Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yönetimsel açıdan bir dönüm noktası olan 97 yıllık parlamenter demokrasiden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne  geçmemizle birlikte  sadece Milli Eğitim Bakanımız değil alanında uzman ve ihtisaslaşmış, özel sektörde başarılı olarak rüştünü ispat etmiş Bakanlarımızın yeni kabinede yer alması sadece bizleri değil ülkesi ve özellikle de eğitim sistemi adına kaygıları olan herkesi mutlu etmiştir. 

Cumhurbaşkanımızın atadığı yeni kabine ile birlikte ulusal ve uluslararası camiaya da  yeni sistemin özelde de eğitime yaklaşımının mesajı verilmiş, eğitimin ülkemizin en öncelikli sorunu olduğu anlayışı ifade edilmiş,, bu durum ise eğitimcileri çok heyecanlandırmış, kamuoyunun yeni bakanımıza da desteğini artırmıştır.

Ancak, son yıllarda ülkemizde, eğitim alanında özellikle de sınav maratonunda yorgun koşucular durumuna düşen öğrencilerimizin ve velilerinin  yaşadığı sorunlar nedeniyle çocuklarımızın mutsuz ve umutsuz  olduğu da bilinen bir gerçektir.

Şunu da belirtmek gerekir ki;fiziki yapı, teknoloji, bilişim, geçmiş dönemden kalan sınava girişteki bir kısım adaletsizlikler büyük oranda çözülmüştür.Ancak, eğitim sisteminden çıkan bireyin nitelikleri, gençliğin politik inşası, eğitimin felsefi temellerinin hangi değerlere dayandığı ve tam da bu noktada "farklı" medeniyetlerin eğitime yaklaşımı, ülkelerin sosyo-kültürel arka planı ve tarihsel gelişimi kapsamında nasıl kendine özgü bir sistem ve model sunulabileceği gibi konular derinlemesine tartışılmadığı gibi sistemin uygulayıcıları, mabed kapısının eminleri olan öğretmenler en çok ihmal edilen kesim olmuştur.

Eğitime erişimin belirli sosyoekonomik gruplar için halen sıkıntılı bir alan olması, mesleki eğitimde yaşanan sorunlar, eğitimde ve istihdamda yer almayan ve mesleki becerisi olmayan gençler arasında işsizliğin artması, eğitimin sağladığı yeteneklerin günün gereklerine cevap vermede yetersiz kalması, bölgelerarası, İllerarası  ve okullararasındaki eşitsizlikler, eğitime erişim ve barınma sorunu, nitelik açısından yetersizlikler,yönetim, denetim ve eğitimin özellikle okullar düzeyindeki finans sorunu hedeflenen ve ifade edilen oranda çözülememiştir.
.
.
Eğitim alanındaki bir kısım değişimler başarılı olmamıza rağmen bir kısmında ise dünya sıralamalarında dip yaptık. Bu konularda geçmişte yaptıklarımıza ayna tutarak olumlu ve olumsuzlukları değerlendirerek geleceğe bakmak zorundayız. Çünkü küresel güçlerin terör ve finans tehdidi altındaki bir Türkiye’nin durumu gerçekten zordur. Bunun için yazımın başlığını yeni sistemimiz, yeni bakanımızla eğitimi nereden başlamalıyız başlığını atma ihtiyacını duydum.

Günümüz dünyasındaki eğitim anlayışına bakacak olursak; sosyal hayatımızdaki genel değişmelere temel olan eğitim alanında da birçok değişmeler zorunlu hale gelmiştir.

Çünkü bilgi toplumuna ulaşmadaki süreçte bilgi tabanlı değişim hareketleri bireylerin eğitimden beklentilerini de değiştirmiştir. Bu bağlamda;


1-Bizim işin felsefesinden başlayarak insan ve medeniyet tasavvurumuzu tüm kuramsal ve kurumsal alt yapısıyla ortaya koyma zamanımız gelmiş ve geçmektedir.


2-Bölgeler arası, iller arası ve okullar arası eşitsizlikler dikkate alınarak her ilde eğitim şuralarının düzenlenmeli,  illerin SWOT analiziyle güçlü ve zayıf yönlerini,

fırsatlarını karşılaştıkları tehditleri görmemize yardımcı olacaktır.


3- Bizim kadim olan geleneğe göre eğitimin temel amacı, ‘iyi  insanı’ yetiştirmektir.Bizim medeniyetimiz iyi insanının en temel özelliğini adalet ve merhamet olarak belirlemiştir.Bunun ilk uygulanması ise eğitim sahasında olmalı, ehliyet ve liyakat esas alınmalı, Sayın Bakanımızın göreve başladığında  öğretmenlerimize yönelik verdiği mesajların eğitimin her alanına yansıması sağlanmalıdır.


