CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede’nin TBMM Komisyonu’ndaki, “Türkiye gayri safi milli hasılası 8 bin 500 dolar olan fakir bir ülke" sözlerini hatırlatarak “Saray ve şürekasının ülkeyi içine düşürdüğü durumu, TBMM'de itiraf etti. Evet, Saray millete verdiği sözleri tutmadı. 20 yılın sonunda ülkeyi getirdiği yer fakirlik, fukaralık” dedi. Öztrak, “Artık yaşamın gerçekleri karşında, AK Partililer bile dayanamıyor. ‘Kral çıplak’ diye bağırıyor” açıklamasını yaptı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak. Bir tarafta otoriter, baskıcı bir yönetim anlayışı. Diğer tarafta demokratik, özgürlükçü bir yönetim anlayışı. Bir tarafta ucube bir tek adam rejimi. Diğer tarafta çoğulcu demokratik bir yönetim” dedi. Öztrak, “Sarayda deli bir değil ki bağlayasın, ölü bir değil ki ağlayasın. Millet inim inim inliyor. Ama sarayın atanmış Çevre ve Şehircilik Bakanı çıkmış, milleti ezip geçen ekonomik krize, ‘Muhalefetin uydurduğu sahte bir kriz’ diyor. Anlaşılan bu atama bakan da Nebati Bakanın gidici olduğunu anlamış. Boşalacak koltuğa şimdiden göz kırpıyor” diye konuştu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında; “Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bu hafta gündemimizde, milletimizi ezen hayat pahalılığı, giderek ağırlaşan gıda krizi, artan açlık, ev sahipleriyle kiracıları birbirine düşüren konut ve barınma krizi ve yurttaşlarımızı bölüp parçalayarak ayakta kalmaya çalışan kifayetsiz saray rejiminin sebep olduğu yönetim krizi vardı” sözleriyle MYK’nın gündemini açıkladı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nın İzmir'de çiftçilerin sorunlarını dinlediğini anımsatan Öztrak, "Genel Başkanımızın İzmir’de, çiftçilerimizle beraber olduğu toplantıda; kadın çiftçilerin feryatları yürekleri dağladı. Peki Tarım ve Orman Bakanı bu feryatları duydu mu? Hayır. Yemedi, içmedi, toplantıda dertlerini anlatan kadın çiftçilerin kişisel bilgilerini basınla paylaştı. Aba altından sopa gösterdi. Verdikleri üç kuruşluk paraları, çok marifetmiş gibi anlattı. Kişisel bilgileri paylamak suçtur. Ben buradan savcıları göreve davet ediyorum" dedi.

Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Genel başkanımızın ‘bize katılın’ çağrısı, milletimizin gönlünde büyük bir karşılık bulmuş"
 Genel Başkanımız, Parti Meclisi ve Disiplin Kurulu üyelerimizle, geçtiğimiz hafta İzmir’de çok yoğun bir çalışma gerçekleştirdi. Gençlerle beraber oldu. Çiftçilerimizi dinledi. Kanaat önderleriyle bir araya geldi. İş insanlarımızla toplandı. Rumeli ve Balkan dernekleriyle buluştu. ‘Kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıyla’ kucaklaştı. Şunu büyük bir mutlulukla gördük ki sayın Genel Başkanımızın ‘bize katılın’ çağrısı, milletimizin gönlünde büyük bir karşılık bulmuş. Milletimiz hep bir ağızdan, ‘Geliyor gelmekte olan’ diye haykırıyor.

“Altı parti, gümbür gümbür iktidara geliyor”
 CHP başta olmak üzere, milletin masasının etrafında, bir araya gelen altı parti, gümbür gümbür iktidara geliyor. Milletin derdine derman olmak için geliyor. Pahalılığı, yoksulluğu bitirmek için geliyor. Adalet, özgürlük ve demokrasinin teminatı, millet iradesinin tecelligâhı gazi Meclisimizi, milletin geleceğinde yeniden söz sahibi yapmak için geliyor. Artık söz tek bir kişinin değil; yeniden milletin oluyor. Biz milletimizle bir olmaya, beraber olmaya, mücadeleyi çığ gibi büyüterek, 84 milyona umut olmaya devam edeceğiz.

