil renk yanıyorsa Covid-19 tanısı konuluyor. Çok sayıda hastadan alınan örneklerle validasyonu tamamlanan cihaz, üretime hazır hale getirildi.

'VİRÜS GİRDİĞİ ZAMAN YEŞİL FLORESAN PROTEİNİ ÜRETİLİYOR'

Doç. Dr. Şeker, DHA'ya yaptığı açıklamada, PCR'daki gibi virüsün RNA'sını tanımakla ilgili bir yöntem kullandıklarını belirterek, "Virüsün RNA'sını tanımak için sentetik biyoloji yöntemleri kullanarak geliştirdiğimiz RNA anahtar sistemi var. Burada, virüsün genomundaki bilgiyi saklayan RNA molekülünün üzerinde bazı bölgeler var. O bölgelerden yaklaşık 2 tanesini gördüğü zaman RNA anahtarı açılıyor. Burada virüs, anahtar görevini görüyor. Virüs anahtarın içerisine girdiği zaman 'yeşil floresan proteini' adı verilen bir protein üretiliyor. Bu protein üretildikten sonra da virüsün varlığı ile ilgili bilgi sahibi olabiliyoruz. Bu şu anda 'tamamlandı' diyebileceğimiz aşamada. Hasta örnekleri ile ilgili çalışmalar, uzun zamandır yapıyorduk. Onlarla ilgili büyük bir kısmını bitirdik. Şu anda prototip olarak ve sonrasında da hızlıca üretime geçecek seviye gelmiş durumdayız" dedi.

'PCR'DEN DAHA HIZLI'

Koronavirüs varlığının belirlenmesi için çok acil ve hızlı testlere ihtiyaç olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şeker, bu testlerin güvenilir ve doğru sonuç vermesi gerektiğini söyledi. Şeker, "O bakımdan bu test PCR'a salt bir alternatif değil ama onun kadar iyi bir teknik olduğunu düşünüyoruz. PCR'dan bir aşama daha önde olduğu kısım ise şu; PCR'da kullanılan makineler alıp, eve koyabileceğiniz türde makineler değil. Bunu kullanmak ve sonuçlarını değerlendirmek için uzmanlığa ihtiyacınız var. Bizim makinemizde, içerisine örneklerinizi koyduktan yaklaşık 40- 45 dakika sonra orada 'renk oluştu mu oluşmadı mı' şeklinde, var-yok testi gibi düşünebileceğiniz sistem var. Buradaki en büyük sorunlardan biri kişinin kendinden örnek alması. Cihazın tükürükle doğrudan çalışılabilir hale getirilmesi için optimizasyon aşamamız var. Bu çalışılıp, bütün doğruluğu gösterildikten sonra havalimanlarında, toplu girilen alanlarda PCR'dan daha hızlı şekilde bir sistem ortaya koymuş olacağız. En büyük avantajlardan bir tanesi de bu test, istediğimiz verimlilikte üretimi ve dağıtımı yapıldıktan sonra insanların günlük hayatlarına girebilecek seviyelere getirilebilir" diye konuştu.

'ÖNÜMÜZDEKİ YIL KULLANILMAYA BAŞLAMASINI PLANLIYORUZ'

Bu sistemde kullanılması amacıyla yurt dışından getirilen karışımları da yapmak için uğraştıklarını söyleyen Doç. Dr. Şeker, şunları kaydetti:

"Burada RNA kilit sistemlerinin tasarımı bize ait ve bunun hepsinin patent başvurusu yapıldı. Biz 700 tane tasarımdan başlayıp, buraya gelebildik. Şu ana kadar 20'ye yakın hasta örneği almıştık. Bunların RNA'larını izole edip, çalışma yaptık. Sonuçlarımız gayet iyi çıktı. Bizim planımız, bunun takvimini çok daha erkene çekebilmekti ancak önümüzdeki yıl içerisinde kullanılmaya başlamasını planlıyoruz. Ufak tefek bazı problemlerimiz kaldı ama 'acaba çalışır mı' sorusunu çoktan geçtik. Sadece en süper hale getirmeye çalışıyoruz. Üretime hazır diyebiliriz. Bununla ilgili üretim yapmak, yatırım yapmak isteyenler zaten var. Hemen gerekli düzenlemeler, karşılıklı görüşmeler ayarlandıktan sonra bu sürece gireceğiz."