4- Çevremize ve dünyaya baktığımızda birey olma, sosyal sorumluluk, hukuk, insan hakları ve özgürlükler açısından yol kat etmiş ülkelerin genellikle eğitim açısından gelişmiş ülkeler olduğunu görmekteyiz. Zikrettiğimiz bu kavramların tamamının şekillendiği iki yer vardır: aile ve eğitim sistemi. Eğitim sisteminin temel öğesi ise öğretmendir. Müfredat programı ne kadar mükemmel olursa olsun sitemin uygulayıcısı öğretmenlerdir. Bu noktada değişimi sağlayacak temel husus ise, eğitim sisteminin önemli ögelerden biri olan öğretmen yetiştirme alanının yeniden gözden geçirilerek düzenlenmesidir.


5-Yeni eğitim anlayışımızda  bireylere bilgiler öğretme, öğrettiği bilgileri kullanma, bunları yaşama aktarma ve yeni durumlara uyum sağlayarak bilgiyi üretime dönüştürmek hedef olarak ele alınmalıdır. Bunun için okul çeşitliliği acilen ortadan kaldırılmalı, mesleki eğitim, bu işin çıktısını kullanan sanayi ve ticaret odalarıyla uygulama ağırlıklı olarak planlanmalı, fen liseleri bilim insanı yetiştirmeye yönelik yeniden tasarlanmalı, sayıları yeniden gözden geçirilmeli, bunlara akademisyenlerden oluşan sayısal bilimler alanında ‘’ BİLİM DANIŞMA KURULLARI’ oluşturularak öğrencilerin üniversitelerin laboratuvarlarından yaralanmalarına imkan verilmeli,


Aynı durum sosyal bilimler liseleri içinde sözel alanda düşünülmelidir. Çünkü bizim düşünen, akleden, üreten ve girişimci insanlara çok ihtiyacımız var.

6-Okuduğunu anlamayan, öğrendiği bilgiyi yaşama aktaramayan öğrencilerin olmasında okullarımızdaki teknoloji kullanımının, uyguladığımız müfredatın ve ailelerin etkisi var mıdır? Sorusuna da bir an önce sorarak teknoloji kullanımına yönelik ortaya koyduğumuz anlayışlarımızı değiştirmek zorundayız. Evde çocuğu tablete teslim eden, dijital dünyayı çocuğa dadılık yaptıran yeni bir anne baba nesli ortaya çıktı. 

7- X, Y ve Z kuşaklarından sonra şimdiki kuşağa C kuşağı yani Alfa  nesli deniyor. Ben nesli de denilen bu nesil, egoist. Bu kuşağa ‘Yeni suskun kuşak’ da deniliyor. Çünkü konuşmuyorlar, mesajlaşıyorlar. Bu nesil TV, bilgisayar, tablet, internet, cep telefonu ile büyüyorlar. Sürekli mobiller. İletişimleri yüzüyle değil. Sosyal medya hayatlarının merkezi.bağlantıdalar, tüketiyorlar. Çocuklar artık aktivist değil ‘clivist’ler, klikliyerek tepkilerini gösteriyorlar” Dolayısyla, öğretmen yapımız, yönetici yapımız ve daha önemlisi sitemimiz bu çocuklarımızı anlayacak şekilde düzenlenmeli, bayramlar, törenler, sosyal ve kültürel aktiviteler bunlara göre düzenlenmelidir.

Sonuç olarak; Türkiye'de uzun yıllardır dünya ile rekabet edecek ve çocuklarımızı mutlu kılacak doğru bir eğitim sistemini oluşturamadık. Bir tarafta her sene eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapan idareciler, bir tarafta ise deneme tahtasına dönmüş öğrencileri gördük.  Şunu unutmamamız gerekiyor ki dünyamızdaki değişimlerin hızı çocuklarımızın büyüdükleri günlerde nelerle karşılaşacakları hakkında tahminde bulunmamıza izin vermiyor. Bugün önemli görünen bilgiler yarın hiçbir anlam taşımayabilir. Tek çare onlara nasıl düşünmeleri ve değişimler karşısında nasıl hareket etmeleri gerektiğini öğretmek olarak gözüküyorken bulunduğumuz çağa göre çocuklarımıza vermek istediklerimiz ile onları nasıl yetiştirmek istiyoruz sorularının karşılığı mutlaka gözden geçirilmelidir.

Yazıma son verirken, bir kısım özgün modelleri ileriki yazılarımda yazacağımı belirterek son veriyorum.
Yeni sistemimiz ve yeni bakanımız ülkemize ve insanımıza özellikle de çocuklarımıza hayırlı olsun.