Geçtiğimiz Mart ayında gerçekleştirilen ve yaklaşık 2 milyon 266 bin kişinin katıldığı YGS sınavında, adaylara Almanya’dan ithal edilen silgi ve kalemtıraşların dağıtılması kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. Tartışmalar, ithal edilen silgilerin kalitesiz olması ve Türkiye’nin kurşun kalem, silgi ve kalemtıraş üretemeyecek kadar yetersiz bir ülke olduğu gerçeği üzerine yoğunlaşmıştı. Katılımcılar tarafından ödenen sınav ücretlerinin iç piyasaya girmeden ülkemizden çıkması, ihracatı bırakın, sadece iç piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak sektörlerin acınacak halleri, uzun süre tartışma konusu oldu. Bütün bu tartışmaların sonucunda, şu sorular merak konusu olmaktadır: Öncelikle, fazlasıyla masraflı olan merkezi seçme sınavlarını neden bu kadar çok fazla yapıyoruz? Sınavlarda kullanılan kâğıt, kalem, kalemtıraş ve silgi gibi sarf malzemelerinin israfı nasıl önlenebilir? Dünyanın ilk yirmi ekonomisi içine giren Türkiye, kendi eğitim araç-gereçlerini üretebilecek üretim ve ihracata dayalı milli bir ekonomi politikasına sahip değil midir? Ekonomik gücün büyük bir öneme sahip olduğu günümüzde, ülkemizin artan rekabet ortamında kendinden söz ettirebilmesi için sürdürülebilir, üretime dayalı, teknolojik, yeni bir ekonomi modeline ihtiyacı var mıdır? Türkiye, dünyanın en genç nüfusuna sahip olmasına rağmen, eğitim çağındaki nüfusunun ihtiyacı olan eğitim araç-gereçlerini neden üretemiyor? Eğitim endüstrisi kavramına neden uzaktan bakıyor? Eğitim endüstrisi ile ilgili AR-GE yatırımlarına müteşebbisler neden soğuk bakıyor? Eğitim endüstrisi alanına yapılacak yatırımlarla, eğitim endüstrisi alanındaki ithalat kalemleri nasıl azaltılabilir, ihracat kalemleri nasıl artırılabilir? Eğitim örgütleri, eğitim endüstrisi alanında neler yapabilir?

2015-2016 eğitim-öğretim yılı itibariyle örgün eğitimden faydalanan öğrenci sayısının 17 milyon 588 bin 958, okul ve kurum sayısının ise 61.203 olduğu ülkemizde eğitim sektörü girişimciler için büyük fırsatlar sunmaktadır. Her geçen gün daha da önem kazanan eğitim; ulaşım, özel okul, kurs, okul forması, okul araç-gereçleri, inşaat, yiyecek-içecek, teknoloji ve istihdam gibi birçok farklı sektörü ilgilendiren harcamalar yapmayı gerektirmektedir. Ülkemizde potansiyel genç nüfus faktörü ile birlikte pazar payının bu denli büyük olması eğitimin ekonomik yönüne dikkat çekmekte ve birçok girişimcinin iştahını kabartmaktadır.

Eğitimin çok yönlü bir yapıya sahip olması ve birçok ekonomik unsurunu içinde barındırması “eğitim endüstrisi” kavramını ön plana çıkarmaktadır. Eğitim endüstrisi, içinde eğitim sektöründeki ürün ve hizmetleri barındıran çatı bir kavramdır. Eğitim, günümüzde en hızlı ve istikrarlı biçimde büyüyen sektörlerden birisidir. Okullara ve öğrencilere çeşitli ürün ve hizmetlerin sunulduğu günümüzde, eğitim endüstrisi dünya çapında gelişmekte olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, ülkeler eğitime belirli bir bütçe ayırmakta ve ekonomik unsurları içinde barındıran eğitim politikaları belirlemektedirler. Ülkemizde, 2015 yılında 76 milyar 354 milyon 306 bin liraya yükselerek gayri safi milli hasılanın yüzde 3,46’sını oluşturan eğitim bütçesi eğitimin ekonomik boyutunun önemli bir göstergesidir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2016).

