Hakan, yazısında şunları kaydetti:

'Günaydın' demeyecekmişiz. Çünkü... 'Cahiliye dönemi'nde 'Sabahınız hayat olsun' diye selamlama yapılırmış. 'Günaydın' da biraz buna benziyormuş. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın iki yıl önce yazdığı kitapta geçiyormuş bu ifadeler. Rahmetli babam, öfkelendiğinde ve ne diyeceğini bilemediği durumlarda hep şöyle derdi: 'Allahumme meassabirin!' Yani 'Allah sabredenlerle beraberdir.' Ben de rahmetli babam gibi 'Ya sabır' çektim.

Biz burada Diyanet İşleri Başkanlığı tartışmaların odağında yer almasın falan diye çırpınıp dururken... Diyanet İşleri Başkanı'nın uğraştığı, mesele ettiği, gündemine aldığı şeye bak! Oysa azıcık düşünse, azıcık şans verse, azıcık geniş baksa... Şu üç şeyi şak diye görür:

Bir: 'Günaydın' da bir hayır duadır. İki: 'Gününüz aydın olsun' demektir. Üç: Tıpkı 'Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun' demek gibi bir şeydir.

Hatta birazcık daha düşünse, birazcık daha geniş baksa... Yaklaşımı aşağı yukarı şöyle olur: 'Zaten benimle uğraşılıyor. Böyle eften püften meselelerle uğraştığım için şimdi benim üzerime daha çok gelirler. Böylece başında olduğum Diyanet kurumu daha fazla yıpranır. Çok temel, çok önemli bir mesele değil ki bu! Hatta mesele edilecek bir mesele bile değil. Ben en iyisi böyle lüzumsuz, böyle tartışmalı bir alana girmeyeyim.'

Bütün bunlar olmadığına göre... Acaba diyorum, Ali Erbaş... Kendisiyle ilgili yürütülen tüm tartışmalardan aslında şikayetçi değil, hatta ve hatta gizli bir haz mı duymakta?

Ve ben ve benim gibiler boşu boşuna mı çırpınıyor... 'Diyanet İşleri Başkanı'nı tartışmaların odağından çıkarın' falan diye?"