Çocukluk yıllarımda hayatta başarılı olan insanların hayat hikâyelerini merak ederdim. Bu kişilerin nerede doğdukları, nasıl bir ailede yetiştikleri, hayata nasıl başladıkları, koşmaya başladıkları noktanın neresi olduğunu inceler, çocuk benliğimde kendime çıkarımda bulunmaya, rehber olacak örnek hayat hikâyelerine ulaşmaya çalışırdım.

Çocukluk ve gençlik yıllarımda araştırıp bilgi sahibi olduğum insanların ortak özelliği, sağlam bir kişiliğe ve karakter yapısına sahip olmalarıydı. Babası alkolik ve kumarbaz olmasına rağmen, hayatında hiç alkol almayan, kumar oynamayan, okulda üst düzey başarı elde eden kişilerin en önemli özelliği, duygularını etkili yöneten, hedeflerini doğru koyan ve stratejik düşünebilen kişiler olduğunu, üniversite yıllarımda daha iyi analiz etme olanağım oldu. Öğrencilik hayatımda incelediğim eserlerde en çok kullanılan iki zekâ Intelligence Q (Akıl) ve Emotional Q (Duygusal zekâ) idi.

Intelligence Zekâ (IQ) bireylerin daha çok öğrenebilme, depolama ve transfer edebilme yeteneği olarak tanımlanır. Akıllı insanlar daha kolay öğrenir ve üst düzeyde başarı sağlar, şeklinde bir kanı vardır. Bu kanı doğrudur. Literatür incelendiğinde, üstün IQ seviyesine sahip olan insanların çok azının zekâsını olumlu işlerde kullandığı, büyük bir kısmının alkol ve kumar bağımlısı olduğu, antisosyal kişilik özelliği gösterdiği, intihar ettiği ya da bunalım içerisinde yaşadığını göstermektedir. IQ seviyesi her ne kadar başarının en önemli belirleyicisi olmasına rağmen, tek başına çok fazla belirleyici özelliği göstermemektedir.

IQ seviyesini belirleyen en önemli faktör, bireyin anne-babasından aldığı genetik özelliklerdir. Son yıllarda çok fazla bilimsel olmamakla birlikte popüler dergilerde yayımlanan makalelerde iddia edildiği şekliyle çocuğun zekâsının %69’unun anneden geçtiği, burun ve kulak kılları, dil yuvarlatma ve Y kromozomunun baskınlığı gibi genetik özelliklerin ise babadan geçtiği ileri sürülmektedir. IQ genellikle sabit olarak kabul edilir. Doğduğunda IQ derecesi 80 olan bir çocuğun iyi beslenme, iyi bir çevre, iyi bir eğitim alma durumuna göre IQ seviyesi 3-4 puan artabilir. Buna Flynn Etkisi adı verilmektedir. IQ seviyesi yüksek olan bir öğrenci, daha fazla öğrenme ve transfer etme kapasitesine sahip olduğu için daha fazla başarılı olduğu iddia edilmektedir. Ancak, olaylar bu görüşü destekler nitelikte değildir. IQ’dan farklı olarak kabul edilen Emotional Q (EQ) duygusal zekâ, başarının asıl belirleyicisi olduğu ileri sürülmektedir.

Duygusal zekâ, sabretme, metanet gösterme, direnme, mücadele etme ve en önemlisi sebat etme gibi, daha çok duyguları kontrol etme ve yönlendirme ile ilgilidir. ABD’de bir üniversitenin kampüsü içerisinde bulunan lojmanlarda yaşayan çocuklar, kapalı bir alana alınmış ve masalarının üzerine lokum koyulmuştur. Bu lokumu 15 dakika boyunca yemeyen çocuklara ikinci bir lokum daha verileceği söylenmiştir. Çocuklar kamera ile izlendiği zaman bazı çocukların masanın altına girdiği, bazılarının takla attığı, bazılarının gözünü yumduğu bazılarının ise lokumu yediği görülmüştür. Araştırmadan sonra bu çocuklar boylamsal araştırma gereği uzun süre takip edilmiştir. Birinci lokumu yiyen çocukların akademik açıdan başarısız ve suç işleme oranlarının yüksek olduğu, ikinci lokuma sahip olmak için sabreden çocukların ise, iş hayatı, özel hayatı, okul hayatı ve aile hayatında başarılı oldukları görülmüştür. Bu araştırma sonucuna göre, ikinci lokuma sahip olmak için bekleyen çocukların duygusal zekâları daha yüksek, birinci lokumu yiyen çocukların ise duygusal zekâları daha düşüktür. Duygusal zekâ düzeyi yüksek olan çocuklar hayatın her aşamasında daha başarılı olurlar, sonucunu ileri sürmek, bu araştırmaya göre zordur. Çünkü, kısmi korelasyon olarak çocukların IQ düzeyleri kontrol edilmiş olsaydı, böyle bir sonuca çok rahat ulaşılabilirdi. Mevcut verilere göre bu görüşü ileri sürmek hatalı olur.

IQ seviyesi yüksek olanların EQ düzeyleri de yüksek olur mu? Bu durum istenen ve beklenen bir durumdur. Ancak, her zaman bu durumun ortaya çıkma olasılığı çok düşüktür. IQ ve EQ durumunu gösteren olası durum aşağıdaki gibi olabilir.