“Bakan yardımcısı, saray ve şürekâsının ülkeyi düşürdüğü durumu, TBMM’de itiraf etti”
2011 seçimlerine giderken Erdoğan milletimize, 2023 için pek çok söz verdi. Yetmedi, bunları devletin Kalkınma Planına da yazdırdı. Millete taahhüdünü resmileştirdi. Önce, ‘Türkiye’yi, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağım’ dedi. Sonuç ne oldu? 1990’da girdiğimiz en büyük 20 ekonomi arasında, artık yokuz. 2023’e bir kala, Erdoğan Türkiye’yi 23’üncü sıraya düşürdü. Erdoğan 2023 için millete başka taahhütler de verdi. ‘Milli gelirimizi, 2 trilyon dolara çıkaracağım’ dedi. Ama bunun yarısını bile gerçekleştiremedi. 2023’e bir yıl kaldı, milli gelirimiz 800 milyar doların altına düştü, 794 milyar dolar oldu. Kişi başına düşen gelir, 2023 yılında 25 bin dolar olacaktı, öyle vaat etmişti. Ama kendi atadığı Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı, ‘Türkiye fert başına 8 bin 500 dolarla, fakir bir ülkedir’ diyerek, saray ve şürekâsının ülkeyi içine düşürdüğü durumu, TBMM’de itiraf etti. Evet, Saray millete verdiği sözleri tutmadı. 20 yılın sonunda ülkeyi getirdiği yer fakirlik, fukaralık. Hep söylüyoruz: Gerçeklerin er ya da geç, ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu var. Artık yaşamın gerçekleri karşında, AK Partililer bile dayanamıyor. ‘Kral çıplak’ diye bağırıyor.

“Türkiye’nin borç ödeme risk primi 820”
 Erdoğan bundan dört yıl önce 19 Haziran 2018’de, milletimizin huzuruna çıkıp başka sözler de verdi: ‘24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin. Ha ondan sonra bu faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz’ dedi. Dört yıl önce böyle söyleyip aldı yetkiyi, millete gösterdi etkiyi. Erdoğan bu sözleri söylediğinde, İki yıllık tahvil faizi yüzde 19 idi. Şimdi yüzde 24. Bir yılda bütçeden ödenen faiz, 62 milyar 419 milyon liraydı. Bugün son 12 ayda ödenen faiz, 221 milyar 280 milyon lira. Bütçedeki faiz harcamaları, dört yılda dörde katlandı. ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatasıyla, millet pahalılığa ezdirilirken; faiz lobilerini abat etti. 19 Haziran’da 2018’de, Türkiye’nin borç ödeme risk primi 290 idi. Bugün 820.

Erdoğan yetki istediğinde dolar kuru 4 lira 71 kuruştu; bugün 17 lira 33 kuruş”
 Dört yıl önce Erdoğan yetki istediğinde, dolar kuru 4 lira 71 kuruştu. Bugün 17 lira 33 kuruş. 1 litre benzin 6 lira 29 kuruştu. Bugün 27 lira 63 kuruş. 1 litre mazot 5 lira 75 kuruştu. Bugün 30 lira 10 kuruş. Erdoğan’ın memleketi Rize’de, ekmeğin fiyatı 1,5 liraydı. Bugün bir ekmek oldu 5 lira. Enflasyon yüzde 12 idi. Bugün oldu yüzde 74. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Bugün, millete verdiği sözleri tutmayan, taahhütlerini yerine getirmeyen müflis bir siyasetçi, Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal ediyor.

“Millete oturacak ev bırakmadılar”
 Sarayın yandaşları, beslemeleri, oligarkları, beşli çeteleri, her gün biraz daha semirirken; milletimiz her gün biraz daha fakirleşmiştir. Her gün bir başka sıkıntıyla, boğuşmak zorunda kalmıştır. ‘Yabancılara ev satacağız, dolarları alacağız’ dediler. Üstüne bir de Türk vatandaşlığını hediye ettiler, ülkede millete oturacak ev bırakmadılar. Şu anda milletimiz çok ciddi bir konut kriziyle boğuşuyor. Milletimiz bıraktık ev sahibi olmayı, artık oturduğu evin kirasını ödeyemiyor. Son bir yılda kiralar, İstanbul’da yüzde 140, Ankara’da yüzde 134, Mersin’de yüzde 146, Antalya’da yüzde 329 zam gördü. Kiracılar perişan. Ev sahipleri ile kiracıları birbirlerine düşman ettiler. Sonra haydi bakalım pansuman, haydi bakalım aspirin tedavisi.

