Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “İlk 8 ayda konutlarda kullanılan doğal gazın fiyatı yüzde 174, küçük ve orta boy işletmelerde kullanılan doğal gaz fiyatı yüzde 277 ve büyük ölçekli sanayide kullanılan doğal gaz fiyatı yüzde 379 artmış oldu. Halbuki ‘Karadeniz’de doğal gaz bulduk, bundan sonra doğalgaz ucuz olacak’ deniliyordu. Karadeniz’de doğal gaz bulunduktan sonra doğal gaza tam 18 kez zam yapıldığı ortaya çıkıyor... Böyle bir ortamda sanayicinin üretim yapması, esnafın dükkanını açması, insanların ısınması mümkün olmaz” dedi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin aylık olağan il başkanları toplantısı öncesinde gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Erbakan, özetle şunları söyledi:

"Bir yandan bütçe açığın da artıyor, nereye gidiyor bu paralar?"
“Ek bütçe görüşmelerinde, ‘yeni zam ve vergi artışı yok’ sözü veren iktidar, 1 Eylül’deki elektrik ve doğalgaz zamlarıyla samimi olmadığını gösterdi. Vatandaş doğalgaz bulundu, faturalar düşecek diye sevinirken, sadece bu yıl içinde ilk 8 ayda konutlarda kullanılan doğal gazın fiyatı yüzde 174, küçük ve orta boy işletmelerde kullanılan doğal gaz fiyatı yüzde 277 ve büyük ölçekli sanayide kullanılan doğal gaz fiyatı yüzde 379 artmış oldu. Halbuki Karadeniz’de doğal gaz bulduk, bundan sonra doğal gaz ucuz olacak deniliyordu. Karadeniz’de doğal gaz bulunduktan sonra doğal gaza tam 18 kez zam yapıldığı ortaya çıkıyor. Son 4 yılda konutta kullanılan doğal gaza yüzde 313, birinci kademe işyerinde kullanılan doğalgaza yüzde 620, ikinci kademe sanayide kullanılan doğal gaz ise yüzde 1071 artıyor. Böyle bir ortamda sanayicinin üretim yapması, esnafın dükkanını açması, insanların ısınması mümkün olmaz. Bu nedenle enflasyon düşmez daha da artar diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı sürekli olarak ‘sabredin ve şükredin’ diyor. Ancak hükümetin ortaya koyduğu orta vadeli program sabretmekle önümüzdeki 3 senede hiçbir şeyin düzelmeyeceğini ortaya koyuyor. Nedeni, bütçe açığı.

Bir yandan vergi geliri artıyor. Bu sene 2,3 trilyon olan vergi gelirleri 2023’te 3,2 trilyona çıkıyor. 1 senede vergi gelirleri 1 trilyon lira artacak. Evet döviz kurundaki artıştan enflasyondan daha doğrusu vergi gelirinin artması normal. Bu yine de çok büyük bir artış. Daha çok vergi toplayacağım… Peki bir yandan bütçe açığın da artıyor. Nereye gidiyor bu paralar? Hem bütçe açığı 2 buçuk misli artıyor hem topladığın vergiler artıyor, ‘Vergi gelirlerini arttırıyorum ama bütçe açığını kapatıyorum’ desen o da yok. ‘Borç ödüyorum’ desen o da yok borç da artıyor. Nereye gidiyor biz her zaman söylüyoruz; israfa, imtiyazlı holdinglere, kur korumalı mevduata ve faize. Gitti yer burası, vatandaşa giden bir şey yok… Bu durum ‘biz bu borç-faiz ekonomisinden vazgeçmeyiz’ demek. Faiz lobilerini sevindirmeye devam edeceğiz. Borç-faiz, zam-vergi ekonomisine devam edeceğiz. Çünkü ‘başka bir yol bilmiyoruz’ demek bu.

"Bakanlık adeta deve kuşu gibi başını kuma gömerek, velilerimizin yapmak zorunda kaldıkları bağışları görmezden gelmektedir"
Ülkemizde neredeyse her türlü ihtiyaç malzemesinin 2021 yılına göre en az yüzde 200-300 oranında zamlandığı bir ekonomik ortamda yeni bir döneme başlıyoruz. Bugün burada, Milli Eğitim’in ve yükseköğretimin daha nasıl ileriye götürüleceğinin tartışılmasının gerektiği bir ortamda, ülkemiz için en stratejik konulardan olan eğitimin mali yüklerinden konuşmak durumunda kalıyoruz. Eğitimde neredeyse her ürünün fiyatının 2 katına, 3 katına çıktığı bir ortamda, ne velilerimizin ve eğitimcilerimizin maaşlarında aynı oranda bir iyileştirme olmuş, ne de okul bütçeleri gerçek enflasyon oranında artırılmıştır. Arada oluşan bu fark, velilerimizin sırtına yüklenmiş durumdadır. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı, okullara bütçe verildiğini ve zorunlu bağış toplanmadığını ilan etmiş olsa da uygulamada durumun bu şekilde olmadığını kendileri de gayet iyi bilmektedir.

Bakanlık, bu ifadeleri kullanmakla, adeta deve kuşu gibi başını kuma gömerek velilerimizin yapmak zorunda kaldıkları bağışları görmezden gelmektedir. Bu hayat pahalılığında, ‘gönülleri büyük, cüzdanları küçük’ kıymetli öğretmenlerimiz ise bin lira, 2 bin lira maaş artışı elde edebilmek için bir sınav maratonu içerisinde var olma mücadelesi veriyorlar. Geçen hafta gerçekleştirilen atama ile çeşitli branşlarda 20 bin yeni öğretmenimizin ataması yapılmıştır. Ancak bu rakam, kamudaki en az 150 bin öğretmen açığından oldukça uzak kalmış ve ataması yapılmayan öğretmenlerimiz açısından hayal kırıklığına sebep olmuştur. Kamunun ihtiyacı olan en az 150 bin öğretmenin atanması için ivedi bir plan ortaya konmalıdır.

"Sincan Özerk Bölgesi’nde sözde Covid-19 salgını bahanesiyle uygulanan 40 gün süreli tecritten dolayı kardeşlerimizin açlık çektikleri haberleri birbiri ardına geliyor"
Sincan Özerk Bölgesi’nde sözde Covid-19 salgını bahanesiyle uygulanan 40 gün süreli tecritten dolayı kardeşlerimizin açlık çektikleri, zorla karantinaya alındıkları, ilaç ve günlük ihtiyaçlarını temin etmede güçlükle karşılaştıkları haberleri birbiri ardına geliyor. Özellikle Kaşgar, Urumçi ve Gulca’da apartmanların kapılarını demirle kapatan Çin askerleri, kardeşlerimizin yiyecek almasına dahi izin vermiyor. Ata yurdumuzdan toplu ölüm haberleri, sosyal medyada çocuklarını doyuramayan annelerin yürek burkan videoları geliyor. Bu zulme bir an önce son verilmesi lazım. Bu vesileyle Şanghay Beşlisi toplantısı için Semerkant’ta bulunan Sayın Cumhurbaşkanı Çin yönetimine bu zulmü durdurması için gerekli uyarıları en net şekilde yapmaya davet ediyoruz… Ve yine bu vesileyle kendilerini çıkış yolunu Şanghay Beşlisi’nde aramak yerine, Türkiye için asıl kurtuluş yolu olan D-8 Organizasyonu’nu kuruluş amaçlarına uygun şekilde çalıştırmaya davet ediyoruz.” (ANKA)