Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde öğretmenlik görevine başörtüsü nedeniyle son verilen Gülşen Fatma Dursun, o dönem yaşadıklarını hafızasından silemiyor.

Dursun, 1997 yılında sınıf öğretmeni olarak atandığı Adapazarı ilçesindeki okulda başörtülü olduğu gerekçesiyle "kınama" ve "uyarı" cezaları aldıktan sonra Hendek ilçesindeki bir okula tayin edildi.

Buradaki okulunda da müfettişler tarafından başörtüsünü çıkarması yönünde yapılan baskılara direnen Dursun'un 1999 yılında, "başörtülü ve militanist görüşlere sahip olduğu" gerekçesiyle görevine son verildi.

Dursun, 2013'te çıkan disiplin affından yararlanarak çok sevdiği mesleğine ve öğrencilerine kavuştu.

Bir dönem öğretmenlik yaptıktan sonra 2018 yılının ekim ayında Hendek Sosyal Hizmet Merkezi Müdür Vekili görevine getirilen Dursun, 28 Şubat döneminde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

- "Başımı açmam için eşimle konuşarak beni ikna etmeye çalıştılar"

Dursun, 28 Şubat sürecinin, ciddi anlamda "İnancımı yaşıyorum" diyen insanlara inancı, başörtüsü, sakalı ve diğer ibadetlerinden dolayı görevden ve öğrencilikten atılma avının başlatıldığı bir dönem olduğunu söyledi.

İnsanların toplumsal alanda da sıkıntı yaşadığını, suni gündemler oluşturulduğunu, sokakta yürürken bile "şeriatçı" diye aşağılandığını, özel sektörde de zarar gördüğünü anlatan Dursun, "Tankları yürüttüler Sincan'da. Bu tanklar, 'Böyle bir yaşam tarzınız olursa, hepinizin başına bir şeyler gelebilir' korkusunu yaymak için yürütüldü." dedi.

Dursun, ilk atandığı Adapazarı'ndaki okulda göreve başlamasından 5 gün sonra okul müdürü tarafından başörtülü olduğu gerekçesiyle savunmasının istendiğini dile getirerek, kendisine "kınama" ve "uyarı" cezası verildiğini anlattı.

Tayininin daha sonra Hendek ilçesindeki bir okula çıktığını belirten Dursun, "Bu okulda da başlar başlamaz, 'Başörtülü biri görev yapıyor' diye haber verildi ve müfettişler geldi. İlk zamanlar başımı açmam için ikna etmeye çalıştılar. Derslerime girdiler, 'Çok başarılısınız ama başınızı açmanız gerekiyor, yasalar böyle.' dediler. Böyle bir şey yapamayacağımı, inancım için örtündüğüm söylüyordum ama sürekli açmam konusunda telkinlerde bulunmaya çalışıyorlardı." diye konuştu.

Dursun, müfettişlerin başörtüsünü çıkarması için aracı öğretmen koyduğunu, eşiyle konuşarak kendisini ikna etmeye çalıştığını aktardı.

Müfettişlerin sürekli gelmesinden rahatsız olmaya başladığını belirten Dursun, şöyle devam etti:

"Bir gün nöbetçi öğrenci, müdür beyin beni çağırdığını, misafirlerimin olduğunu söyledi. Yeni taşınmıştım, 'Acaba akrabalarım mı geldi?' diye hayal kurdum. Öğretmen odasına bir girdim ki 4 beyefendi oturuyor. Müdür bey, 'Müfettiş beyler sizi görmeye geldi Fatma Hanım' dedi. Tekrar başımı açmamı istediler, 'Bizi artık yordun' şeklinde söylemlerde bulundular. Biri, 'Yeter artık şımardın, altı üstü başındaki bir bez parçası, çıkarıp atsan ne olur?' dedi. Olay başörtüye bir saldırı şekline geçince 'Bayrak da bir bez parçası ama ona anlam yükleyen değer vardır. Başörtüm bir bez parçası olabilir ama benim için anlamlıdır.' dedim. Bana çok kızdı, bağırdı, 'Sen kim oluyorsun da başörtünle bayrağı bir tutuyorsun, militanist görüşlere sahipsin. İnancın için örtünmediğin belli, siyasi örtünüyorsun.' gibi söylemlerde bulundu. Bakanlığa bildirdiği raporunda, 'Bayrakla başörtüyü eş değer tutuyor, militanist görüşlere sahip' diyerek göreve son verilmesi teklifinde bulunmuş."

- "Disiplin affı için Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum"

Dursun, görevine son verildiği gün çok duygulandığını ve televizyondan o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Pınarhisar Cezaevine götürüldüğünü görünce, "Fatma yalnız değilsin, başka insanlara da bu yapılıyor." dediğini belirterek, ülkesi için ağladığını söyledi.

O dönemde başörtülü insanların öğrenci, öğretmen, doktor, hemşire olamadığını dile getiren Dursun, "Fatma anne, teyze, hala, yenge olabiliyordun ama 'Fatma Hanım' olamıyordun, öyle bir dönem. Görevime son verilen gün amirlerimden biri, 'Fatma Hanım, evin var, bahçesi de var, inek bakarsın. Senden süt alırız, yine para kazanmaya devam edersiniz.' dedi. Yani kamusal alanda olmasa da şahıs olarak bile bu kadar küstahlaşmış olabiliyordu insanlar. Başörtülüysen sana çiftçiliği, ev hanımlığını, o tür işleri maalesef yakıştırıyorlardı. Bunların hepsi kutsal ama başörtülüler 'Fatma Hanım' olacak bir iş yapamıyorlardı." ifadelerini kullandı.

Dursun, tekrar göreve dönmek için mücadele ettiğini, aradaki süreçte sivil toplum kuruluşlarında görev yaptığını anlatarak, "Öğrenciye, öğretmenliğe, mesleğimize, saygınlık diye addettiğimiz işimize dönmemizin gerekliliğini ve hasretini her zaman hissediyordum. Disiplin affının çıkması için Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz, devletimiz, bunun mücadelesini verdi. Onları temsilcimiz olarak gördük, teşekkür etmek istiyorum. 'Size bunları yaşatanları affediyor musunuz?' diye soruyorlar. Ben affetsem de o dönemdeki gözyaşlarım, ruh halim, çektiğim üzüntüler, bedenim, duygularım affetmez." diye konuştu.