Makalenin başlığına bakıp, benim önyargılı olduğumu düşünebilirsiniz. Kesinlikle önyargılı değilim. Sadece eğitimi ve eğitimle ilgili süreçleri bildiğimi düşünüyorum. 33 yıllık meslek hayatımda eğitim sistemimizde mektupla öğretimden tutun da her sınavı üniversitelerin kendi yaptığı sınavlara kadar pek çok modelin uygulandığını, sonunda hüsran yaşandığını, hiçbir şeyin bizim için yeni bir uygulama olmadığını biliyorum.

Yıllar önce seyrettiğim bir Türk filminde esas oğlan, esas kızdan ayrılır. Esas kız, eski sevgilisini çirkin bir kızla el ele dolaşırken görür ve yanına yaklaşıp şöyle der: Beni bunun için mi terk ettin? Şimdi bu filmi hatırladım. Ben de soruyorum TEOG’u bu çalışması imkânsız model için mi terk ettiniz?

İktidar her nedense, maçın ortasında dahi değil, maçın bitmesine son 5 dakika kala kural değiştiriyor. TEOG’u değiştireceğiz ve hem de bu yıl değiştireceğiz diyerek ısrarcı oluyor. Bu yıl değiştirmezseniz kaç öğrenci intihar edecek? Kaç kadın düşük yapacak? Kaç çocuk eğitim-öğretim hakkını kaybedecek? Yok böyle bir şey. Bu kadar aceleci davranmanın hiçbir haklı gerekçesi ve mantığı yok. Varsa yetkililer kamuoyuna açıklasın lütfen… TEOG’da not ortalaması çok önemli değildi. Katkısı vardı ama belirleyici olan sınavlardan alınan puanlardı. 5, 6 ve 7. Sınıfa kadar not ortalamasını yüksek tutmamış, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle ilgilenmiş öğrenci şu anda mağdur edilmiştir. Bu öğrenci 5. Sınıfa geldiğinde ortaöğretime geçerken 8. Sınıfa kadar not ortalamanı yüksek tutmalısın. Eğer yüksek tutarsın hayalindeki liseye gidersin, cümlesi söylenmesi gerekirdi. Öğrenci 4 yılını etkili değerlendirip son yıl yapılacak açık uçlu sınavla iyi bir liseye girmeye çalışacaktı. Şu anda bu öğrenci mağdurdur. Süreç değişim yönetimi ilkelerine göre işlemiş olsaydı, bu geçiş uygulaması 4 yıl sonra, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında 5. Sınıfa kayıt olan öğrenciler için bağlayıcı olması gerekirdi.

5, 6,7 ve 8. Sınıfın not ortalamasının ortaöğretimde etkili olması, geçmiş yıllarda yaşanan “Süper Lise” skandalından yetkililerin haberinin olmadığının göstergesidir. Anadolu liselerini kazanamayan öğrencilerin not ortalamasına göre süper liselere yerleştirilmesi ilk yıllarda sorunsuz bir şekilde yapıldı. Üzerinden 2-3 yıl geçmeden şişirilmiş hormonlu notlarla 5.00 not ortalaması ile 200 kişilik kontenjana binlerce öğrenci başvurmaya başladı. Önce kura ile almaya başladılar sonra da süper liseler kapatıldı. Okullarda şişirilmiş notların verilmediğini kim iddia edebilir? Görüştüğüm bir lise matematik öğretmeni “Bizim okulda öğrenci adını soyadını yazıp boş kâğıt verdiğinde kafadan 80 alır. 5 sorudan 3’ünü doğru yaptığında 100 garanti. Okul müdürümüz de bu uygulamayı onaylıyor.” Demişti. Bunun gibi sizlere onlarca örnek verebilirim. En yakın örneğim, kendi çocuğumun arkadaşı bir temel liseye geçtiğinde not ortalaması 98 olmuştu. Geçmeden önceki sınıftaki not ortalaması 74’tü. Eşit, adil ve bilimsel ölçütlerle öğrencilerini sınav yapıp not veren öğretmenleri tenzih ederim. Bu yeni ortaöğretime geçiş sistemi ile birlikte öğretmenler yoğun veli baskısına maruz kalacaklardır. Öğrencilerine şişirilmiş hormonlu not vermek istemeyen öğretmenler hem yönetim hem de veli tarafından mobbing mağduru yapılacaktır. Eşit, adil ve bilimsel ölçütlere göre verilmeyen notlarla ortaöğretime geçişte avantajlı konuma geçilmesi, kamu vicdanını yaraladığı gibi o minik yavruların devlete olan güvenlerini sarsacaktır.