“Devlete ödenecek kirayı, milletin kesesinden 20 yıl sonraya faizsiz öteledi”
 İş Suriyelilere, İdlib’de 1 milyon ev yapmaya gelince, başta atanmış İçişleri Bakanı olmak üzere, tüm Saray şürekâsı seferber oluyor. Yandaşa gelince de çare hiçbir zaman tükenmiyor. Sarayın kibirlisi pandemi, ekonomik kriz, mücbir sebep dinlemeden, dolarla avroyla verdiği garantileri, bütçeden kuruşu kuruşuna yandaşlarına ödedi. Ödemeye de devam ediyor. Ama İstanbul Havalimanı’nı işleten yandaşların, 1 milyar 195 bin avro kira bedelini devlete ödemeleri gereken kira bedelini yandaşlara ihsan ediyor. Devlete ödenecek kirayı, milletin kesesinden 20 yıl sonraya faizsiz öteledi.

“Bütçeden bir avuç mevduat sahibine ödenen 21 milyar 100 milyon lira”
 Geçtiğimiz aralık ayında Nebati Bakan çıktı: ‘Kur Korumalı Mevduat nedeniyle, Hazine’den tek kuruş çıkmayacak’ diye millete söz verdi. Bu yılın ilk beş ayında, bütçeden bir avuç mevduat sahibine ödenen 21 milyar 100 milyon lira. Bunun arkası da gelecek. Bir de Kur Korumalı Mevduat kapsamında, Merkez Bankası kasasından çıkan paralar var. Henüz bir açıklama yok.

“Erdoğan ve şürekâsı zengini daha zengin ederken, çiftçimizi fukaralaştırmıştır”
Kur Korumalı Mevduat’ın bütçeye maliyeti daha yılın yarısına gelmeden, 31 milyar lirayı aştı. Döviz kurları aldı başını gidiyor. Kur Korumalı Mevduat’ın maliyeti her gün katlanıyor. Ama Nebati bakan şimdi çıkmış: ‘Spekülasyonların aksine, Kur Korumalı Mevduat’nın bütçeye maliyeti sınırlı’ diyerek milletin gözlerinin içine baka baka alay ediyor. 31 milyar lira az bir para mı? Peki, bu yılın ilk beş ayında, 2 milyon 300 bin çiftçi ailesine ne kadar destek verdiler? 19 milyar 900 milyon lira. Bir avuç mevduat sahibine 31 milyar lira, milyonlarca çiftçi ailesine 19 milyar 900 milyon lira. Bunlarda izan da insaf da kalmamış. Ekonomide alınan her karar yapılan her tercih, aynı zamanda bir şeylerden vazgeçiştir. Erdoğan ve şürekâsı zengini daha zengin ederken, çiftçimizi fukaralaştırmıştır. Bu, gayet bilinçli bir tercihtir.

“Son bir yılda mazota yapılan zam yüzde 312”
Çiftçilerimizin maliyetleri ortada. Geçtiğimiz yıl mazotun litresi 7 lira 31 kuruştu. Bugün 30 lira 10 kuruş. Son bir yılda mazota yapılan zam yüzde 312. Yine son bir yılda, üre gübresi yüzde 253, DAP gübresi yüzde 167 zam gördü. Aynı dönemde, besi yemi yüzde 128, süt yemi yüzde 132 zamlandı. Çiftçi bu girdi maliyetleriyle nasıl ayakta kalacak? TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla dahi tarımsal girdi maliyetleri son bir yılda yüzde 117 artmış. Yine TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, son bir yılda tarımda üretici fiyatları yüzde 155 artmış. Çok ciddi bir gıda ve açlık krizi ile karşı karşıyayız.

“Böyle bir zillet ne görüldü ne duyuldu”
 Genel Başkanımızın İzmir’de, çiftçilerimizle beraber olduğu toplantıda, kadın çiftçilerin feryatları yürekleri dağladı. Peki Tarım ve Orman Bakanı bu feryatları duydu mu? Hayır. Yemedi, içmedi, toplantıda dertlerini anlatan kadın çiftçilerin kişisel bilgilerini basınla paylaştı. Aba altından sopa gösterdi. Verdikleri üç kuruşluk paraları, çok marifetmiş gibi anlattı. Kişisel bilgileri paylamak suçtur. Ben savcıları göreve davet ediyorum. Böyle bir zillet ne görüldü ne duyuldu.

