Türkiye’de 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçti. Yeni kabinede yıllardan beri özlemini çektiğimiz eğitimci bir Milli Eğitim Bakanı talebini sosyal medya hesaplarımdan #eğitimkökenlibakan hastagı ile paylaşmıştım. Pek çok öğrencim, meslektaşım ve beni izleyenler bu hastagı kullanarak paylaşımda bulundular. Cumhurbaşkanımız bu hastagdan dolayı eğitimci bir bakan atadı iddiasında bulunmuyorum. Sadece bir duruşu, bir tepki biçimini vurgulamaya çalışıyorum.

Milli Eğitim Bakanlığına eğitimci bir bakanın atanması, bu eğitimci bakanın Türkiye’nin yakından tanıdığı bir kişi olması, akademik kimliği ile akredite olan bir niteliğe sahip olması, eğitim camiasında beklenilenin de üzerinde olumlu bir tepkiye neden oldu. Bakanın öğretmenlere çiçek göndermesi, mektup yazması, adaleti, liyakati ve bilimselliği esas alacağını taahhüt etmesi eğitim camiasındaki beklentileri artırdığı gibi, eğitim ortamlarında da olumlu bir iklimin oluşmasına alt yapı hazırladı.

Prof. Dr. Ziya Selçuk, Gazi Üniversitesinde görev yaptığı dönemde doktorada hocam oldu. Kendisinin anabilim dalı başkanı olduğu dönemde araştırma görevlisi olarak görev yaptım. TTKB’de görev yaptığında Amerika’da olduğum için birlikte çalışma olanağım olmadı. İlerleyen süreçlerde Fatih Projesi kapsamında yürütülen Lider Öğretmen eğitimlerinin bir kısmını eş zamanlı yürüttük. Şahsımı, sahibi olduğu Maya Kolejindeki eğitimlere davet etti. Pek çok yere de şahsımla ilgili referansta bulunduğunu biliyorum. Çok yakın olmasa da bakan beyi tanıdığımı düşünüyorum. Öncelikle kibar ve nezaket sahibi, sakin, sabırlı ve beyefendi, çatışmacı değil uzlaşmacı, proaktif kişiliğe sahip bir insan. Her tanıdığı kişiye selam veren, hafiften tebessüm eden, konuşan kişiyi sabırla dinleyen, az konuşan, insana değer veren bir kişiliğe sahip. Akademik açıdan ise iyi bir akademik geçmişe ve rezerve sahip. Okumaya, öğrenmeye ve değişime açık. Ekip çalışmasına yatkın olmasından dolayı TEDMEM’de çok önemli raporların yazılmasında etkili rol oynadığını biliyorum. Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığına seçilmesinin iyi bir tercih olduğu kanaatindeyim. Süreçte hepimiz bu duruma hep birlikte şahit olacağımızı umuyorum.

Milli Eğitim Bakanlığına bakan olmak, bir nevi ateşten gömleği giymekten farksız. Bakanlığın gerek bürokratik yapısı, gerekse bürokratların kimliği, nepotizmin doğal sınırlarını zorlayacak nitelikte. En gariban denilen daire başkanını tutup kaldırdığınızda altından onlarca kartvizit çıkabilir. Bu sebeple liyakate dayalı ve adaletli atama ve yükseltme usul ve esasları uygulanmaya başlandığında zülfüyâra dokunulacak ve gereksiz bir kısır döngü ortaya çıkacaktır. Parlamenter sistemin, delege ağırlıklı, siyasiler üzerindeki hegemonyasının asgari düzeye düştüğü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, nepotizmin ortadan kalkmasında, liyakat ve adalete dayalı sistemin kurulmasında etkili rol oynayabilir. Sayın Alatlı‘nın: “Liyakati çözersek 21. Yüzyıl Türklerin yüzyılı olur.” Öngörüsüne katılmamak mümkün değil. Sayın Alatlı: Türkiye’nin asgari 250 yıldır karşı karşıya kaldığı liyakat sorununun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha hızlı çözülmesinin mümkün olabileceğini.” ileri sürmektedir. Bu konuda özellikle Cumhurbaşkanımızın liyakatle ilgili gelen şikâyetlere vereceği tepki, baskı grupları ile mücadelede kullanacağı tavır belirleyici olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığının sorunları anlık, kısa vadeli ve uzun vadeli özellikler taşımaktadır. Bu sebeple Milli Eğitim Bakanlığı sorunlarla başa çıkmada stratejik olarak hazırlayacağı eylem planını üç başlık altında toplaması gerekir. Bu yaklaşım kaynakların ve zamanın etkili kullanılması açısından önemlidir. 1. Aşama: İlk aşama çözülmesi acil olan sorunlardır. Öğretmen mülakatı, yönetici seçme mülakatı, sözleşmeli öğretmen, müfettişlerin statüsü, performans değerlendirme sistemi, Alo 147, LGS gibi sorunlar önceliği olan sorunlardır. Bu sorunların çözüme kavuşturulması, eğitim örgütlerinin, örgütsel barış ortamı açısından önem arz etmektedir. 2. Aşama. Bu aşamada, okul, aile, veli ve çevre açısından kangrene dönüşmek üzere olan sorunların ortadan kaldırılması, sorunların kök nedenlerinin saptanması, veriye dayalı analizlerin yapılarak büyük fotoğrafın çizildiği ve optimal karar seçeneklerinin hazırlandığı aşama olmalıdır. 3. Aşama. Bu aşamada, 1. Aşamanın başladığı gün itibariyle başlanan, yeniden yapılanmanın parametrelerinin, felsefesinin, değerlerinin, inançlarının, kuramsal temellerinin belirlendiği ve yol haritalarının çizildiği, sistem bütünlüğü içerisinde tanımlandığı aşamadır. Bu aşamanın 1. ve 2. Aşamaya paralel olarak yürütülmesi gerekir. 3. Aşamanın hazırlıklarının bitmesiyle birlikte, hazırlanan eylem planı hayata geçirilebilir.

