Millet ittifakı seçimin kendileri için zora girdiğini gördükçe atayacakları öğretmen sayısını artırdıkça artırdılar. Yüz binle başlayan açık artırım iki yüz elli binde bitti. Köy okullarının yeniden eğitime açılacağı, hatta her köye öğretmenle beraber ziraat mühendisi, veteriner ve hemşire atanacağı söylendi.

Cumhur ittifakı da mevcut öğretmen kadrosunun yaklaşık üçte ikisinin son yirmi yılda atandığını söyleyerek kırk beş bin yeni atama yaptı. Seçim sürecinde eğitime dair öne çıkan en önemli vurgu atanacak öğretmen sayısı oldu.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden SGK Borcu İddiasına Yanıt: Hiçbir Borcu Yok Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden SGK Borcu İddiasına Yanıt: Hiçbir Borcu Yok


Gerek seçim vaatlerine gerekse mevcut uygulamalara bakılırsa eğitimin gerçek gündeminden çok uzaklarda olduğumuz görülecektir. Bütün köy okulları açılsa, bütün mezunlar atansa, bütün yaş gruplarında okullaşma oranı yüzde yüze çıkarılsa ve bugün başarı kriteri olarak alınan bütün göstergelerde OECD ülkelerinin üzerine çıksak bile eğitimden beklentileri karşılamış olamayacağız.

Bugün eğitime dair en temel problemimiz, eğitimden ne anladığımızı ve ne beklediğimizi açıkça ortaya koyamayışımızdır. Her parti, dernek, vakıf, şirket, eğitimci, bakan, müdür, öğretmen, vatandaş… eğitimden başka beklentiler içinde ve bunu tanımlayamıyor. Bu yüzden başarı kriterlerimiz ve vaatlerimiz bile içerikten yoksun ve tali konular olarak kalıyor.


Buradan hareketle seçim sonrası atılacak ilk adım, eğitimi eğitimcilere emanet etmek olmalıdır. Eğitimin başına mühendis, doktor, hukukçu, işletmeci vs. getirip, başarısızlığın hesabını öğretmenlerden soran bir toplum olmayalım artık.

Eğitimi, eğitimciler yönetseydi, başarı kriterimiz yetiştirdiğimiz öğrencilerin tutum, davranış, beceri ve yetkinlikleri olacaktı. Açılan okullar, atanan öğretmenler, aktarılan kaynak, yapılan binalar, kütüphanelerdeki kitapların ve yemek verilen öğrencilerin sayısı, yürütülen projeler, üretilen maskeler, çadırlar, artırılan döner sermaye girdileri, üretilen ekmek… eğitimde başarı kriteri olarak ayladır başımıza kakılıyor, gözümüze sokuluyor ve bunun üzerinden yeni hayaller kuruluyorsa vay halimize, yazık bu ülkenin gerçek eğitimcilerine.

Artık aklımızı başımıza alıp, illüzyona son verip, korku imparatorluğunu yıkıp eğitimi, okulu, sınıfı, öğretmenler odasını ve öğretmeni konuşmamız gerekiyor. Bugün eğitim ortamına hâkim psikoloji normal, sağlıklı ve dingin bir psikoloji değil. Hangi işlemin ne zaman yapılacağı, hatta yapılıp yapılmayacağı belli değil. Sosyal medya kampanyaları ile icraat yapıyor, yeni güne yeni sürprizlerle uyanıyor, arkasını toplamakla günler aylar geçiriyoruz. İhtiyaçlar önemli değil, yeter ki gündemde kalınsın ve biz yaptık, ilk defa yaptık, biz icat ettik olsun.


Mezun ettiğimiz öğrenciler büyüklerine saygı gösteriyor, çevresini temiz tutuyor mu, tarihini biliyor ülkesini seviyor mu, teknolojiden haberdar mı, alanında üretiyor ve kitap okuyor mu? Kur’an okuyabiliyor, ibadet ediyor mu? Çift yönlü gelişimini sağlayabiliyor muyuz? Gençlik hangi problemleri yaşıyor, ülkemiz ve dünya nereye gidiyor, on yıl sonra bizi ne bekliyor? Onlarca soru sorabilir, hedef koyabilir ve yola çıkabiliriz.

Yorulduk. Boş işler peşinde koşmaktan eğitim kadrosu yoruldu. Artık eğitimin gerçek gündemine dönelim. Gerçekçi hedefler koyalım. Biz değil, öğrenciler üretsin. Bir iki başarılı okulu alıp onunla övünmeyelim.

Konuşmayı bile beceremediğimiz eğitimi başarı ile yönettik demeyelim. Gelin bizi, eğitimi bildiğinize ikna edin, size inanalım. Yoksa artık, eğitimi eğitimciler yönetsin deyin. Olur da size teklif edilirse de çocuklarımız ve öğretmenlerimiz hatırına bunu söyleyin.

Talat YAVUZ

Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri