Yönetici seçme ve görevlendirme yönetmeliği 5 Şubat 2021 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumları yöneticiliklerini ikinci görev olarak yürüteceklerin görevlendirilmelerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Yönetmelik öncelikle geçmiş yıllarda hizmet içi eğitim yoluyla yapılan programın ismini sertifika programı olarak tanımlamıştır. Bu çalışma ile 2000’ li yıllarda sınavı kazanmış ve sonrasında hizmet içi eğitimden geçirilerek tekrar sınava alınmış ve başaranların atandığı (görevlendirildiği) uygulamaya tekrar geri dönülmesidir.

Eğitim Yönetimi Sertifika Programı, Bakanlık Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünce eğitim yönetimi alanında düzenlenen program olarak tanımlanmaktadır. Yönetmelikte, sınavlar, yönetici olarak görevlendirileceklerde aranacak genel şartlar, sınav komisyonlarının oluşumu ve çalışma usulü, yazılı ve sözlü sınav konuları ve ağırlıkları, yönetici görevlendirmede esas alınacak hususlar, yöneticilik görevinin sona ereceği ve devam edeceği konular ele alınmıştır. Bu çalışmaların hepsi ikinci görev kapsamında yürütülecek bir çalışma içindir. Bu konularda olumlu ve olumsuz yazılacak o kadar konu var ki bilgisayara ne var ne yok demek gibi bir şey olduğuna inanıyorum. Okul yöneticiliği, liderliği görevi ikinci bir görev olmamalıdır. Özel sektör neden okul yöneticiliğini ikinci görev olarak vermiyor ve müdürden beklentileri nelerdir konusu değerlendirmemiştir. Özel sektörün idarecisinin prensipleri, ilkeleri ve neler yapılıyor bunların yönetmelik ile örtüştürmenizi isterdim.

Eğitim Yönetimi Sertifikasına ilişkin tüm iş ve işlemler Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünce, sertifikasının kapsamı, içeriği, sertifika programına katılım koşulları, eğitim şekli, ölçme ve değerlendirme ve diğer hususlar yönerge ile belirleneceği ifade edilmektedir. Bu süreçte yönergenin ve programın içeriğinin oluşturulması ikinci bir görev için ne gerek var anlayışını yıkan gerçekten hem program sürecinde hem de görevlendirme sonrası iş başında yetişmesini de kapsayacak şekilde oluşmalıdır. Yönetmelikte geçen “öğretmen olarak atanabilecek nitelikte olmak” sözü aslında istenilen ile uygulanacak arasındaki tezatlığı ortaya koymaktadır. Bunun ölçüsünü yönetmelikte görmek isterdim.

Yönetmeliklerin mahkemelerce yürütmesinin durdurulması sonucu çok sıkıntılı dönemler geçirilmiştir. Hiç kriter olmamaktansa mevcut kriterleri geliştirmek ve okul yönetim kadrolarının kuvvetlenmesini ve sağlamak için önerilerde bulunmak en güzel faaliyetler olacaktır. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” ile “et-tekraru ahsen velev kane yüzseksen” toplumumuzun gerçeğidir. Testi kırılmadan biz önerilerimizi söyleyelim derim.

Bakanlığımızın insan kaynakları, kamu yönetimi mezunu olup sınıf öğretmenliği görevi yapan öğretmenlerimizden bugüne kadar yararlanılmamıştır. Gençlik ve spor bakanlığımız antrenörlük eğitiminde teori eğitimlerini Anadolu Üniversitesi uzaktan eğitim yoluyla verirken uygulama eğitimleri ilgili federasyonlar tarafından yapılmakta ve belgeler buna göre düzenlenmektedir. Her yıl ayrıca gelişim seminerleri açılmaktadır. Gelişim seminerine katılmayan antrenörler o yıl görev alamamaktadır. Okul müdürlerinin yetişmesinde aynı yol rahatlıkla izlenebilirdi.