Eğitim endüstrisini oluşturan en önemli unsurlardan biri kırtasiye sektörüdür. Kırtasiye sektörü çok çeşitli alt kalemlerden oluşan geniş bir alanı temsil eder. Kırtasiye malzemeleri denildiğinde; kâğıt, kalem, silgi ve diğer sarf malzemeleri akla gelir. Türkiye’de, gümrük tarife cetveli (GTİP) kodlarına göre kırtasiye malzemelerinin tamamı, 45 GTİP kodundan yaklaşık 30 tanesi ise kâğıt ve kalemle ilgili olan ürünlerdir. Ülkemizde yüksek üretim kapasitesine sahip olan kâğıt dışındaki kırtasiye ürünleri pazarı başta Çin olmak üzere başka ülkelerin tekelinde bulunmaktadır. Bu durumun nedenleri arasında AR-GE çalışmalarının yetersizliği, enerji maliyetlerinin yüksek olması ve teknolojik altyapının yeterince gelişmemiş olması gösterilebilir (İstanbul Ticaret Odası, 2007). Ayrıca, bu sektöre yapılan yatırımların azlığı, ülke genelinde, ekonomik durumun yatırıma uygun olmayan spekülatif yapısı ve diğer sektörlerdeki yatırım sorunlarının eğitim endüstrisini de etkilemesiyle açıklanabilir.

Dünya genelinde, kırtasiye ürünlerinin küresel pazar payının 2020 yılında 226 milyar doları geçmesi beklenmektedir. Bunun nedenleri arasında nüfus artışı, artan okuryazarlık oranları, okul kayıtlarında ve eğitim harcamalarındaki artış, eğitimi geliştirmeyi amaçlayan devlet politikaları ve girişimcilik faaliyetlerinin artması gösterilmektedir. Erken çocukluktan yetişkinliğe kadar eğitim hayatının her döneminde kullanılan kırtasiye malzemeleri eğitim sektörünün önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ayrıca teknolojik gelişmelerin de kırtasiye sektörü üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmaktadır. Örneğin, dijital ürünlerin kullanımı kâğıt ürünlerinin kullanımını azaltırken, bilgisayar ve gelişmiş cihazların kullanımı kırtasiye ürünleri yelpazesinin çeşitlenmesine neden olmaktadır. Artan nüfus ve okuryazarlık oranları ile Asya ülkelerinin kırtasiye ürünleri pazarında en hızlı büyüme oranına sahip oldukları görülmektedir. Bu ülkelerde gelişmekte olan eğitimin, kırtasiye sektörünün büyümesine olumlu katkı sağladığı söylenebilir (Global Industry Analysts, Inc., 2015).

Birleşmiş Milletler İstatistik Departmanı 2016 verilerine göre, 2015 yılında kırtasiye ürünleri ihracatında en büyük pazar payına sahip olan ülkenin Çin (%23,3) olduğu görülmektedir. Çin’in 2004 yılı verileri incelendiğinde, Çin’in kırtasiye ürünlerinde sadece yüzde 4’lük ihracat payına sahip olduğu görülmektedir (İstanbul Ticaret Odası, 2007). Bu verilere göre Çin’in 10 yıllık bir süre zarfında kırtasiye sektöründe büyük bir atılım gösterdiği ve 6 kat büyüdüğü söylenebilir. Çin’i sırasıyla Almanya (%16,9), Japonya (%7,4), Hollanda (%6,1) ve Fransa (%5,7) takip etmektedir. Çin, bir yılda yaklaşık 4 milyar dolarlık ihracatıyla bu alanda liderliği elinde tutmaktadır. 2015 yılında kırtasiye ürünleri ithalatında ise en büyük pazarı oluşturan ülkenin Almanya (%14,6) olduğu görülmektedir. Bu ülkeyi sırasıyla ABD (%12,4), Fransa (%8,5), İngiltere (%6,6) ve Hollanda (%4,5) takip etmektedir. Almanya yıllık yaklaşık 2 milyar 400 milyon dolarla 2015 yılında en fazla kırtasiye ürünü ithalatı yapan ülkedir.

