“Şırnak’ın bir dağ köyünde...

Eğilmiş, yalınayak çocuğa ayakkabısını giydiriyor. Çocuk okula gidecek. Hava soğuk, kar geliyor... 

Eksi 20 derecede, sabahın ayazında...

Çocuklar sandaletle okula gidecekler.

Okuyacaklar...

Okuyup da terörün tezgâhından kurtulacaklar...

Ne yapsın genç kardeşim... Yardımseverlere ulaşıyor...

Bulup buluşturup çocuklara giydiriyor.

Peki, kim bu genç kardeşim?

Arkadaşlar, o kardeşim...

O dağ köyünün genç öğretmenidir...

İşte bu fotoğraf da onun fotoğrafıdır.

Baktıkça gözyaşlarımın ucunda öylesine büyüdü ki öğretmenim...

Öğrencisinin önünde eğildikçe devleşti...

Sevgili öğretmenim.

Öğrencisinin önünde eğilmiş, çıplak ayaklarına bot giydirirken...

Bize dünyanın en anlamlı dersini veriyor...

Yardım etmek isterseniz eğer... 

Bana mesaj gönderin, mail atın, adresi veririm.”

Ne zaman yazmışım bunu... 

13 Kasım 2018’de.

Arkadaşlar, ben bu yazıyı yazdıktan sonra öylesine yardımlar yağdı ki...

Emine öğretmen ve eşi, o yardımlarla, sırasından tahtasına, halısından çay ocağına kadar o okulu neredeyse yeniden inşa ettiler.

Çıplak ayaklı o çocuklara botlar, paltolar giydirdiler.

Ve sizler.

Melek  kalpli yardımseverler... 

Onlarca çocuğu ayağa kaldırdınız.

Sevgili arkadaşım Murat Birsel, nasıl bir heyecanla bu öğretmenlere yardım için ulaşmak istemişti.

Daha yüzlerce yardımsever...

Ve işte bir başka örnek...

“Köşe yazınızı annemle birlikte  ağlayarak okuduk... 

Annem 80 yaşında emekli öğretmendir. Kendisi maaşından arttırdıklarıyla yün alıp kaşkol ve şapka örer ama bir-iki tane değil, 30-40 tane örer. Her sene okullara gönderir. 20 tane elimizde hazır şapka takımı var. Sınıf mevcudu ne kadarsa o kadar şapka ve boyunluk göndermek ister. Telefon ve adres iletebilir misiniz?  

Saygılarımla.

Burcu Şentürk Varım”.

Burcu o yardımları gönderdi. Onun gibi yüzlerce insan gönderdi. 

Bu sevgili öğretmenim Emine her bir yardımı tek tek çocukları öperek verdi.

PEKİ ŞİMDİ NE OLDU

Şırnak’ın bir dağ köyünde karlı okul yollarında yürüyen çıplak ayaklı çocukları giydiren Emine öğretmen...

Şimdi işsiz.

Niye mi?

Çünkü o okula Milli Eğitim Bakanlığı kadrolu öğretmen atamış.

Kadrolu öğretmen gelince, “kadrosuz Emine öğretmen” açığa çıktı.

Kalbi çocuklara kadrolu, ama kendisi kadrosuz Emine öğretmen şimdi işsiz...

Nereye başvurduysa olmadı. 

“Mevzuat” dediler, “Falan” dediler. Sonuçta işsizlikten eşinin köyüne sığındı Emine öğretmen.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un nasıl duyarlı bir insan olduğunu biliyorum.

Bir telefon uzaklığında olduğunu da biliyorum.

Arasam.

“Nasıl olur bu” diye soracak. 

Belki de Emine öğretmenin durumu anlaşılacak.

Ama ben Ziya öğretmeni aramadım.

Aramadım çünkü, acaba bunun gibi sözleşmeli olarak hizmet verip de böylesine haksızlığa uğramış başka öğretmenler varsa...

Onların da hakkı aransın istedim.

Karlı okul yollarında, çıplak ayaklı çocuklara yardımla bot bulup, ayaklarına eğilerek giydiren bu öğretmenlerin kalp hakkı anlaşılsın diye aramadım.

Eminim ki “Ziya öğretmen” bunu anlayacaktır.

Fatih ÇEKİRGE