Teori eğitimi ve uygulama eğitimi olmak üzere programın iki bölümde verilmesi kaliteyi artıracaktır. Teori eğitimlerinin üniversitelerde görevli öğretim görevlilerince, uygulama eğitimlerinin de tecrübeli en az yirmi yıl okul idareciliği yapmış bakanlığımızın kadrolarında görevli veya emekli eğitim uzmanlarından oluşmalıdır. Teori ve uygulama eğitimlerinde, kurum kültürü ve iklimi, bilimsel araştırma teknikleri, eğitim ve öğretim faaliyetleri, siber güvenlik, İş sağlığı ve güvenliği, çocuk izleme merkezleri, etik değerler, zaman yönetimi, okul gelişim planları hazırlama, veri kullanma, okul bütçesi hazırlama ve finansmanı, dijital ve teknolojik gelişimlere açık olma, öğretmen iş doyumu, İletişim, işbirliği, öğrenen topluma dönüşüm, değişim ve inovasyon, ekip ruhu, verimlilik, hukuk alt yapısı, liderin sorun çözme ve risk alma konu başlıkları mutlaka olmalıdır. Eğitim yönetimi alanında yüksek lisans seviyesinde verilen kuramsal derslerde mutlaka olmalıdır. Uygulama eğitimi sırasında müdür adaylarının gösterdiği performans, gözlemler ve değerlendirmeler ile mülakat sistemine gerek kalmadan müdür adayları belirlenebilirdi.

Müdür atamaları yapılırken, bir coğrafya öğretmeni eğitim yönetimi alanında doktorası olsa dahi Fen Lisesine atanamıyor. Bu sorun sadece coğrafya branşı içinde değil, branşı beden eğitim olmayıp üst düzey bir antrenör spor lisesine, branşı ilahiyat veya din kültürü olmayıp İmam Hatip Lisesinden mezun ama matematik alanında TUBİTAK başarıları olan matematik öğretmeni neden İmam Hatip Lisesine müdür atanamaması da bence çözülmesi gereken önemli konulardan biridir. Atanamama gerekçesi mahkeme sürecine bırakılmamalıdır.

Bakanlığımızın yetişmiş yöneticilerine sahip çıkması onları motive etmesi en önemli süreçtir diye düşünüyorum. Bu kadar iyi yetiştirdiğin kişilerin belirli bir zaman sonra ben ayrılıyorum demesi gerçekten kaynak israfıdır. Bir idareci zamanından önce ayrılıyor veya emekli oluyorsa neden ayrılıyor sorusunu sormak üst yönetime düşen en önemli görevdir. Okul idarecilik işine aday arkadaşlara bu işin önce zorlukları süreçte yaşanan sıkıntılar anlatılmalı ve sözleşme imzalanmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığımızda severek ve mutlu olarak yaptığım görevi zamanından önce en verimli dönemimde tükenmemek adına emekli olarak bıraktım ve özelde devam ediyorum. Öğretmen arkadaşlarıma tavsiyem sürekli kendini geliştireceksen, sorun olmayan yerde sorun varmış gibi davranışlar ile yıllarca mücadele edebileceksen, hiçbir konuda yetkin olmadan okul yöneteceğim diyorsan, bu işte bende varım de, yoksa öğretmenliğe devam etmenizi öneririm.

“Bir okul, müdürü kadardır” deniliyor ya önceleri çok kızardım. Müdür arkadaşlarımda bu sözden çok rahatsız olmuşlardır. Yetkisiz yetkili olacaksın ve fark yaratacaksın. Kullandığın her yetki başına iş açmıştır ve gelenler hep “biz sana demedik mi az frene bas yazık ediyorsun kendine” sözleri hala kulağımda çınlamaktadır. Mevcut imkânlar ile canımız çıkarcasına çalışırken, kendimi lider hissederken, ertesi günü bakmışsınız göreviniz sona ermiş ve lider değilsiniz. Liderlik kavramı bu kadar kolay olamaz. İkinci bir görev ile yapılan müdürlük görevi de liderlik değildir, kendimizi kandırmayalım. Okullarımızda başarı hikâyeleri, mevcut öğretmen ve idareci arkadaşlarımın adanmışlığı ile olmaktadır. Bu kadar özveriye karşın birilerinin de artık bir el atmasının gerektiğine inanıyorum. “Okul, müdürü kadar” olacaksa Cumhuriyet Dönemimizden bugüne kadar başarı elde etmiş okulları ve müdürleri inceleyelim. Başarı gösteren okul idarecilerine süre sınırlaması koymadan ve ikinci bir görev değil müdürlük kadrosu vererek onları taçlandıralım. Kaliteli ve öncü gelişmeleri teşvik edelim. Yönerge hazırlanırken yönetmeliğin uygulamasını kolaylaştırıcı olacağına ve eleştirileri dikkate alacağına inanıyorum. Müdürlük görevinin çok özel ve kutsal bir görev olduğu bilinciyle yeni yönetmeliğin hayırlı olmasını ve görevlerine devam eden okul idarecilerimize başarılar dilerim.

Ahmet Hamdi DEMİR