Yapılan ithalat ve ihracat verilerine bakıldığında kırtasiye sektörünün dünya üzerinde büyük bir ticaret hacmi ve pazar payı olduğu bir gerçektir. Peki, genç nüfusun yoğun olduğu ve okuryazarlık oranının gitgide arttığı ülkemiz bu sektörün neresindedir? Türkiye, eğitim endüstrisinde nasıl bir konumda yer almaktadır? Bu sorulara cevap bulabilmek için ülke ekonomimizde önemli bir yer tutan eğitim endüstrisinin bir parçası olan kırtasiye ürünleri pazarının mevcut durumunu analiz etmek gerekmektedir. Ülkemizde hane halkı tarafından yapılan kültür harcamaları verileri incelendiğinde, 2015 yılında 2014 yılına göre %6,5 oranında artış göstererek 32 milyar 941 milyon 728 bin TL’ye ulaştığı görülmektedir. Kültür harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranı 2015 yılında %1,4’tür. Yine aynı yıl içerisinde hane halkı kültür harcamalarının %9,3 oranında kırtasiye malzemelerine yapıldığı görülmektedir (TUİK, 2016). 2015 yılında Türkiye’nin toplam ihracatı 158 milyar dolardan 144 milyar dolara düşerek %8,7’lik bir kayıp yaşamıştır. Ancak, 2015 yılında 224 milyon dolar civarında olan kırtasiye malzemeleri ihracatının, 2016 yılında 225 milyon dolara yükseldiği de göze çarpmaktadır (Türkiye İhracatçılar Meclisi, 2016).

Türkiye kırtasiye endüstrisi, yaklaşık 250 milyon dolarlık ihracat kapasitesine sahiptir. Toplam ihracatın üçte biri Avrupa Birliği ülkelerine yapılırken, ihracat yapılan ilk 10 ülkenin komşu ülkelerden oluştuğu görülmektedir. En fazla kırtasiye ürünü ihracatı yapılan ilk 5 ülke sırasıyla; İran, Almanya, Irak, Bulgaristan ve Gürcistan’dır. En çok ihraç edilen ürünler, plastik okul ve büro malzemeleri iken en az ihraç edilen ürünler ise kurşun kalem ve kurşun boya kalemleridir (Frekans, 2017).

İstanbul Ticaret Odası (2007) tarafından yayımlanan araştırma raporuna göre ülkemizde kalem sektöründe ciddi oranda Çin menşeili ürünler hâkimdir. Kırtasiye malzemeleri alımında geçtiğimiz yılda Türkiye’nin ithalatını %25’ini Çin’den alınan araç gereçler oluşturmuştur. Ülkemizde bulunan genç nüfus potansiyeli ve tüketicinin ürün fiyatlarına duyarlı olması, ülkemizi Çin ürünleri için daha cazip hale getirmektedir. 2016 yılı Temmuz sonuna kadar yıl içinde Çin’den 11,3 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. İlk 7 ay içinde yapılan toplam ithalat miktarı yaklaşık 46 milyon dolar olmuştur. Ürün gruplarına göre ayrıldığında en fazla alım yapılan grup kurşun ve boya kalemleri (24,6 milyon dolar) olmuştur. 2016 yılının ilk yarısında yaklaşık 2 milyon dolarlık kurşun kalem ithalatı yapılmıştır. Bu ürünleri sırasıyla matara (13,9 milyon dolar), çanta (3,7 milyon dolar) ve kalemtıraş (3 milyon dolar) takip etmiştir (www.haberturk.com).