Eylem planının hazırlanmasında 21. Yüzyıl becerileri ve ulusal beklentilerin baz alınması, finansmanı, değişimin yönetim süreci, alternatif planların ve programların hazır olması gerekir. Süreçte nelerin bırakılacağı, nereye ulaşılacağı, nasıl ulaşılacağı ve hangi yöntemin kullanılacağı belirlenmelidir. Milli Eğitim Bakanı sayın Prof. Dr. Ziya SELÇUK’un TEDMEM’de liderliğini yaptığı “Ulusal Eğitim Programı” bu bağlamda başucu eseri özelliği taşımaktadır. Mevcut programın tarafların uzlaşısı ile belirli oranda revize edilmesi, bazı başlıkların yeniden düzenlenmesi, yeni başlıklar eklenmesi ile uygulanabilir hale dönüştürülmesi mümkündür.

Sonuç olarak, Türk eğitim sisteminin çok fazla sorunu vardır ve hiçbiri çözülemez değildir. İyi bir program, iyi bir ekip, iyi bir irade ve iyi bir lider ile başarıya ulaşma şansı yüksektir. Üst yönetimin bu süreçteki duruşu, yetki devri, desteği, eğitimde kalitenin yakalanmasında önemli rol oynayacaktır. Öğretmenlerin gönül gücünün, desteğinin alınması, okul yöneticilerinin bir eğitim lideri, öğretmenlerin lider öğretmen olduğu eğitim ortamlarının yaratılması, süreçte eğitim habitatının oluşturulması, sorunların kolayca çözülmesinde etkili olacaktır. Uzun yıllar öğretmen, okul yöneticiliği, müfettişlik yapmış daha sonra da üniversitede öğretim üyesi statüsünde çalışan bir kişi olarak, iyi yetişmiş bir öğretmenin, programın, kitabın, ders araç-gerecinin hatalarını minimize ettiğine, okulda akademik başarının artmasında etkili rol oynadığına defalarca şahit oldum. Bu sebeple, lider öğretmene ve eğitim liderlerine yapılacak eğitimsel yatırımların olumlu sonuçları olacağını düşünüyorum. Öncelikli olarak Eğitim Fakültelerinin yapısından ziyade müfredatının, derse giren öğretim üyelerinin, eğitim liderleri eğitiminden çok içeriğinin ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Kök sorun olarak okul öncesi eğitimi, okuma-yazma, Türkçe eğitimini, matematik okuryazarlığını, fen-teknoloji eğitimini ve değerler eğitimini görüyorum. 3 yıllık gelişim planının parametreleri arasında yaşam boyu öğrenme ve yetişkin eğitiminin vaz geçilmez bir süreç olarak değerlendiriyorum. Sınav ülkesi olduğumuzu, sınavların çocukları engellediğini, ancak sınav dışında güçlü ve güvenilir bir ölçme ve değerlendirme sisteminin kurulmadığı kaygısını taşıyorum. Değişim sürecinin bütünlüğe sahip olması, topyekûn bütünleşmeyi içermesi önemlidir. Sorunlar çözülürken hatalı kararlardan, ani kararlardan kaçınılması gerekir. Daniel Kahneman “Hızlı ve Yavaş Düşünme” adlı eserinde: Hataların çoğunluğunun hızlı düşünmekten kaynaklandığını ileri sürer. Bu yüzden yavaş düşünmeyi ve yavaş hareket etmeyi önerir. Popülizmden ve popülist kişilerden, popüler yaklaşımlardan uzak durmak, başarıda önemli bir etkiye sahiptir. Popülizm bana daima saman alevini hatırlatır. Bu yüzden hep temkinli yaklaşır, genellikle de uzak dururum. Türkiye’nin 5. Sanayi Devriminin konuşulduğu, bilişim çağının zirve yaptığı şu günlerde kaybedecek bir saniyeye bile tahammülü olmaması gerektiği kanaatindeyim.