BİRBİRİMİZİ YERKEN BİZ İŞGAL EDİLİYOR DEĞERLERİMİZ!  
Biz, içeride birbirimizi ezmeye çalışırken, birbirimizin paçasından tutmaya çalışırken, birbirimizin boğazını sıkarken dışarıda olması gerekenler oluyor. 
Mimarisi oldukça güzel bir ev var mahallede. 
Bu evin içindeki herkes de en şerefli insanlar. Müslümanlar yani, Allah'a teslim olanlar. 
Dışarıda kalanların bir kısmı bu müthiş evden ve içindekilerden oldukça rahatsız. 
Yoldan geçerken her seferinde bahçeye taş atıyorlar, içeride bir gürültü var ama bu gürültü taş atana değil. 
Herkes birbirinden rahatsız ve birbirine diş biliyor, gelen sesler diş gıcırtısı... 
Yoldan geçenler taş atarken artık bahçeye değil odaların camına çalışıyor. 
Gürültü gittikçe artıyor ama taş atan oldukça rahat. 
Birkaç kişinin bağırıp çağırması, cılız sesler çıkarması taş atanlara sinek vızıltısı gibi geliyor. 
Binanın içindekiler üst katlardan insan atmaya başlıyorlar, düşene tekme atanı mı ararsın, düşsün diye bekleyeni mi ararsın... 
Kafire, düşmana, muhalife karşı alabildiğine yumuşak üslupla uyarıda bulunanlar, kendi insanını timsahların önüne atmakta beis görmüyorlar. Ellerine, adına ''hak, hukuk'' adını verdikleri bir sözüm ona Ömer kılıcı almışlar, sadece kendilerinden olanın kafasını koparmaya çalışıyorlar. Kendilerine de toz kondurmadan tabi. 
Yüz kişi içinden seksen dört tane iyiyi görmezden gelip on altı kötü ile uğraşarak seksen dördün de azmini, hevesini yerle yeksan ediyorlar. 
E dışarıdaki de ne yapsın? 
Odaların pencerelerinin de camı kırıldığına göre, içeriye dalıyorlar, nasılsa içeridekiler birbirini yiyor... 
İçeri girip, o şeytan suratları ile, namaz kılanla dalga geçiyorlar, diğer ibadetlerini yapanlarla dalga geçiyorlar, Allah'ın hükümlerini dile getirenlerle dalga geçiyorlar...
İçeridekiler birbirini yemeye devam edince Peygambere, Kabe'ye saldırmaya başlıyorlar. 
''Kırık cam teorisi'' var, bilen bilir... 
İstila ediliyoruz, işgal ediliyoruz farkında mısınız? 

Mustafa SÜS