Çocuk yetiştirme sürecinde en çok karşılaşılan sorun, çocuklarla yaşanan sorunlar ve bu sorunları çözme sürecidir. Sorun yaşama aşamasında ebeveynin yaklaşımı hayati önem taşır. Geleneksel kültürlerde sorun yaşandığında sorunu çözme yaklaşımı; çocuğa bağırmak, azarlamak, fiziksel şiddet kullanmak ya da çocuğun kazanımlarına el koyarak cezalandırmaktır. Ebeveynin sorun çözerken kullandığı yaklaşımlar, başka sorunların oluşumuna alt yapı oluşturacağı gibi, çocuklarda davranış bozukluklarının ortaya çıkmasında da etkili rol oynayabilir.

2004 yılında Amerika’ya visiting scholar olarak gittiğimde üniversite bize host family vermişti. Bu ailenin yedi çocuğu vardı. 3 çocuk Juanita’nın ilk kocasından 3 çocuk da Mark’ın ilk karısındandı. Aynı evde yaşıyorlardı. Kendileri evlendikten sonra doğan bir de erkek çocukları vardı. Bir pazar günü evlerine konuk olduğumda, küçük çocuğun odasını kirlettiğini, duvarları renkli kalemlerle karaladığını öğrendim. Aile bireyleri, küçük çocuğa yaptığı davranışın yanlış olduğunu anlattı. Sonra birlikte alışveriş merkezine gidip boya ve fırça aldık. Çocuk kirlettiği duvarları boyadı. Duvarın boyası çok kötü görünüyordu. Boya ve fırça 14 dolar tutmuştu. Çocuğun harçlığı iki dolarmış. 14 gün boyunca bir dolar harçlık alacağı söylendi. Mark’a neden böyle bir ceza verdiğini sorduğumda açıklaması şöyle olmuştu: Çocuğun yaptığı bir hatayı biz telafi edersek, hata yapmaya devam eder. Yaptığı bir hatayı kendi düzeltir ve sonuçlarına katlanırsa, kendisini kontrol etmeyi öğrenir. Şimdi size soruyorum bu sorun bir Türk ailesinde olsaydı aşağıdakilerden hangisi yaşanırdı? 1. Anne sinir krizlerine girerdi. 2. Baba çocuğun kulağını çeker, tokat atardı. 3. Eşler birbirini suçlardı. 4. Hiçbir şey olmamış gibi hareket ederlerdi. Bu listeyi çoğaltmak mümkün. Siz nasıl çözerdiniz?

Çocuklarınızın sorunlarını, onlar adına siz çözüyorsanız, muhtemelen başka sorunları da çözmeye hazırlanın. Çünkü sorun çözme ve yaptığı bir hatayı çözmek zorunda kalmayan bir çocuk, asla sorumluluk almayacak ve bir türlü yetişkin rolünü benimsemeyecektir. 40 yaşına gelse de kredi kartı faturalarını ebeveynlerine ödetmeye çalışacak ya da en ufak bir şeyde, ebeveyninden yardım isteyecektir. Bu tür çocuklar evlendiklerinde, iş hayatına atıldıklarında da başarısız olacaklardır. Çünkü sorun çözme becerisi kazanamayan kişiler; sorun yaşadıklarında daima sığınacak liman aramakta ve bağımlı hale gelmektedirler. Bir arkadaşım, Amerika’da öğrenim gören çocuğunun faturalarını ödemek için Amerika’ya gitmek zorunda kaldığını söylemişti.

Çocuklara sorun çözmeyi öğretmeye kalkışmadan önce, sorun olan durumların neler olduğunu öğretmekle işe başlamak gerekir. Apartmanda yüksek sesle konuşmanın, yerlere çöp atmanın, başkasının eşyasına zarar vermenin, arkadaşlarıyla kavga etmenin, başkasına ait olan bir eşyayı izinsiz almanın, laf taşımanın, dedikodu yapmanın, yalan söylemenin yanlış ve sorunlu davranış olduğunu bilmesi gerekir. Bu olumsuz davranışların yanlış olduğunu öğretirken, nasihat ve sözel ikaz yerine, bu davranışların yaşandığı aile ortamı yaratmak ebeveynin işini kolaylaştırır. Ailede yüksek sesle konuşulmuyorsa, balkondan sofra örtüsü silkelenmiyorsa, baba elindeki çöpü atmak için çöp kutusu arıyorsa, başkaları hakkında konuşmanın yanlış olduğu için konuşmuyor, iftira atmıyorsa, pek çok sorun ortaya çıkmadan önce çözümlenmiş demektir.

Her şeye rağmen çocuk ve aile arasında sorun yaşanabilir. Çünkü çocuğun eğitiminde televizyon, internet ve çevre faktörü de etkili rol oynar. Bu sebeple çocuklar için iyi, güvenilir ve elit bir sosyal çevre yaratmak mümkündür. Şehrin varoşlarında yaşayan çocuklar, ilgili ve örnek davranış sergileyen bir ailede yetiştiğinde, sosyal çevrenin yıkıcı etkisi asgari düzeye indirilebilir. Bu aşamada ebeveyn sevgisi ve ilgisi en iyi sorun çözme yaklaşımı olur. Ebeveynin ilgi ve sevgisinden mahrum kalan çocuklar, bu ilgiyi onlara gösteren ve aidiyet güdüsünü karşılayan kişi ya da grupların içine girdiklerinde yasa dışı tutum ve davranışları yapmaktan çekinmezler. Potansiyel suç makinasına dönüşebilirler.

