Darbenin önemli tanıkları arasında yer alan dönemin Refah Partisi İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman 28 Şubat sürecini anlattı.

Merhum Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında, Refah Partisi (RP) ve Doğru Yol Partisince (DYP) kurulan 54. Hükümetin Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Sacit Günbey, 1995'te Türkiye'nin ekonomisinin çok kötü durumda olduğunu, batma noktasına geldiğini fakat halkın kendilerini ancak Erbakan'ın kurtarabileceğine inandığını anlattı. 28 Şubat sürecine de değinen Günbey, 'Erbakan hoca, çok cesur bir insandı. 28 Şubat'ın Milli Güvenlik Kurulu'nda tek başına askerlerin şiddetli muhalefetine rağmen onlarla dokuz saat boyunca dişe diş tezlerini çürütmeye çalıştı, 28 Şubat kararlarını imzalamadı.' dedi.

DIŞ PROPAGANDAYI KONTROL EDEMEDİK

28 Şubat'ın dış odaklı bir senaryo olduğunu belirten Kahraman, "Çünkü Türkiye gelişiyordu. Uyumlu bir hükümet vardı. Dış borçlar azaltılmış kredi alınmamıştı. Denk bütçe yapılmıştı. Bu güzel gelişmeyi durdurmak için Erbakan Hoca'nın önü kesilsin diye yapılan dışarıdaki propagandaları kontrol edemedik. Elimizde basın yoktu, derdimizi kimseye anlatamadık. 28 Şubat kararlarından sonra bazı kesimler istifa etmemizi istedi. Biz kendi aramızda hükümet olarak istifa etmemizin yanlış olduğuna karar verdik. Milli Güvenlik Kurulu'nun hiçbir yetkisi yoktu ama bizim istifa etmemizi istiyorlardı. Hükümetin devam etmesine karara verildi. Hükümet muhtıradan sonra Temmuz'a kadar devam etti" dedi. Kahraman sözlerine şöyle devam etti: "Erbakan Hoca, bölücü yapılanmalara karşı milli manevi değerlerin korunması gerektiğini söylemişti. Maalesef engel olamadık derin karargah 5'li çeteyle bir araya geldi. Türkiye'yi yirmi yıl geriye götürdü. Biz elimizden geleni yaptık ancak toplumda yönlendirmeyi yapan karargah fazlaydı. Eksiğimiz yoktu yanlışımız yoktu. Bu bir oyun ve Türkiye geliştikçe sahneye konur. Halk her şeyden haberdar oldu artık."

FETÖ'CÜLER BIRAKIN DEDİ

28 Şubat'a en çok destek verenlerin FETÖ'cüler olduğunu kaydeden Ekrem Erdem ise, terör örgütünün o dönemki rolünü şöyle özetledi: "Sekiz yıl kesintisiz eğitim dayatmasını getirdiler. Diğer partiler destekledi. Biz sekiz yıl kesintisiz öğretim yasasının geçmemesi için direnirken. O gün Hürriyet gazetesi bizim gibi direnen vekilleri 'Erbakan'ın silahşörleri' diye tanımladı. Bu milletin değerlerini yok etme adına yapılmış bir şeydi. Grup komisyonunda şöyle ifade etmiştim: 'Bu milleti iyi anlamanız lazım. Bu millet imam hatip okullarını kendisi yapıyor.' O zaman imam hatip okulları halkın topladığı paralarla yapılıyordu. Hem okulu yapıyor hem de çocuklarını oraya veriyordu. Tabii o gün orada kimse bizi anlamadı. Mesut Yılmaz 'Siyasi hayatıma da mal olsa bu yasa geçecek' diyordu. FETÖ'cüler 'Yapamadınız gidin' diyordu. Darbeye çanak tuttular. İmam hatip okullarının kapanması onların işine geliyordu. Dini kurumlar olmayınca bütün yollar FETÖ'ye kanalize edilir hale getirildi. 28 Şubat'tan güçlenerek çıkan FETÖ'ydü."

İPİ KOPMUŞ TESBİH TANELERİNE DÖNDÜK

Düzmece raporlarla partisinin kapatıldığını belirten Erdem, "Akla zarar bir şey. Türkiye'nin en büyük partisini irticai faaliyet diye kapattılar. Ertesi gün Meclis'e gittiğimizde grubun yerinde yeller esiyordu. 157 milletvekiliydik. En büyük gruptu. İpi kopmuş tespih tanelerine döndük. Parti kapanır kapanmaz toplantımıza geçtik. Erbakan Hoca bizi teskin eden bir konuşma yaptı. Arkadaşlarımızın gözü dolmuştu. Biri seni halkın verdiği yetkiden mahrum ediyor. Fazilet Partisi kuruldu ve hemen toparlandık ama ülke çok şey kaybetti" şeklinde konuştu.

Boğaziçi'ndeki zihniyetle aynı

Dönemin gençlerinin en büyük zararı gördüğünün altını çizen Ekrem Erdem, "Benim kızım o dönem Bilkent Üniversitesi'nde okuyordu. Çocuğumun psikolojisini bozdular. Uzaylı muamelesi gördü. Bu Boğaziçi olayını yabana atmamak lazım. Zihniyet aynı zihniyet. Siyasetten umudunu kesen birtakım kişiler hala darbelerden medet umuyorlar. O güne baktığımızda parti kapanınca oy bize gelecek diyorlardı. Oy onlara gitmedi. Ecevit Apo'dan istifade etti bir dönem ülkeyi de perişan ettiler. Ülkede darbeler olmasaydı dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi Türkiye olabilirdi. Çok başarılı öğrenciler ülkeyi bırakıp kaçmak durumunda kaldılar" ifadelerini kullandı.

Kendi bakanlığı döneminde Milli Güvenlik Kurulu'nun atadığı tuğgeneral ile arasında geçen diyalogdan bahseden İsmail Kahraman, şöyle devam etti: "Ordumuz bizi korumak için önemlidir. Devletler için önemlidir. Kültür Bakanlığı'na ait bir işte, tuğgeneral beni yok sayarak kendi başına buyruk Nevruz Bayramı'nın nasıl kutlanacağına dair bir yazı yazmıştı. Gördüğüm gibi çok sinirlendim 'Sen istişare organısın böyle şeylere karışma' diye yazıyı iade ettim."

Yenişafak