Son dönemde AKP iktidarına yönelik sert eleştirileri ile gündeme gelen ve daha önce "kral çıplak demenin vaktidir" diyen eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine Manisa'daki toplu açılış törenine katılıp konuşma yapmıştı.

Bülent Arınç, “Erdoğan’a ve onun hükümetine sahip çıkın” demişti. Arınç, hem kürsüye çıkarken, hem de kürsüden inerken bazı AKP’li yurttaşlar tarafından da yuhalanmıştı. Arınç, sosyal medya hesabından miting sonrası bir açıklama yayımladı.

"DAVETE İCABET ETTİM"
Arınç, söz konusu mitinge ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Cumartesi günü memleketim Manisa’da düzenlenen mitinge Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte katılmam ve orada yaptığım konuşma üzerine AK Parti teşkilatlarından ve beni AK Partili olarak bilen, tanıyan birçok isimden tebrik mesajları aldım. Bu arada bazı eleştirilere de muhatap oldum. Bu eleştirilerin bir çoğunun iyi niyetli olduğunu, saygılı bir biçimde dile getirildiğini görüyorum. Bunun yanı sıra olaylara yalnızca siyah-beyaz olarak bakabilen isimlerin de bir takım eleştirilerinde haksız olduğunu düşünüyorum.

Ben bugüne kadar AK Parti’nin birkaç kurucusundan birisi olduğumu ve AK Parti’nin benim evim olduğunu geçmişten bugüne ısrarla söyledim. Partim ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafindan yapılan tüm davetlere katıldım.Manisa mitinginden de iki gün önce Sayın Cumhurbaşkanı arayarak mitingine katılmamı arzu ettiklerini ifade ettiler. Ben de bu davete -diğer tüm davetlere olduğu gibi- icabet ettim. Bu durum Manisa teşkilatında büyük bir sevinç yarattı.

Teşkilatımız benden özellikle Manisa halkını yakından ilgilendiren kuru üzüm fiyatları ve Manisa’da yapılması gereken bir takım yatırımlar konusunda Sayın Cumhurbaşkanı ile özel olarak görüşmemi ve kendisini bilgilendirmemi arzu ettiklerini söylediler.Ben de yolculuğumuz esnasında Manisa teşkilatımızın arzu ettiği tüm meseleleri kendisine aktardım. Oldukça sıcak bir havada, elli bine yakın vatandaşımız saatlerdir Sayın Cumhurbaşkanı’nı bekliyorlardı. Onun öncesinde misafirler takdim edildi. Ben de takdim edilenlerden birisi olarak iki dakikalık bir konuşma yaptım. Özet mahiyeti taşıyan bu konuşmamda şunları ifade ettim:

Manisa’ya yapılan, ülkemize yapılan büyük hizmetler oldu ama özellikle ben Manisa’da sizin bir evladınız olarak ve bu şehirde elli yıl siyaset yapmış biri olarak buradayım. Manisa, tarihindeki en büyük hizmetleri AK Parti döneminde aldı. Dolayısıyla da yapılan bütün hizmetlerde en büyük pay sahiplerinden biri benim ve benim bu hizmetler ile gurur duymam da pek tabiidir. Son elli yıl Manisa için hayal olarak görülen başta Gördes Barajı ve Sabuncubeli Tüneli olmak üzere yollarından barajlarına, göletlerinden sulama kanallarına, hastanelerden şehir hastanesine kadar pek çok hizmetin bizim dönemimizde geldiğini söyleyebiliriz.

"NEDEN RAHATSIZ ETTİ?"
Bu yüzlerce eserde pay sahibi olan bir insanın miting meydanındaki AK Partili kalabalığa ‘bu eserlere sahip çıkın, bu eserlerde payı olan Sayın Cumhurbaşkanı’na ve onun hükümetine destek olun’ demesi neden birilerini rahatsız etmiş olsun? Akıl onu gerektirir ki böyle bir kalabalığa söylenecek söz ancak budur. Yoksa benim miting meydanında kürsüye çıkıp ifadelerimin tam tersi yönde bir konuşma yapmamı bekleyen safdil insanlar varsa onları da akla ve ferasete davet ediyorum.İçinde kendi payımın varlığını da düşündüğüm bu hizmetlere sahip çıkma konusunda fikirlerimi ifade ettim. Bu vesile ile benim siyaset anlayışım üzerine bildiğinizi zannettiğim ama birilerinin ısrarla farklı göstermek istediği bir konuya da açıklık getirmek isterim.