Günümüzde yerli üretime ilişkin ulusal ve yerel düzeyde örnekler bulunmaktadır. Örneğin, 2010 yılında projelendirilerek uygulamaya konulan Fatih Projesi kapsamında akıllı tahtalar yerli bir firma olan Vestel tarafından üretilmiştir. Bu proje kapsamında 1. fazda 84.921, 2. fazda 347.367 adet etkileşimli tahta montajı yapılmıştır. 3. fazda ise 150.000 adet etkileşimli tahta kurulması planlamaktadır. Yaklaşık 600.000 adet etkileşimli tahtanın yerli bir firma tarafından üretilmesi ülkemiz adına olumlu bir gelişmedir. Akıllı tahta üretimi iç piyasanın ihtiyacını karşıladığı ve dış piyasaya ihracat yapılmaya başlandığı anda, ülke ekonomisine katkı sağlayacağı bir gerçektir. Eğitim endüstrisi kavramı sadece kırtasiye kavramıyla sınırlandırılamaz. Eğitim endüstrisi kavramının içinde eğitim teknolojisi olarak kullanılan; bilgisayar, projeksiyon, board marker, flipchart, 3D yazıcılar ve diğerleri dahil edilebilir. Bu konuda yerli yatırımların oranı oldukça düşük düzeydedir. Yerli üretime yerel düzeyde verilebilecek bir örnek, Kastamonu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Bilişim Teknolojileri alanı öğretmenleri ve öğrencileri tarafından yaklaşık 1.800 TL maliyetle üretilen 3D yazıcıdır. Alan öğretmenleri ihtiyaç duyulan yedek parçaları bu yazıcıyı kullanarak üretmektedir ve alanın ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamaktadır. Bu örnek akıllara şu soruları getirmektedir: Ülkemizde bulunan Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri mevcut iç piyasanın ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? Ders araç-gereçleri mesleki okullar tarafından üretilebilir mi? Etkili mesleki eğitim politikaları oluşturulduğunda bunların gerçekleştirilebilmesi mümkün görünmektedir. Meslek liselerinin üretim yapabilecek düzeye getirilmesi için gerekli insan kaynağının yetiştirilmesi, alanların fiziksel ortamlarının geliştirilmesi ve teknolojik altyapılarının kurulmasına yönelik politikaların üretilmesi ve işe koşulması gerekmektedir.

Eğitim endüstrisi kavramı içerisinde ele alınabilecek diğer malzemeler fen ve teknoloji dolapları, laboratuvar malzemeleri ve diğer sarf malzemeleridir. Milli Eğitim Bakanlığı, Ders Araçları Yapım Merkezi (DAYM) tarafından üretilen bu ürünler doğrudan okulların ihtiyaçlarına göre üretilmekte fakat ihracatları yapılmamakta, yapılan ihracat ise sınırlı düzeyde kalmaktadır. Ders Araçları Yapım Merkezi’nin statüsü farklılaştırılarak daha etkin konuma getirilmesi mümkündür. Özellikle AR-GE faaliyetleri ile desteklenen DAYM mevcut bilgi birikimi ve iş gücü potansiyeli ile değer üretebilecek kapasitededir. Aynı durum sıra ve masalar için de geçerlidir. Özellikle Almanya’da, ürettiği sıra ve masaya 25 yıl garanti veren şirketler vardır. Bu sıra ve masalar darbeye, kırılmaya ve yanmaya karşı dayanıklı oldukları için, Almanya’nın ihracatında önemli bir paya sahiptir. Türkiye, eğitim endüstrisinin bu alanlarında AR-GE faaliyetlerini artırabilir ve yeni yatırım ve istihdam alanları yaratabilir.