“Çiftçiye 273 milyar lira borcunuzu hemen ödeyin”
 Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, gerçekten iş mi yapacaksınız? O zaman Tarım Kanunu’nun emrettiği destekleri, çiftçilerimize zamanında eksiksiz olarak ödeyin. Kanun emrettiği ama ödemediğiniz, çiftçiye 273 milyar lira borcunuzu hemen ödeyin. Her bir çiftçi ailesine olan, 124 bin 736 lira 27 kuruş borcunuzu hemen ödeyin.

“Bakan yardımcısı çiftçinin yakasından elini çeksin”
 Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı çıkmış ‘Tarım tarım diye bağırıyoruz, bize getirdiği para 50 milyar dolar’ diyor. Bütün dünya gıda krizine çözüm ararken bu zat, tarım sektörünü küçümsüyor.  Yetmez, güya sanayi sektörünü övüyor. Bunları gören de Türkiye’nin dağını, taşını betonla değil de fabrikalarla donattıklarını sanır. 1990’larda imalat sanayinin milli gelir içindeki payı, yüzde 22- 23’lerdeydi. Devri iktidarlarında yüzde 19’lara düşmüş. Yine bunlar işbaşına geldiklerinde, imalat sanayi ihracatı içinde, yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 6,2. Bugün yüzde 3. Bakan yardımcısı çiftçinin yakasından elini çeksin, işini doğru dürüst neden yapmadıklarının hesabını versin. Tarım ve sanayi birbirinin ikamesi değildir. Tamamlayıcısıdır. İkisi de dış ticarete açık, yani döviz kazandıran stratejik sektörlerdir.

"Millet inim inim inliyor"
 Sarayda deli bir değil ki, bağlayasın, ölü bir değil ki ağlayasın. Millet inim inim inliyor. Ekmek zamlarından bunalan vatandaşlarımız, ucuz bayat ekmek alabilmek için, fırınların önünde kuyruklar oluşturuyor. Memlekette kiracılar ev sahiplerini vuruyor. Ama sarayın atanmış Çevre Şehircilik Bakanı çıkmış, Milleti ezip geçen ekonomik krize, ‘Muhalefetin uydurduğu sahte bir kriz’ diyor. Anlaşılan bu atama bakan da Nebati Bakanın gidici olduğunu anlamış. Boşalacak koltuğa şimdiden göz kırpıyor. Kayınpeder damat bir oldu. Merkez Bankasının döviz kasasını beraberce boşalttılar. Bugün döviz kasasında, Merkez Bankası’na ait tek sent yok. Döviz kasası şu anda 54 milyar dolar açık veriyor. Bu nedenle zorla, ihracatçılarımızın dövizlerine el koyuyorlar. Ama öbür tarafta da hazinenin milletten topladığı vergileri, mevduat hesaplarına yığmışlar. Mayıs sonu itibariyle kamunun mevduat hesaplarında 500 milyar liradan fazla para var. Asgari ücretli, memur, işçi, emekli, dul yetim zam bekliyor. Ama bu paraya dokunmuyorlar.

“Siyasetçinin omurgası ilkeleri ve inançlarıdır”
 İnsan omurgası 33 kemikten oluşur. Omurga iskeletin temel kolonudur. Vücudun taşıyıcısıdır. Omurga kırılırsa tedavisi yoktur. Siyasetçinin omurgası ise ilkeleri ve inançlarıdır. Fikri tutarlılık ve doğruluk, siyasetçinin fikri omurgasıdır. Sözünün eri bir siyasetçinin fikri neyse, zikri de odur. ‘Siyasi şahsiyetlerin geçmişi, sözlerine kefil olmalıdır. Sözleri ileride kendilerinden davacı olmamalıdır’ diyor rahmetli bir siyasetçi.

