Kamudanhaber- Özel haber

Bugün gerçekleştirilen İLKSAN Türkiye Geneli İl Delege seçimleri sonuçlandı. Elde edilen sonuçlara göre: Türk Eğitim-Sen: 105 delege Eğitim-Bir-Sen:102 delege çıkarmıştır. Seçimde Eğitim-Sen: 9, TEÇ-SEN: 2, Bağımsız Adaylarda: 3 il delegeliği kazanmıştır.

28.05.2021 tarihli sendikaların mutabakat metinlerine göre Eğitim-Bir-Sen’in Millî Eğitim Bakanlığı’ndaki üye sayısı 393.834, Türk Eğitim-Sen’in üye sayısı ise 190.919 kişi. Yani, Eğitim-Bir-Sen’in Millî Eğitim Bakanlığındaki üye sayısı, Türk Eğitim-Sen’in 2 katından 11 Bin 996 kişi daha fazla. Sendika üye sayılarının İLKSAN’daki üye sayısına yansımasının da aşağı yukarı bu oranda olması gerekiyor.

Eğitim-Bir-Sen, rakibi Türk Eğitim-Sen’in İLKSAN’da yıllar süren (2007’den bugüne) iktidarının getirmiş olduğu doğal yıpranmışlık ve 2 katından fazla üyeyle girdiği seçimin kesin favorisi olarak görünüyordu. Açıklanan sonuçlar bu yönüyle, Eğitim-Bir-Sen açısından yenilgiden de öte bir hezimettir.

Daha önce sitemizde Murat Kenan Erdem imzasıyla yer alan: 07.03.2021 tarihli “İLKSAN’da Sendikaların Taht Oyunları; Game Of Thrones’dan Game Of Unions’a İLKSAN Arenası” ve 09.03.2021 tarihli “Ali Yalçın’ın Onur Savaşı: İLKSAN” başlıklı yazılarda; İLKSAN Seçimlerinin Ali Yalçın ve Eğitim-Bir-Sen açısından önemini analiz etmiştik.

İlk yazıda, “2007’den bugüne kadar gerçekleşen seçimlerde Türk-Eğitim-Sen ve Kamu-Sen İl Temsilciliği yapmış olan birinin seçilmiş olması İLKSAN’ı sendikal mücadelenin güç göstergelerinden biri haline getirdi. Eğitim-Bir-Sen ise İLKSAN’ı Türk Eğitim-Sen’den alarak hem algıyı kırmak hem de İLKSAN gibi varlıkları ve koltukları olan yapıyı sendikal rakibinden almak istiyor.” ifadelerine yer vermiştik.

Seçim sürecinde Türk Eğitim-Sen aday olan İLKSAN delegelerini,” Bu bizim İLKSAN Delege adayımızdır.” diyerek sahip çıkarken. Eğitim-Bir-Sen seçimlerde aday olan üyelerinin Eğitim-Bir-Sen logosu kullanmasına bile izin vermemiş, adayları açıktan sahiplenmemiş, sadece başarılar dilemekle yetinmişti.

Yine, ikinci yazımızda da belirttiğimiz üzere, Türk Eğitim-Sen daha çok -belki zorunluluktan- öğretmen adaylarla sahaya çıkarken, Eğitim-Bir-Sen üyesi adaylar tercihlerini şube müdürü ve okul müdürü adaylardan yana kullanarak sahanın merkezine hâkim olmaya çalışarak devletin, kamunun gücünü hissettirmişlerdi.

Biz bu ekranlardan, “Şube müdürleri yasal olarak sendika üyesidir ve adaylıkları yasaldır. Ancak etik midir?” sorusunu yönelterek, bu durumu onaylamadığımızı ortaya koymuştuk.

Yine bu yazımızda, “Herhangi bir sendikayı kastederek söylemiyoruz: Bürokratik oligarşiyi yıkarak sivilleşme iddiasıyla yola çıkanların, bürokratik kadrolar üzerinden oyun kurma çabaları; “değiştirilmek istenen şeye dönüşmenin” ibretlik bir örneği olsa gerek…” uyarısına da yer vermiştik.

Eğitim-Bir-Sen seçimlere o kadar çok önem verdi ki İstanbul gibi bir metropolde dahi MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı profesyonelliğe ara vererek İLKSAN delege adayı oldu. Birçok ilde şube başkanlarını ve sendika yöneticilerini de aday olarak gördük. Kısacası Eğitim-Bir-Sen bu mücadelede tank, tüfek, top elinde ne varsa sahaya sürdü.

