Son dönemde karşılıklı atılan adımlarla biraz durulsa da Doğu Akdeniz tansiyonun her an yükselebileceği alanlardan biri. Türkiye'nin bölgede başından bu yana savunduğu "Ne hakkımızı yediririz ne de kimsenin hakkına göz dikeriz" yaklaşımı bugün gelinen noktadan aslında en önemli çıkış noktalarından biri.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Mısır ve İsrail birlikteliğinde atılan bazı adımlar hem bölgedeki enerji denkleminin gerçekçi olmayan bir yapıyla ele alınmasına neden oldu, hem de yaşanan tüm sorunların temelinde Ankara'nın politikalarının yattığı gibi bir algıyı beraberinde getirdi.

Peki gerçekten durum böyle mi? Bölgedeki enerjinin Avrupa'ya ihracı, tüm paydaşların bir anda zenginleşmesi, boru hatlarının art arda hayata geçmesi gibi adımlar mümkün mü? Ve daha da önemlisi Türkiye'nin pozisyonu bu süreci nasıl etkiliyor?

ADVERTISING

Türkiye, Doğu Akdeniz'deki sondaj gemilerini donanma unsurlarıyla da destekledi.

Bulunan her kaynak enerji denklemine doğrudan etki etti

Tüm bu soruların yanıtına geçmeden önce bölgedeki mevcut enerji aritmetiğinin kimi kritik noktalarına bakmakta fayda var.

Doğu Akdeniz Levant havzasında yaklaşık 3,5 trilyon metreküp (TCM) keşfedilmemiş doğal gaz ve 1,7 milyar varil keşfedilmemiş petrol olduğu tahmin ediliyor. Nil Deltası havzasına baktığımızda ise 6,3 TCM doğal gaz ve 1,8 milyar varil petrol bulunduğu öngörüsü mevcut.

İsrail deniz yetki alanında 2009'da Tamar (306 milyar metreküp-BCM) ve 2010'da Leviathan (649 BCM) doğal gaz sahası keşfedildi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin sözde münhasır ekonomik bölgesinde 2011'de Afrodit (129 BCM) ve Mısır münhasır ekonomik bölgesinde 2015'te Zohr (850 BCM) doğal gaz sahaları bulundu.

Rakamlar ve sonrasında gelişen kimi olaylar, bulunan her yeni kaynağın enerji denklemine doğrudan etki ettiğini göstermesi açısından önemli.


Bölge ülkeleri arasında ihtilaflı bölgeler üzerinde tartışmalar devam ediyor.

İsrail elektriğini de doğal gazdan üretme hedefinde

Bu noktada İsrail'in Tamar ve Leviathan sahalarından 2013 yılından bu yana iç pazarına gaz tedarik etmekte olduğunu hatırlamakta fayda var. Söz konusu dönemden bu yana İsrail'de tüketim yıllık 11 BCM, üretim ise 22 BCM olarak kayıtlara girdi. Bu durum Tel Aviv'i net ihracatçı konumuna yükseltti.

İsrail'in ihtiyaç duyduğu elektriğin yüzde 70'ini doğal gazdan üretmeyi hedeflediğini hatırlarken, Tel Aviv yönetiminin Ürdün ve Mısır'a gaz ihracatına başladığını da anımsamak gerekiyor.

Mısır net ihracatçı oldu

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki mücadelesinde her ne kadar Mavi Vatan sınırları içinde Mısır ile doğrudan bir karşılaşması olmasa da aslında sürecin arka planında Kahire yönetimi oldukça proaktif bir siyaset yürüttü.

GKRY, İsrail gibi bölge ülkeleriyle hareket eden Mısır, Avrupa'dan da farklı ülkelerle iş birliği geliştirerek bölge gazına ilişkin çizilecek gelecek planlamasında başrolde olmak istedi.

Mısır evvelce imzaladığı anlaşma çerçevesinde İsrail'den doğal gazı iç tüketimi için temin ederken, kendi ürettiği gazı ihraç etmek gibi bir hedefe sahip.

Rakamlar incelendiğinde Mısır'ın 2019 yılında net doğal gaz ihracatçısı konumuna geldiği görülüyor. Söz konusu yılda tüketim yıllık 59 BCM olarak kayıtlara geçerken, üretimin yıllık 65 BCM olduğu göze çarpıyor.

2019'da doğal gaz konusunda 'net ihracatçı' olan Mısır, LNG merkezleriyle de önemli bir yer tutuyor.


LNG merkezi önemli bir denge unsuru

Bu noktada akla gelen en önemli sorulardan biri Mısır'ın denklemdeki öneminin nereden geldiği konusu oluyor. Diplomatik kaynaklara göre Kahire yönetiminin Doğu Akdeniz'de doğal gaz denklemindeki önemi, bölgede yer alan yegane büyük kapasiteli doğal gaz sıvılaştırma (LNG) ve ihraç tesislerine sahip olmasından kaynaklanıyor.

