Eski Kültür ve Turizm Bakanlarımızdan Sayın M. Tınaz Titiz’in yazdığı "Ezbersiz Eğitim Yol Haritası” kitabını 2000 yılında okuyup notlar almıştım. Kitap kafamdaki birçok soruya cevap veriyor ve fikirlerimi geliştiriyordu. Uzun yıllar çalıştıktan sonra 2020 yılında tekrar aynı kitabı okudum. Kitapta eleştirilen konulardan olan öğretimin öğrenmeye dönüşmemesi, sorunlara yaklaşım biçimimizin değişmemesi, toplumun tek ilaçlı reçetelere düşkünlüğü, birileri yapsın yararı varsa bende yaparım vb. sorunların hakkında aldığım ilk notlar ile son aldığım notları karşılaştırdığımda hiçbir şeyin değişmediğini aynı sorunların devam ettiğini fark ettim. Daha da önemlisi çözüme ait herhangi bir yaklaşım olmaması bir eğitimci olarak beni çok üzdü. Bu durum bize her olgunun kendi içerisinde büyümesi ile doğru orantılı değişen, dönüşen ve kendini yenileyen bir dinamiği olduğunu, toplum olarak da bu değişimi kabullenmekte zorlandığımızı gösterdi.

Bilginin tekrar edilebilecek şekilde akılda tutulması üzerine yönelik öğretim ezberci eğitimdir. Öğretimde en önemli unsurlar sorgulama, düşünme ve yorumlamadır. Bilginin sorgulamadan zihinde tutulması eğitimde bir anlam ifade etmemektedir. Taklitçi, özgüvensiz ve sınavlarda ezber üzerine kurulmuş bilgilerle not alınan sistem ile bilimsel düşünme gerçekleştirmek mümkün değildir. Öğrenmenin ezberci eğitimden kurtulabilmesi için var olan eğitim sistemini analiz etmeliyiz.

Eğitim camiasında ezber eğitimi denilince ya dinî bilgiler ya da coğrafya dersi gelmektedir. Branşım coğrafya olduğu için bunun üzerinde durmak istiyorum. KPSS’de hâlâ bu tarz sorular sorulması coğrafya dersini bilgi basamağından öteye geçirememiştir. ‘Kızılırmak’ın uzunluğunun kaç km (1.355 Km) olduğunu niye öğretiyoruz’ sorusu her köşe yazarının bir makalesinin eleştiri konusudur. Aslında ırmağın uzunluğunun rakamsal ifadesi değil de, bir ırmak boyunca coğrafi değişmelerin neler olduğu, suyun insan yaşamına etkisi, yerleşmeler, ekonomi faaliyetlerin çeşitliliğini öğretmek olduğunu bildiğimiz hâlde, bozuk plak gibi neden takılırız ırmakların uzunluğuna bilinmez. Gerçek olan öğrenciye bilgiyi nasıl elde edeceğini ve kullanacağını öğrenmeyi öğretmek coğrafya öğretmenlerinin en büyük uğraşı alanı olmalıdır.

Dünyada meydana gelen çevre olaylarının ve doğal afetlerin nereye varacağını biraz düşünmek gerekir. Çevreye duyarlı toplumu ezberci bir eğitim ile şekillendiremeyiz. Yetiştirdiğimiz belediye başkanları ve yöneticilerin çoğu depremde, 2000 yılından önce yapılan binaların yıkılmasının normal olduğunu iddia etmişlerdir. Yapım yılına bakılmaksızın deprem sonrasında sağlam kalan binaların yapılması bilincine sahip olmaları gerektiğini mevcut idare sistemine bir şekilde öğretmeliyiz. Bu bağlamdan yola çıkarak okulda öğrettiğimiz bilgilerin ezberlenip not almak için değil, öncelikle günlük yaşamda kullanma bilincini kazandırma hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. Coğrafya ezber dersi değildir gözlem ve yorumlamaya dayanır. Coğrafi olaylar yani rüzgârlar, yağışlar, depremler, seller ve göçler her an gerçekleşebilen olaylardır. Coğrafya, olayların sonuçlarını gözler ve karşılaştırma yoluyla tekrar yorumlama yapar. Okul dışı öğrenme de tam coğrafyanın alanıdır. Uygulama alanı geniş olan coğrafya dersini öğreten coğrafya öğretmenlerine, ezberci eğitimi değiştirmek için büyük görevler düşmektedir. Ezberci eğitimden uzaklaşıp, sorgulayan araştıran eğitim sisteminin yaygınlaşması için gerekli öğretmen tutumları ve öğretmenin yeni rolü coğrafya öğretmenleri için bir fırsattır.

Millî Eğitim Bakanımızın coğrafya öğretmenleri ile yaptığı görüşmede öne çıkan üniversite sınavlarında çıkan soru sayısının artırılması isteminin altında bir dersin öneminin sınavda sorulan soru sayısıyla doğru orantılı olması vardır. Aslında doğrusu dersin önemi soru sayısında değil, hayatımıza kattığı bilgi ve kolaylıkla alakalıdır.

Yapay zeka milyonlarca veriyi yönetiyor ve sistemlerin işleyişini kolaylaştırıyor. Bu nedenle müfredatımızda coğrafi bilgi sistemlerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Veri tabanı yönetiminin gerçekleşmesi, konum bilgilerinde meydana gelen değişimleri izleyebilmek ve analiz edebilmek coğrafi bilgi sistemleri ile olmaktadır. Eğitim sistemimizi yapay zeka ile tanıştırmak coğrafi bilgi sistemi ile olacağının artık farkına varmalıyız.

Sonuç olarak eğitimde ezberi kaldırıp yorumlama, düşünme, kıyaslama, sentez, analiz ve değerlendirme gibi 21. yüzyıl becerilerini öğrencilerimize vermek öncelikli hedefimiz olmalıdır. Öncelikle ortaokul seviyesinde coğrafya konularının ve etkinliklerinin müfredata konulması, bu derslerin coğrafya öğretmenlerince verilmesi sağlanmalıdır. Öğretim metotlarında yapılacak küçük bir değişiklik, bilimi ana hedeflerine ulaştırdığı gibi, doğa olaylarına karşı da insanlarımızı tedbir almaya davet edecek, aynı zamanda da sosyal sorumluluk duygusunun yerleşmesine katkı sağlayacaktır. Bazı eğitim sistemlerinin de düzenlenmesi ancak coğrafi bir yaklaşımla çözülebilir. Gelişmenin özü ele alınıp tüm derslerin müfredatında ve öğretim metotlarında bir sentez yapılmasının zamanı geldiği artık aşikârdır.2004 yılında yenilenen müfredatın revize edilmesi ve tekrar elden geçirilmesi gerekmektedir. Eğitimde sistemli bir şekilde ezberci öğrenmenin yerine, öğrenmeyi öğretmeye yönelik adımlar atabiliriz.Bunun da ivedilikle, konusuna hâkim ve özellikle derse giren uzman öğretmenlerin katkısı ile yapılması naçizane görüşümdür.

Ahmet Hamdi DEMİR