Yapılacak olan İLKSAN Seçimlerine yönelik olarak:

Gelelim işin bizce asıl önemli boyutuna; İLKSAN seçimini Türk Eğitim-Sen kazanırsa; Ali YALÇIN kendi camiasında genel başkan olduğundan bugüne öğretmenlerin geneline hitap eden bir seçimde bir türlü sonuca gidemeyerek hiç savaş kazanmamış bir general gibi liderliğini genele taşıyamamış olacak. Tabiri caizse mareşal rütbesi Talip GEYLAN'da kalacak. Toplu sözleşme memnuniyetsizliğini de göz önüne alırsak, Ali YALÇIN'ın genel başkanlıktan liderliğe geçiş yapabilmek için bir zafere ihtiyacı var. Bu zafer, onun siyasi bir figür olması noktasında da bir mihenk taşı olacak nitelikte. Ali YALÇIN kaybederse, Eğitim-Bir-Sen genel başkanı olarak hayatına devam edecek. Ancak bu mağlubiyet, onun siyasi kariyerini ve karizmasını olumsuz etkileyecek. Ancak Eğitim-Bir-Sen kazanırsa Türk Eğitim-Sen elindeki son kaleyi de kaybetmiş olacak.” tespitinde bulunmuştuk.

Bugün gelinen nokta itibarıyla, Türk Eğitim-Sen son kalesini, Talip Geylan da mareşalliğini ve yenilmezliğini korumuştur.

Ali Yalçın’ın şahsi onuruna lafımız yok. Olamaz da. Saygı duyuyoruz. Ancak Ali Yalçın, onur savaşı haline getirilen İLKSAN seçimlerini kaybetmiştir. Rakibinin 2 katı üyeye sahip olduğu da göz önünde bulundurulursa bu bir hezimettir. Çünkü ilçe delege seçimlerinden bugüne tüm süreç göz önünde bulundurulduğunda matematiksel olarak, Eğitim-Bir-Sen üyelerinin ya seçime gitmeyerek ya da oy vermeyerek kendi sendikasının arkasında durmadığı gibi bir sonuçla karşı karşıyayız.

09.03.2021 tarihli analizimizi:” Mücadeleyi onur savaşına dönüştüren; Ali YALÇIN'ın bir dış zafere olan ihtiyacıdır. Zira Ali YALÇIN, dışarıda zafer kazanamazsa içeride havanın soğuyacağını iyi biliyor. Özellikle yetkili sendika olarak girilen İLKSAN seçimlerinin üst üste defalarca kazanılamamış olması kamuoyu tarafından; siyasi konjoktürle alınan genel yetkinin gönüllere nakşedilememiş olmasının bir sonucu ve güvensizlik oyu olarak görülecektir. Ali YALÇIN’ı ürküten ve titreten de bu tablo. Winter is coming… Kış geliyor. Ama kimin için?” diyerek bitirmiştik.

Beklenen kış kendini gösterdi. Şimdi bakalım Ali Yalçın ve Eğitim-Bir-Sen bu kışı nasıl geçirecek? Üye çoğunluğunun desteğini alamamanın çok ciddi bir şekilde analiz edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sonuç, kapalı kapılar arkasında dile getirilen; ”Üyelerin çoğu konjoktürel üye. İlk rüzgârda çok yaprak dökülür.” sözlerinin ciddiye alınarak, üyelerin sendikal aidiyeti ve beklentileri üzerine nitelikli çalışmalar yapmayı, analizler yaparak, raporlar hazırlamanın zorunluluğunu da gözler önüne seriyor. Sendikanın birçok konuda raporlar hazırladığını görüyoruz. Ama bizce bu konu üzerinde çalışılarak, üye aidiyet ve beklentileri de görülmeli. Nicelik var. Hem de çok fazla. Ama nicelik niteliğe dönüşmeyince ne aidiyet kalıyor meydanda ne de dava…

Davanın yükünü çeken insanların küskünlüğü artık başka bir boyuta taşınıyor. Bırakın sendika üyesi olmayan öğretmenlerin oyunu almayı, oy kullanmaya getiremediği İLKSAN üyesi eski şube başkanı, ilçe başkanı, şube yönetim kurulu üyelerinin bile oyu alınamadı. Ali Yalçın ve sendika yönetimi eski yöneticilerini suçlamak yerine bunun nedenini anlamaya çalışmalı… Sendikanın genel başkanı olarak bu durumu görmek, analiz etmek zorunda…

Aksi takdirde Ali Yalçın, sadece kendisi kaybetmiyor. Sendikaya da kaybettiriyor. Bizden uyarması… Nicelik tamam. Ya nitelik?

Murat Kenan Erdem

İLGİLİ HABER...