"AK PARTİLİYİM"
Ben siyaseti başkalarından farklı yapıyorum. Siyaseti halkımızın iyi yönetilmesi, mutluluğu, refah ve huzur içinde yaşaması ve onunla birlikte olmak şeklinde tanımlıyorum. Bugüne kadar da siyasetimi bu tanımlama üzerine şekillendirdim. Benim siyaset anlayışım şiddete, nefrete ve ayrımcılığa dayalı bir siyaset değildir. Bu dili de hayatım boyunca hiç kullanmadım. Sadece hizmet odaklı olarak vatandaşımızın gönlünde yer etmeye çalışan biri olarak bugüne geldim. Aktif siyasi hayattan ayrıldıktan sonra da şunu ısrarla söyledim. Ben AK Partiliyim, bu ev benim evimdir ve ben kendimi AK Parti’nin milyonlarca sahibinden birisi olarak görüyorum. Bugüne kadar AK Parti’nin doğrularına ve doğru yaptıklarına her zaman sahip çıktım, bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğim.

Diğer bir husus ise şudur: Bizim Sayın Cumhurbaşkanı ile bir kader arkadaşlığımız var. 1978’den beri birlikteyiz ve ben onun yanında oldum. Bugüne kadar farklı söylemlerimden çıkarılan sonuç ancak şu olabilir: Başkalarından farklı olarak eleştiri yapma gereğini her zaman duymuşumdur. Faydalı işlerde takdir ederken, yanlış işlerde de eleştirinin dozu en yüksek olanını yapmaya çalıştım. Bu devirde bunu anlayamayanlar mutlaka muhalif olunması gerektiğini düşünüyorlar.

"KENDİMİ MUHALİF OLARAK NİTELENDİRMİYORUM"
Hayır! Bu fikre katılmıyorum ve kendimi bir muhalif olarak nitelendirmiyorum. Belli bir mensubiyetin içerisinde ama doğruya doğru, yanlışa da yanlış demeyi ve bu yanlışları yerinde zamanında ve güzel bir biçimde aktarmam gerektiğini düşünüyorum. Dolayısı ile eleştiri yaptığım zaman ‘ne kadar güzel’ diyerek alkışlayanların bunun aksini yaptığımda da “çark etti” demelerini esefle karşılıyorum. Bu mensubiyetimi ve aidiyetimi her zaman açıkladım ama şunu da ifade etmek gerekir.

İnsan doğası gereği değişen, değiştikçe gelişen bir varlıktır. Buradan yola çıkarak ben de daha önce vermiş olduğum mülakatlarda da altını çizdiğim üzere, önemli kararlar arifesinde günün şartlarını göz önünde bulundurarak milletimizin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak her türlü görüşü değerlendirmeye açık olduğumu belirtmiştim. AK Partiyi kurarken yaslandığımız tüm değer ve yargıları temel alarak siyaset yelpazesinin farklı kanatlarında faaliyet gösteren kişiler, kanaat önderleri ve toplumsal gruplarla istişare ediyorum. Bu istişarelerde kendi görüşlerimi aktarıyor, karşı tarafı dinliyor kısaca milletimizin sorunlarına çözümler üretmek adına farklı görüşlerden istifade ediyorum.

"ZOR GÜNLERİ ATLATMAK ADINA…"
Siyaset dilinin toplumumuzu bu denli kutuplaştırdığı bugünlerde zor günleri atlatmak adına el ele vermeyi temel alan bu yöntemin bu sıkışmışlıktan kurtulmak için yegane çıkış yolu olduğuna inanıyorum. Hatırlayacaksınız bazı dostlarımızın arkadaşlarımızın ayrılarak başka partiler kurması karşısında kendilerine ‘hain’ denilmesini doğru bulmadığımı ifade etmiştim. ihanet kelimesini siyaset dilinden çıkarmalıyız. Belki dikkatinizden kaçmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı da partimiz kuruluş yıl dönümünde bu arkadaşlarımız için ‘geçmişteki hizmetleri adına onlara teşekkür ediyorum’ ifadesini kullandı. Bu bile çok önemli bir gelişmedir. Biz böyle olmalıyız.

Bu konudaki fikirlerim sadece kendi mahallem ile de sınırlı değildir. Ben halkımızı temsil eden her siyasi partiye değer veririm. Anayasadaki ifadesiyle siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu bağlamda siyasi ittifaklara nahoş isimler takılmasını da hoş bulmadığımı geçmişte ifade etmiştim. Bunu her zeminde her zaman söylüyorum. Bu partilerin ve ittifakların temsil ettiği milyonlarca insanın hukukunu korumayı da kendime vazife biliyor, diğer tüm siyasilerin de bu konuya benzer hassasiyetle yaklaşmasını temenni ediyorum. Milletimiz tarafından özlemi çekilen toplumsal barışın, refahın ve adaletin ancak bu şekilde tesis edileceğine inanıyorum.”