Idku ve Damietta adlı tesisler uzun yıllar atıl kalsa da son dönemler yapılan iyileştirmelerin ardından her iki tesis yeniden işler hale geldi.

Rum yönetiminin Doğu Akdeniz planları suya düştü
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin sözde münhasır ekonomik bölgesindeki ilk hidrokarbon keşfini Afrodit sahasında yaptığı biliniyor. GKRY bu keşfin ardından Afrodit sahasından çıkarılacak doğal gazın boru hattı marifetiyle Mısır'da bulunan LNG terminallerine ulaştırılmasını öngören bir anlaşmayı 2018 Eylülü'nde Mısır Petrol Bakanlığı ile imzaladı.

Tam da burada önemli bir hususun altını çizmekte fayda var; Mısır, Avrupa'ya doğal gaz ihracı gündeme gelirse en az riske sahip, en ekonomik ve hazır seçeneğin Mısır'daki LNG altyapıları ve tesisleri olduğunu vurguluyor.

Uzunluğu bin 900 km'yi bulan EastMed projesi Türkiye'nin kara sularını da kullanmak hedefinde.


EastMed'in çıkmazları.

GKRY, İsrail ve Mısır'ın mevcut durumlarına kısaca göz gezdirdikten sonra üzerinde durulması gereken bir diğer nokta tabi ki EastMed projesi.

İsrail ve GKRY gazını deniz altından Yunanistan'a taşımayı öngören 'EastMed Boru Hattı Projesi' yaklaşık bin 900 kilometre uzunluğa sahip. Büyük bölümü denizin altından geçecek projenin maliyetinin 7 ile 15 milyar euro civarında olacağı tahmin ediliyor.

Söz konusu projenin gerek maliyeti, gerek bölge gazının Avrupa'ya satış fiyatının yüksek olması gibi etmenler nedeniyle gerçekçiliği tartışılmaya devam ediyor.

Burada üzerinde durulması gereken detaylardan biri doğrudan Türkiye ile alakalı. Eğer EastMed projesinde her şey planlandığı gibi gitse dahi; İsrail-GKRY-Girit-Yunan anakarası güzergahını izlemesi öngörülen boru hattının planlandığı haliyle ülkemiz deniz yetki alanından geçmesi gerekiyor.

Bu durum; uluslararası hukuk uyarınca söz konusu projenin güzergahının belirlenmesi, çevre etki değerlendirmesi gibi konularda Türkiye'nin onayının alınmasını zorunlu kılıyor.

Ankara sürece nasıl bakıyor?

Doğu Akdeniz'deki enerji denklemi farklı kollardan ilerlerken Ankara tüm bu sürecin neresinde? Diplomatik kaynakların bu konuya yaklaşımı 'genel kanaat' ile paralel ilerliyor.

Peki bu konuda genel kanaat ne? Sanıldığı ve ısrarla işlendiği gibi 'Doğu Akdeniz'den çıkacak gazın Avrupa'ya taşınacağı mı, yoksa farklı bir durum mu var?

Diplomatik kaynaklara göre; doğal gaz piyasasının mevcut ve öngörülen durumu, gaz fiyatları ve bölge ülkelerinin ihtiyaçları düşünüldüğünde Doğu Akdeniz gazının bu bölgede tüketilecek 'yerel bir gaz' olarak kalacağı yönünde bir kanaat hakim.

Bu kanaati, ülkemizin bölgedeki en büyük doğal gaz ve elektrik piyasasına sahip olduğu gerçeğiyle birlikte okuduğumuzda 'Türkiye'nin Doğu Akdeniz gazının en önemli piyasa seçeneği' olduğu gerçeği son derece yalın bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Son dönemlerde doğal gaz talebindeki düşüşe rağmen bu ne kadar mümkün sorusuna "Belirli bir doğal gaz talebimizin özellikle ısınma, sanayi ve elektrik üretimi ihtiyaçları çerçevesinde devam edeceği düşünülüyor" yanıtını alıyoruz.

Türkiye-Yunanistan heyetleri arasındaki istikşaki görüşmelerin sahaya nasıl yansıyacağı merakla bekleniyor.


Referans gaz fiyatı Türkiye'de belirlenebilir

Türkiye bir yandan süreci farklı diplomasi kanalları ile yürütürken bir yandan da muhtemel sonuçlara göre hazırlıklarını uzun süredir yapıyor.

Ankara'nın 'bölgesel bir enerji ticaret merkezi olma hedefi' doğrultusunda faaliyete geçen Enerji Borsası (EPİAŞ) piyasa rekabeti ve referans gaz fiyatının ortaya çıkacağı bir platform olmayı öngörüyor.

Bu hamle, önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz gazının Avrupa'ya ihraç edilmesi gündeme geldiği takdirde, uzun ve maliyetli 'EastMed' boru hattı yerine, yerleşik bir gaz piyasasına sahip Türkiye'ye gelmesi ve ticaretinin burada yapılmasını daha uygun bir seçenek haline getiriyor.