Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları ise şu şekilde:

''Yaklaşık 3,5 yıllık aranın ardından bir kez daha sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Urfa'yı özlemişiz. Görüyorum ki Urfa da bizi özlemiş. NE diyor Urfa'nın yetiştirdiği büyük sanatçımız İbrahim Tatlıses? "Seni gördüğüm zaman dilim neden tutulur, seni gördüğüm zaman güller elimde kurur. Susma gönlüm sen söyle, haydi gönlüm sen söyle. Aşkımı sevgiliye, derdimi sevgiliye…" Biz bugün derdimizi size söylemeye, sevincimizi sizinle paylaşmaya geldik.''

''Bölgemizde yaşanan istikrarsızlıkları, kavgaları, kargaşaları ve bunların yol açtığı felaketleri, acıları, zulümleri görüyorsunuz. Siz zayıf olursanız, dışarıdan karışanınız da, karıştıranınız da çok olur. Bugün binlerce kilometre öteden gelip kendi güvenlik ve refahları için bu bölgede bayrak gösterenleri, felaket vekalet savaşı yürütenleri görüyorsunuz. Üstelik bunu yapanlar aynı zamanda Türkiye'nin kendi sınırlarını, kendi vatandaşlarının hayatını güvenlik altına almasına da karşı çıkıyor. Çünkü, bunların derdi ne bu coğrafyadaki Kürt'tür, ne bu coğrafyadaki Arap'tır, ne bu coğrafyadaki Türk'tür. Ne bu kadim coğrafyanın asli halkları olan diğer kesimlerdir. Bunların tek derdi kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarıdır.''

''İşte görüyorsunuz sınırlarımız ötesinde besleyip büyüttükleri terör örgütü bulduğu her fırsatta ülkemize saldırıyor. Çocuk, kadın demeden vatandaşlarımızı katlediyor. Ülkemizin yaklaşık 40 yılına mal olan terörle mücadele döneminde yitirdiğimiz on binlerce canın, yaşadığımız ekonomik ve sosyal kayıpların hesabı geçmişte sorulmadığı için bugün aynı cüretle karşımıza çıkıyorlar. Ama hamdolsun artık Türkiye, eski Türkiye değil. Artık Türkiye, eline vur ekmeğini al, başına vur diz çöktür uysallığıyla teslim alınmış eksi Türkiye değildir. Bugün kendi siyasi, ekonomik, askeri vizyonlarını kendi belirleyen, demokrasi ve kalkınma atılımlarını kendi iradesiyle hayata geçiren, bölgesinde ve dünyada söz sahibi olan bir Türkiye var. Geçtiğimiz 20 yılda asırlık eser ve hizmetlerle kayıplarını telafi eden, altyapısını kuran, özgüvenini kazanan Türkiye, artık kararlarını kendi iradesiyle vermekte, atılımlarını kendi gücüyle gerçekleştirmektedir. Dünyanın salgından savaşa kadar pek çok krizin pençesinde kıvrandığı bir dönemde biz sadece altyapımızın gücünü ispat etmekle kalmadık, aynı zamanda Türkiye Yüzyılını inşa etme kabiliyetimizi de dost düşman herkese kabul ettirdik.''

''Hiçbir dönemde mazlumun kimliğine bakmadık, bugün de bakmıyoruz. Suriye'deki Kürt de bizim kardeşimiz, Arap da bizim kardeşimiz, Türkmen de bizim kardeşimiz.''

''Hepsinin hakkını, hukukunu, onurunu, geleceğini korumak hem insani hem tarihi olarak boynumuzun borcudur. Tabii bunu yaparken önce kendi vatandaşlarımızı, kendi şehirlerimizi güçlü tutmamız gerektiğini biliyoruz. Bu anlayışla 20 yıldır ülkemizi 81 vilayet ve 85 milyon vatandaşıyla huzur ve güven içinde geliştirecek, kalkındıracak, refahını artıracak çalışmalar yürüttük. Eser ve hizmet siyasetimizden her şehrimiz gibi Şanlıurfa'mız da payına düşeni almıştır.''

''Yaptığımız yatırımlar ve sağladığımız teşvikler sayesinde Şanlıurfa ekonomisini getirdiğimiz yeri önemli görüyor ama yeterli bulmuyoruz. Tarım, turizm, tekstil ve teknoloji alanlarında şehrimizin kalkınmasına destek olmak için istihdam garantili eğitim programlarına hız verdik. Özellikle yazılım, veri, mobil uygulamalara dayalı alanlara gençlerimizin gösterdiği ilgiden memnuniyet duyuyoruz. Şanlıurfa'daki çiftçilerimizin en önemli sıkıntılarından birinin de elektrik olduğunu biliyoruz. Bunun için şehrimizdeki güneş enerjisi sistemleri yatırımlarını özel olarak teşvik ediyoruz. Geçtiğimiz haziran ayından itibaren 20 hektar üzeri arazisi olan çiftçilerimize, sulama amaçlı sabit güneş enerjisi santrali kurma izni vermeye başladık. Bu santraller, arazinin su ihtiyacının bir buçuk katına kadar yapılabiliyor. Ayrıca 20 hektardan küçük alanlarda da gerektiğinde katlanıp kaldırılacak şekilde, izin alınmadan güneş enerjisi santrali tesis edilebiliyor.''