Gelelim açık uçlu soru ile sınav yapılmasına. Açık uçlu sorular öğrencilerin Bloom’un taksonomisine göre üst düzeydeki becerileri ölçmede etkilidir. Bu sınavların en önemli sınırlılıkları arasında nesnel değerlendirme sorunu vardır. Açık uçlu sorularla ilgili gelişmiş rubrik değerlendirme ölçeği hazırlanması ve bu ölçeği kullanarak, değerlendirme yapacak kişilerin eğitilmesi gerekir. 1 milyon 250 bin öğrencinin açık uçlu cevap kâğıdını değerlendirebilmek için yaklaşık 120 bin civarında eğitilmiş öğretmene ihtiyaç vardır. Çünkü, en az 2 hakem okuyup değerlendirmesi, iki hakemin değerlendirmesinde farklılık olursa üçüncü hakeme gidilmesi gerekir. Ortalamaların alınıp başarı puanının hesaplanması, hem ekonomik hem de zaman kaybı açısından çok anlamlı değildir. Başbakanımız Binali Yıldırım açık uçlu soru dedi ancak MEB’in yetkilileri LYS’de uygulanan kısa cevaplı, cevabın verilmediği, kodlandığı sistemi kastetmeye çalışmaktadırlar. Eğer bu durum MEB yetkililerinin ifade ettiği gibi ise, bu durum daha da vahimdir. Test tekniğinden uzaklaşmanın bu duruma göre hiçbir mantığı bulunmamaktadır. Açık uçlu sorularda rubrik değerlendirmeye göre yaklaşık 100 binin üzerinde birinci çıkması söz konusu olabilir. Ayrıca bazı bölgelerde şişirilmiş hormonlu notlarla Ankara ve İstanbul’un gözde okullarının kapısını çalmaya hazırlanan pek çok öğrenci olacaktır.

Ortaöğretime geçişte önerilen model, özel okullara yönelik talebi artıracaktır. Özel okulların not vermede öğrenciyi sıkıntıya sokmadığı yönünde kamuoyunda bir algı vardır. Çocuklarını daha yüksek notlarla ortaöğretime hazırlamak isteyen veliler, özel okulları tercih etme noktasında tereddüt etmeyeceklerdir. Gözde liselere giremeyen çocuklar için yine özel okullar cazibe merkezi olacaktır.

Sonuç olarak, ortaöğretime girişte uygulanması düşünülen model eğitim sisteminin kangren haline gelmiş sorunlarına yeni kangren alanları yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bu sebeple, fen liseleri konumunu korumalı, Anadolu liselerinin sayısı azaltılmalıdır. 150 bin nüfuslu yerleşim birimlerine bir adet Anadolu lisesi açılmalıdır. Diğer liseler genel lise ya da akademik lise olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Akademik liselerin ders programları hafifletilmelidir. Ortaöğretime geçişte merkezi bir test sınavı yapılmalıdır. Bu sınavda öğrencinin zekâsı, yaratıcılığı ve eleştirel düşünme kapasitesi ölçülmelidir. Ezberlediği konularla değil, kişisel kapasitesi ile yerleşebileceği bir ortaöğretim modeli tasarlanmalıdır. 1970’li yıllarda genel yetenek testi ile pek çok öğrenci üniversiteye girme olanağı elde ettiği gibi başarılı da olmuştur. Burada amaç üstün zekâlıları saptayıp özel eğitim almasına uygun ortam yaratılması esastır. Akademik liselere puan barajı olmadan doğrudan e-okul sistemine göre öğrenci yerleştirilmelidir. Bu okullarda ayrıca meslek edindirecek seçmeli, çok amaçlı programlarla desteklenmelidir. Mesleki ve teknik eğitim için 1 yıl hazırlık 3 yıl ders ve atölye eğitimi verilerek öğrenciler mezun edilmelidir. Öğrenciler seçmeli olarak Arapça, İngilizce, Japonca, Çince gibi dil öğrenip uluslararası şirketlerde istihdam edilmeleri yönünde rehberlik edilmelidir. Bu haliyle iç piyasada istihdam edilme olanağı olmayan öğrenciler meslek liselerini tercih etmeyeceklerdir. Bir ülkede üretim artmadığı sürece meslek liseleri asla cazip eğitim kurumları haline dönüşmeyecektir. Lise türleri azaltılmalıdır. Bütün liselerin Anadolu lisesi olması hem anlamsız hem de gereksizdir.