"Millete ahkâm kesen kimdi, Erdoğan’dı"
Bu hafta çarşamba günü, Suudi Arabistan’ın Veliaht prensi, Türkiye’ye gelecekmiş. Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı da kendisini sarayda kabul edecekmiş. Çinli filozof Konfüçyüs; ‘Sözlerinizin yumuşak ve tatlı olmasına çalışın. Gün gelir, yemek durumunda kalabilirsiniz’ diye boşuna dememiş.  Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı, İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti topraklarında katledildikten sonra, kendisini kim şehit ilan etti? Erdoğan. ‘Veliaht dedi ki, ‘Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı.’ Ya Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Onu alıp ayrılmaz mıydı? Bunlar dünyayı enayi zannediyor. İnsanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil. Hesabı sormasını bilir’ diye, millete ahkâm kesen kimdi? Erdoğan’dı…

“Koşa koşa Suudi Arabistan’a giden Erdoğan’dı”
 ‘Suudi Arabistan belgeleri dinlemek istedi. Ama bir de almak istedi. Ya kusura bakmayın o kadar da değil. Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz. Ha verelim de bunları ondan sonra yok mu edeceksiniz’ deyip, millete caka satan kimdi? Erdoğan. Yandaş basınlarında bu Veliaht Prens için, ‘Seri katil’ diye yazdıran kimdi? Tabii ki saray. Sonra da vermem dediği dosyayı Suudilere 3-5 kuruş SWAP karşılığında veren kimdi? Ardından tükürdüğünü bir güzel yalayıp, koşa koşa Suudi Arabistan’a giden kimdi? Erdoğan’dı.

“Gezi davasına muhalefet şerhi koyan hâkimin de görev yeri değiştirilmiş”
 Bu arada dün, dosyanın Suudi Arabistan’a gönderilmesine muhalefet şerhi koyan, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın da İstanbul’dan sürüldüğünü öğrendik. Bu hukuk insanı yapılan haksızlık karşısında, görevi bırakma kararı almış. Yine Gezi davasına muhalefet şerhi koyan hâkimin de görev yeri değiştirilmiş. Bu yaptıklarınızı milletimizin görmediğini, anlamadığını sanıyorlar.

“Milletimiz feraset sahibidir, hesabını sandıkta mutlaka soracaktır”
Sarayın kibirlisi, etmedik laf bırakmadığı veliaht prensi, şimdi sarayında ağırlamaya hazırlanıyor. Milletimize yaşattığı zilletlere bir yenisini ekliyor. Peki, bu durumda kim enayi oldu? Kim enayi yerine kondu? Bu soruyu 84 milyonun her bir ferdine soruyoruz. Ama şundan da eminiz. Milletimiz feraset sahibidir, kendisine zillet üzerine zillet yaşatan bu ikiyüzlülerden, dönmekten başı dönen saray ve şürekâsından, yaptıklarının hesabını sandıkta mutlaka soracaktır.

“AK parti ve MHP’li üyeler komisyonda, Yargıtay hâkimine demediklerini bırakmamışlar”
Zalimin zulmü artıyorsa, zevali de yakındır demişler. Saray rejiminin de zevali yaklaştıkça, zulmü artıyor. Seçim öncesinde milletin sesini, soluğunu kesmek için, hazırlıklarını hızlandırdılar. Sosyal medyada, sarayın hoşuna gitmeyen paylaşımlara 1 yıl ile 3 yıl arasında hapis cezası getiriyorlar. Teklifin komisyon görüşmelerinde, Yargıtay’ın da görüşüne başvurulmuş. Yargıtay 8. Daire Üyesi Hâkim İhsan Baştürk, ‘Ceza hukuku açısından suçlu ve cezada belirlilik ilkesi gereğince’, bu yasa teklifi sakıncalı demiş. Vay efendim sen misin bunu söyleyen, AK Parti ve MHP’li üyeler komisyonda, Yargıtay hâkimine demediklerini bırakmamışlar. Çünkü maksat farklı. Ama hala şunun farkında değiller. Bu ülkede artık korku duvarları çoktan yıkıldı. AK Partililiği sorgulanmayacak insanlar bile ‘Kral çıplak’ diye bağırmaya başladı. Şimdiden söyleyelim. Teklif bu haliyle yasalaşırsa, biz Anayasadan doğan yetkilerimizi kullanıp, bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açacağız.

“Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak”
 Hiç kuşku yok, önümüzdeki seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli seçimidir. Bu seçimde iki aday değil, iki anlayış yarışacak. Bir tarafta otoriter, baskıcı bir yönetim anlayışı. Diğer tarafta demokratik, özgürlükçü bir yönetim anlayışı. Bir tarafta ucube bir tek adam rejimi. Diğer tarafta çoğulcu demokratik, parlamenter bir yönetim. Bir tarafta millete yukarıdan bakan, kibirli bir zihniyet, diğer tarafta milleti kucaklayan, mütevazı bir anlayış. Bir tarafta sözlerini tutmayanlar, millete taahhütlerini yerine getirmeyenler, diğer tarafta da sözünün eri olan, millete doğruları söyleyenler.