Ailenin kontrollü olması ve sevgi dolu ortam yaratmasına rağmen sorun yaşanabilir. Bu aşamada yeni doğan bir kardeşin varlığı, kıskançlık duygusunu körükler. Kıskanan ağabey ya da abla rolündeki çocuk, ilgi çekmek, ilgi merkezi olmak için sorunlu davranışlarda bulunabilir. Bu tür durumları yaratanlar, çoğu zaman ebeveyn ya da akraba çevresidir. “Ali’nin kardeşi oldu. Artık Ali’nin pabucu dama atıldı. Küçük çocuklar çok sevilir.” vb. ifadeler, yeni sorun alanları yaratabilir. Ebeveyn öncelikle bu konuşmaları ortadan kaldırmalı ve yeni kardeşle birlikte, yeni roller verilmelidir: “Evet Ali’nin kardeşi oldu ve Ali artık ağabey. Kardeşinin uyku saatlerinde evde herkesin sessiz olmasını sağlıyor, hatta evdeki bazı sorumlulukları aldı. Ali kardeşinin sağlıklı bir şekilde büyümesini istiyor. Ben de Ali ile bu hafta maça gideceğiz. Kardeşi küçük olduğu için evde kalacak. Kardeşi büyüyünce Ali, kardeşini ile maça gidecek.” İfadeleri hem yapıcı hem de sorun ortaya çıkmadan önce engelleyici özellikler taşır.

Aile içerisinde her yaşanan durumu tanımlamak, aile meclisini toplamak, hakim, savcı, avukat rollerine soyunmak doğru bir yaklaşım değildir. Bazı küçük ve önemsiz sorunları görmezlikten gelmek, sorunun kendi kendine ortadan kalkmasını sağlar. Sorunlarla ilgilenilmediğinde, bir müddet sonra sönme öncesi patlama dediğimiz an yaşanabilir. Eğer ebeveyn sabreder, sorunu tanımlamazsa, sorun kendiliğinden ortadan kalkabilir.

Aile ortamında yaşanan sorun görmezlikten gelinmesine rağmen ortadan kalkmıyor, şiddeti artarak devam ediyorsa, soruna neden olan durum saptanmaya çalışılmalıdır. Çocuğun can sıkıntısı, arkadaş yoksunu olması, sosyal çevrede şiddet mağduru olması, fiziksel kusur ya da hastalığının olması gibi farklı durumlar etkili olabilir. Bu olumsuz durumları tanımlayıp sorun olan nedene ulaşılıp ortadan kaldırılmalıdır. Her şeye rağmen sorun artarak devam ediyorsa, aşağıdaki adımları izlemek yararlı olur:

Sorunu doğru tanımlayın.

Sorunun nedenlerini tanımlayın.

Olası çözüm yollarını tanımlayın.

En uygun seçeneği bulun ve uygulayın.

Sonuçları değerlendirin.

Düzeltme ve iyileştirme yaparak sorunu yeniden çözmeye çalışın.

Sorun çözerken tüm aşamaları çocuğunuzla birlikte planlayın ve uygulayın. Sorunu siz çözüp çocuğunuza vermeyiniz. Aksi taktirde her sorun yaşadığında sizin yardım ve ilginizi beklemeye başlar. Küçük oğlum Eren, okulöncesi eğitim kurumuna gittiği dönemlerde kendi isteği dışında başka bir sınıfa alınmıştı. Akşam bu durumdan çok rahatsız olduğunu ve üzüldüğünü belirtmişti. Ben de: “Yarın okula geleyim, müdürle görüşeyim, eski sınıfına aldırayım.” dedim. Kabul etmedi. Ben çözerim, dedi. Akşam almaya gittiğimde, müdür beni odasına davet etti. Hocam: “Çocuğunuz bugün odama geldi ve neden diğer sınıfa geçmeyeceğini tek tek anlattı. Sınıfına tekrar vermemem halinde, buradan ayrılacağını, başka bir okula gideceğini belirtti. Ne diyeceğimi şaşırdım. Eski sınıfına tekrar aldık.” dedi. Eve dönerken, eski sınıfına nasıl döndüğünü sordum. Eren: “Bu konuda konuşmak istemediğini söyledi. Konuyu kapattık.”

Sonuç olarak, çocuklarınıza bir Çin Atasözünde ifade edildiği gibi “Balık tutup vermeyin, balık tutmasını öğretin.” Balık tutup verirseniz size bağımlı kalır. Balık tutmayı öğretirseniz, balık tutarak karnını doyurma becerisi kazanır. Her şeyi sorun olarak tanımlamak ve müdahale etmek, sorun çözerken öfkelenip bağırmak, hakaret etmek, yeni sorun alanları yaratır. Bu da, sorunların katlanarak çoğalmasına neden olur. Bazı sorunları görmezlikten gelmek, yok saymak sorunların kendiliğinden ortadan kalkmasında etkili olur. Kronik hale gelen ve inatlaşma ile kontrolden çıkan sorunlarda bilişsel yaklaşımı kullanıp sorunu tanımlayarak, bilimsel yöntemle sorunu çözmek, doğru bir yaklaşımdır. Ancak, çözülen sorunların yeniden ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez. Ebeveyn olmak, sürekli sorun çözerek, çocuklarını yaşama hazırlamayı gerektirir. Sorunsuz bir dünya yoktur. Önemli olan sorunları çözme kapasiteniz, çocuğunuza kazandırdığınız sorun çözme becerisi, bilginiz ve gösterdiğiniz sabırdır.