Sonuç olarak, ülkemizde yerli yazı gereçleri üreten firmalar (Adel, Pensan) olmasına rağmen Çin’den büyük oranda kalem ithalatı yapıldığı görülmektedir. Politika yapıcılar tarafından bu uygulamanın nedeni değerlendirilmeli ve bu soruna yönelik çözüm önerileri geliştirilmelidir. Çin’den ülke pazarımıza giren ucuz ürünlerin bir kısmının kanserojen madde içerdiği konusundaki tartışmalar da ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir konudur ve ülke gündeminde yankı uyandırmaktadır. Halk sağlığını tehdit eden kırtasiye ürünlerinin ülkemize girerek iç piyasada kendine yer bulması, ürünlerin yeterince denetlenip denetlenmediği sorusunu akıllara getirmektedir. Ucuz Çin ürünleriyle rekabet edebilecek yerli ürünlerin teşvik edilmesi gerekliliği bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde yerli ürünlerin Çin menşeili ürünlerle rekabet edecek seviyeye getirilmesi gerekmektedir. Aslında Çin’in, dünya ekonomisinde ucuz iş gücü ile maliyeti oldukça düşürmesinin, diğer sektörlerde olduğu gibi haksız bir rekabete yol açtığı bir gerçektir. Bu sebeple, yerli üretimi teşvik edecek önlemler alınarak yeterli devlet desteği sağlanmalı ve vergi muafiyeti gibi üretimi teşvik eden düzenlemeler yapılmalıdır. Ülkemizde eğitim endüstrisinin büyük bir hedef kitlesi olduğu için eğitim malzemelerinin üretiminde yerli sermayeyi teşvik edecek bir politika oluşturmanın gereği kaçınılmazdır. Kurulacak yerli üretim mekanizmasıyla ithalat sonucu yurtdışına giden milyonlarca dolar iç piyasaya girerek ekonomiye katkı sağlayacaktır. Bunun için de etkili ve geleceğe dönük eğitim endüstrisine yönelik ekonomi politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, yurtdışındaki müteşebbislerin ülkemize davet edilerek üretim yapmaları teşvik edilebilir. Anonim şirketler kurularak iç piyasanın ihtiyacını karşılayacak düzeyde üretim yapmalarına yönelik çalışmalar yapılabilir. Meslek liseleri iç piyasada önemli bir üretim mekanizması olarak işe koşulabilir. Yerli üretim yapan firmalara AR-GE çalışmalarında devlet desteği verilerek teknolojik altyapılarını geliştirmeleri sağlanabilir. Günümüzde, ülkeler ürettiği kadar güçlüdür. Uluslararası düzeyde rekabet edebilmek için ülke olarak etkili bir üretim mekanizması oluşturmamız gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir. Geleceğin eğitim sistemleri ile ilgili yapılan fütüralist yaklaşımlar, eğitim sistemlerinin daha elektronik ve daha dijital özellikler göstereceği yönündedir. Bu sebeple, eğitim endüstrisi politikalarının şu anki ihtiyacı karşılamaya ve gelecekteki eğitimin ihtiyacı olan olası araç gerecin üretimine yönelik öngörüler geliştirerek üretimi planlaması gerekir.

KAYNAKÇA

Hedef dünya: Frekans (2017, Şubat). s. 28-29. Tüm Kırtasiyeciler Derneği

Kırtasiye ithalatının yüzde 25’i Çin’den gerçekleştirildi. (2016). http://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/1295453-kirtasiye-ithalatinin-yuzde-25i-cinden-gerceklestirildi sayfasından erişilmiştir.

Kırtasiye sektörü ve Çin mallarıyla rekabet gücü (2007). İstanbul Ticaret Odası.

Milli Eğitim Bakanlığı (2016). Milli eğitim istatistikleri örgün eğitim 2015-2016. http://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=232 sayfasından erişilmiştir.

Stationery Products- A Global Strategic Business Report (2015). Global Industry Analysts, Inc.

TUİK (2016). Tüketim harcamaları istatistikleri. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1012 sayfasından erişilmiştir.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (2016). Ekonomi ve dış ticaret raporu. http://www.tim.org.tr/tr/ihracat-arastirma-raporlari.html sayfasından erişilmiştir.

United Nations Statistics Division. (2015). International trade statistical yearbook. United Nations: New York.