IQ yüksek EQ yüksek. Sonuç: Üstün başarı.

yüksek EQ düşük. Sonuç: Düşük başarı.

IQ düşük EQ yüksek. Sonuç: Orta düzeyde başarı

IQ düşük EQ düşük Sonuç: Başarısızlık

Bireylerin IQ düzeyi sınırlı düzeyde olduğu zaman, eğitim ile IQ düzeyleri maksimum düzeyde artmamaktadır. Ancak, etkili ve verimli, kaliteli bir eğitim sürecinden geçen bireyin duygusal zekâ düzeyi yüksekse, eğitim sürecinde göstereceği sebat ve yılmazlık davranışları ile IQ seviyesini artıramasa bile EQ seviyesini artırma ve mevcut IQ seviyesini etkili kullanma becerisi kazanma olasılığı artmaktadır. Bireylerin IQ ve EQ ilişkisi otomobil ve şoför metaforu ile açıklanabilir. IQ otomobilin motor gücüdür. EQ ise şoförün sürücülük kapasitesidir. IQ seviyesi yüksek olmasına rağmen şoförlük kapasitesi düşük olan bir kişi, 390 km hız yapan bir otomobili 60 km hızla sürerek, otomobili sağır yapar. Motor gücü 120 km hız yapan başka bir otomobile sahip olan şoför, daha iyi sürücülük özelliğine sahip olduğu için otomobili 120 km hızla sürer ve otomobilin motor gücünün tamamını kullanır. Bu duruma göre iki araç yarış yaptığında, şoförlük kapasitesi yüksek olan, motor gücü düşük olmasına rağmen, motor gücü yüksek olan ve şoförlük kapasitesi düşük olan otomobili geçebilir. Bu duruma göre, okulda ya da hayatın her aşamasında IQ seviyesi yüksek olanlar değil, EQ seviyesi yüksek olanların başarılı olma olasılığı daha yüksektir, görüşü ileri sürebilir.

IQ seviyesini çok fazla artıramadığımıza göre, birey 60 yaşında da olsa EQ seviyesi çok rahat artırabilir. Bireylerin toplumdaki ahlâki davranışları, otokontrol seviyeleri, azimli ve kararlı olmaları EQ’nun sonucu olduğuna göre, toplumda kurallara bağlı olan, örnek davranışlar sergileyen bireylerin; duygusal zekâ seviyelerinin yüksek olmasının etkili olduğu ileri sürülebilir. Bireylerin duygusal zekâ seviyeleri, çocukluk dönemlerinden itibaren iyi ve destekleyici sosyal çevre yaratılarak, sorumluluk verilerek, spor ve sanatla uğraştırarak, kararlarında özgür bırakılarak, doğa yürüyüşleri ve izcilik faaliyetleri ile uğraşmaları sağlanarak kazandırılabilir. Ayrıca, çocuk yaşlarında 18 saat oruç tutan ve sabırla iftarı bekleyen çocuklar, duygularını kontrol etme, direnme, metanet gösterme, nefsine sahip olma da daha avantajlı hale gelebilirler.

Sonuç olarak, 1980’li yıllarda ilkokul kitaplarında “Tavşan ve Kaplumbağa” hikâyesi vardı. Tavşan ile kaplumbağa yarış yapmaya karar verirler. Tavşan bir müddet koştuktan sonra, kaplumbağanın zaten hedefe ulaşamayacağını düşünerek, ağacın gölgesinde uyumaya başlar. Kaplumbağa sebat ederek hedefe ulaşır. Uyanan tavşan, kaplumbağanın kendisini geçtiğini görünce şaşırır kalır. Bu hikâyede işlenen tema, başarıyı fiziksel kapasiteniz değil, azim ve kararlılığınız, sebat etmeniz sağlayacaktır. IQ seviyesi 110 ve IQ seviyesi 80 iki öğrenciyi ele alalım. IQ seviyesi 110 olan öğrenci bir defa okuduğunda, öğrenilecek konuyu üst düzeyde anlarken, 80 IQ seviyesine sahip olan öğrencinin beş defa okuduğunda konuyu anladığını farz edelim. IQ seviyesi 110 olan öğrenci bir defa okumazken, IQ seviyesi 80 olan öğrenci beş defa okuyup, tekrar ettiğinde, sınavlarda IQ seviyesi 110 olandan daha başarılı olur. Öğrenilecek metni ısrarla ve sabırla beş defa okuyan öğrencinin, öğrenmek için çaba sarf eden öğrencinin EQ yani duygusal zekâsı daha yüksektir. Başarıda etkili rol oynayan en önemli faktör IQ olmasına rağmen, onu başarıya taşıyacak olan en önemli faktör duygusal zekâ (EQ) kapasitesidir. Bu sebeple çocukların IQ seviyesini belirleme sürecinde etkimiz yoktur. Ancak, EQ seviyesini artırma, bireyi toplumun çalışkan, dürüst ve başarılı bir üyesi yapma sürecinde etkimiz vardır. Bu yetkiyi etkili ve verimli bir şekilde kullanmamız, ders programlarına duygusal zekâyı artıracak konuları eklememiz ve öğretmenleri bu konuda yetiştirmemiz, gelecek açısından hayati önem arz etmektedir.