Altınok'un yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

Düne kadar açık havada soluk almak için maskesini burnunun altına indirene "vatan haini" diyorlardı...
Şimdi ise anayasal hakkını ve hür iradesini kullanıp, türlü gerekçelerle aşı olmayan insanları "aşı karşıtı" diye yaftalayıp "suçlu" ilan ediyorlar.
Dahası, şüpheci vatandaşa hayatı dar edecek "nihai çözüm" önerilerini iktidara sunuyorlar.
İlk aşamada, aşı olmayan sinemaya, tiyatroya alınmamalıymış mesela...
Baktın yine mi olmuyor?

Bu kez devlet seyahat hakkını, eğitim hakkını "falan" elinden almalıymış bu "şüphecilerin".
Eğer kar etmiyorsa, işyerine sokmayıp tayınını kesmeliymiş bunların...
Bakalım iş ne zaman "içeri tıkalım" şeklindeki "tıbbi", "bilimsel" tavsiyelere gelecek?
Ama sanmayın ki bunları keyiflerine göre talep ediyorlarmış...
Zira aşı olamayanlar virüsün mutasyona uğramasına ve yayılmasına sebep oluyorlarmış. Yarın bir gün yeniden kapanmalar başlarsa sorumlusu onlarmış.
Bu söylediklerini kanıtlayan bilimsel bir delil var mı?
Yok.
Aksine, bu tezi çürüten bilgilere sahibiz. Birkaçını hatırlayalım:
1- Yüzde kaç etkili olduğuna dair henüz kesin verilerden yoksun olsak da aşı, yaptıranı korumayı hedefleyen bir yöntem.
2- Aşı olmak bulaştırmayı engellemiyor. Olan da olmayan da hastalığı bir başkasına bulaştırabilir.
3- Varyantların sebebinin bizzat aşının kendisi olduğunu gösteren pek çok bilimsel delil ortaya konuyor.
4- Ve son olarak, aşıları üreten firmanın "Sorumluluk kabul etmiyoruz" uyarısını ciddiye almak paranoyaklık ya da "aşı karşıtlığı" değil, tıbba, bilime güvenen her sağlıklı bireyin normal refleksidir.
Sesleri çok çıkıyor diye, "Virüs Suriyelilere neden bulaşmıyor, acaba bağışıklık sistemleri mi farklı" türünden sorularıyla "bilim programları" yapan ırkçı küfürbazların fantezilerine teslim olacak değiliz.