“Bize katılın”
 Biz milletimize çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz: ‘Ülkede hak, hukuk, adalet olsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Sofralarda Halil İbrahim bereketi olsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Hiçbir çocuk yatağa aç girmesin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Bu ülke ilk 10 ekonomi arasına girsin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Gençlerimizin işi, gücü olsun, ülkesinden ayrılmasın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Çiftçi tarlasını ekip, biçsin, kazansın’ diyorsanız, bize katılın. ‘İş insanları rahat rahat yatırım yapsın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Hak eden, hak ettiğini alsın. Siyasi kayırmacılık son bulsun’ diyorsanız, bize katılın. ‘Tüyü bitmedik  yetimin hakkı yenmesin’ diyorsanız, bize katılın. ‘Suriyeliler davul ve zurnayla evlerine dönsün’ diyorsanız, bize katılın. ‘Milletimizin kanla kurulmuş bu devletin vatandaşlığı, dolarla, avroyla satılmasın’ diyorsanız, bize katılın. ‘Bu ülkenin taşı, toprağı, deresi, denizi talan edilmesin’ diyorsanız, bize katılın. Bize katılın. Hep beraber kucaklaşıp, helalleşelim. Bu ülkenin aydınlık geleceğini birlikte inşa edelim. Bu topraklarda kula kulluğu bitirelim. Kul hakkı yiyenlerden de hesabını soralım. Çağrımız size, katılın bize…”

“Polise yumruk, tokat kabul edilemez”

Görevinden alınan ve yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün, “Polise tokat atılamaz” değerlendirmesini eleştirmesi üzerine Öztrak, “Olayın öncesini biz bilmiyorduk. Orada yoktuk. Orada milletvekiline karşı provokasyon varsa o da kabul edilemez. Ama tekrarlıyoruz. Ne olursa olsun, bir milletvekili polise tokat, yumruk atamaz. Milletvekili sakin olmak zorundadır, itidalli olmak zorundadır. Polise yumruk, tokat kabul edilemez” yanıtını verdi.

“Ne zamandan beri dokunulmazlık dosyası için grup kararı alınıyormuş?”

Demokratik Bölgeler Partisi Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’in dokunulmazlık dosyası karşısında CHP’nin tutumunun nasıl olacağına ilişkin yönetilen soruya Öztrak, “Ne zamandan beri dokunulmazlık dosyası ile ilgili grup kararı alınıyormuş? Daha dosya komisyona gelmemiş. Arkadaşlarımız dosyanın kapağını açıp içinde ne var ne yok görmemişler. Eğer bu konuda grup kararı almak da mümkün değilse, hukuka saygılı bir parti olarak milletvekillerimiz dosyayı gördükten sonra kendi kanaatlerine uygun şekilde karar verecektir” dedi.

“Bu polis memurunu uyardık diyerek bu işten sıyrılmaya kimse kalkmasın”

Öztrak; Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu ile polis arasında yaşanan gerginliği, “Bir polisin milletin seçtiği vekile saygısızca davranması, hakaret etmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Milletin seçtiği vekillere saygısızca davranan polis, milletin kendisine neler yapmaz. ‘Bu polis memurunu uyardık’ diyerek bu işten sıyrılmaya kimse kalkmasın. Bunu yaparlarsa bu işi yapma talimatını onların verdiği anlaşılır. O polisi derhal görevden alın, gereğini yapın. İstediğiniz gibi karar vermeyen hâkimi sürmeyi biliyorsanız milletin vekiline hakaret eden polisi sadece uyarmakla yetinemezsiniz” diye değerlendirdi.

“Çok daha fazla teşvik vereceğiz”

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “SİHA” tartışması ile ilgili soruya Öztrak, “Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada CHP olarak biz savunma sanayimizin çok güçlü olması gerektiğine inanıyoruz. Bunu da öteden beri tekrarlayarak söylüyoruz. Kimsenin tereddüttü olmasın ki biz de iktidara geldiğimizde savunma sanayimizi çok daha fazla destekleyeceğiz. Çok daha fazla teşvik vereceğiz. Ama kimse bizden birilerinin trollerinin yazdıkları üzerinden siyaset yapmamızı beklemesin. Biz bunu yapmayacağız” karşılığını verdi.