Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Bay Kriz’in, konuşmaya doyamadığı bir haftayı daha, geride bıraktık. Biliyorsunuz kendisi, beceriksizliklerinin üstünü örtmek için, sürekli olarak konuyu, geçmişe getirip, dikkat dağıtır, gündem saptırır. Ama bu sefer, farklı bir şey oldu. Enflasyon, son 20 yılın zirvesini gördü. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' teorisi, elinde patladı. 'Türkiye Ekonomi Modeli' dedikleri, sözüm ona model de tüm bunların üzerine tüy dikti. Hal böyle olunca da Bay Kriz’in, hisseli harikalar kumpanyasına, artık inanan kalmadı. İşte o nedenle de baktı olmuyor, artık dikkati geleceğe çevirmeye başladı. 2023’e 8 ay kalmış, ama bu arkadaş, 20 yılda yapamadıklarını, 8 ayda yapacaklarını, iddia etmeye başladı. Yetmedi; 2053’ten bahsetti.  Yetmedi; 2071’den bahsetti. Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa, şaşırmayın.

"Milletimiz bugün tane ile domates alıyor bay kriz 2053'te lojistiğimiz harika olacak diyor; muhterem, yahu bugün ne olacak?"
Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa hiç şaşırmayın. Milletimiz bugün tane ile domates alıyor bay kriz 2053'te lojistiğimiz harika olacak diyor. Milletimiz bugün arabasına mazot alamıyor bay kriz 2053'te ulaştırma muhteşem olacak diyor. Milletimiz bugün temel gıda maddelerine bile erişemiyor bay kriz 2071 olağanüstü olacak diyor. Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız! Muhterem, yahu bugün ne olacak? Masal anlatmayı bırak biraz da ondan bahset. Eğer Türkiye'ye dair bir vizyon ortaya koymak istiyorsan  önce Türkiye'nin sorunlarını çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de dinledik. Hedef 2023 idi dimi. Hey gibi neler vadediyorsun neler! Mesela ihracatımız 500 milyar dolara dış ticaret hacmimiz de 1 trilyon dolara ulaşacaktı. 

"Artık milletimiz, bu masalları yemiyor, memleketin durumundan bihaber olanları, artık ciddiye almıyor!"
Peki sonunda ne oldu? 2023 hedeflerin, yalan oldu.  Gerçi şimdi haksızlık etmeyeyim… Bay Kriz, bu vaatlerinden birini yaptı. 'Anayasayı değiştireceğim' demişti. El-hak değiştirdi. Kendini başkan, bu ucube sistemi de, Türkiye’nin başına bela etti. Bu arada; 2023 hedeflerini tutturamadı ama; Mesela; 'Saray yapacağım' dememişti. Ama onu gerçekleştirdi. Mesela 'Millet çile çekerken, ben 500 milyon dolarlık uçakla gezeceğim' dememişti. Hamdolsun, onu da gerçekleştirdi. Ama artık milletimiz, bu masalları yemiyor! Memleketin durumundan bihaber olanları, artık ciddiye almıyor! Danışmanlarının elinde oyuncak olan bir gün söylediği, ertesi günü tutmayanlara, artık kimse inanmıyor!

"Katılımcı ve özgürlükçü anayasa vadettikleri Türkiye’de bugün çeteler sokaklarda siyasetçileri, gazetecileri dövüyor!"
2023’e 8 ay kala, bugünün Türkiye’sinde; Milletimiz, ekmek ve yağ kuyruğunda bekliyor. Domatesi biberi, taneyle alıyor. Evinde, battaniyeye sarılarak oturuyor. 'Tahıl ambarı yapacağız' dedikleri Türkiye, buğday ithal ettiği için belediyeler vatandaşa, ekmek karnesi dağıtıyor; iktidarın küçük ortağı, askıda ekmek stantları açıyor. 'Lojistik üssü olacak' dedikleri Türkiye’nin, nakliyecileri yabancı sınır kapılarında haftalarca bekliyor. Katılımcı ve özgürlükçü anayasa vadettikleri Türkiye’de bugün çeteler sokaklarda siyasetçileri, gazetecileri dövüyor, gece yarısı ev basıyor. Yandaş olmayan basına, para cezaları iktidarı eleştiren gazetecilere tweet atan 20 yaşındaki gençlere hapishane yolları gösteriliyor.

Sayın Erdoğan, biz senin bu masallarını çok dinledik. Ama artık anladık ki sen bütün bunları Türkiye için bir vizyon olarak değil; iktidarını ayakta tutmak için söylemişsin. Bu ucube sistemi, başımıza bela etmek için milletine düpedüz, yalan söylemişsin. Artık yeter. Milletçe artık bu masallardan, bıktık usandık. Madem hâlâ, anlatacak masalların, hayali hedeflerin, yalandan da bir vizyonun var; o zaman, hodri meydan! Getir sandığı, kararı milletimiz versin. Hedef nasıl olurmuş, vizyon nasıl olurmuş, sana sandıkta öğretelim.

Zambiya göndermesi: Siz karasal coğrafyalara deniz getirmeyi seversiniz
Aziz milletim; Bay kriz ve liyakatsiz kadrolarının aklı, başka türlü çalışıyor. Bakın geçenlerde, Afrika ülkesi Zambiya’yla bir anlaşma imzaladılar. İmzaladıkları anlaşmada diyor ki; 'Gemilerle, karşılıklı liman ziyareti yapılması.' Yani Türk gemileri ve Zambiya gemileri, karşılıklı limanları ziyaret edecek. Ne güzel. Güzel olmasına güzel de ortada küçük bir sorun var; Zambiya’da liman yok. Çünkü Zambiya’da, deniz yok.  Viktorya Şelaleleri’ni deniz zanneden, üstün bir coğrafya bilgisiyle, karşı karşıyayız. Bu vesileyle buradan, Sayın Erdoğan ve liyakat abidesi arkadaşlarına bir çağrıda bulunmak istiyorum: Hani Damat Bakan, uzaya dört şeritli yol yapacaktı ya… Hazır eliniz değmişken, aradan Zambiya’ya da bir deniz çıkarıverin. Anlaşmanın ayakları havada kalmasın. Siz karasal coğrafyalara deniz getirmeyi seversiniz. Ne de olsa, daha önce, 'Ankara’ya deniz getireceğim' diyen de yine sizinkilerdi. Bir zahmet el atın da Zambiya da hasretle beklediği denize sonunda kavuşsun. Yazıktır.

"Bay Kriz Kaşıkçı davasını, kaça sattınız?"
Ak Parti iktidarının kafası, öyle bir kafa ki başkaları tak diye emrediyor, bunlar şak diye yerine getiriyor. İhracatla büyüyeceğiz, zengin olacağız diyorlardı, meğerse dava ihraç edeceklermiş… Trump emrettiğinde, rahibi nasıl ihraç ettilerse Suudi prens emredince de Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler. Geçen hafta katıldığım bir televizyon programında sormuştum. Buradan bir kez daha soruyorum: Bay Kriz Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Türkiye sınırlarında işlenmiş bir cinayetin davasını yani devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz?

Geçmişini bilmeyen, bugünü de yarını da koruyamaz Tarihinden feyz alamayan, icap ettiğinde dik duramaz. Dünyada para bolken 20 yıl iktidar oldular ama bir türlü devlet insanı olamadılar. Sorumluluk almak yerine beceriksizliklerini, faiz lobilerine, üst akıllara, dış güçlere havale ettiler. Orayı kurutunca bu defa da vatandaşa sardılar."

"Gençleri dinlemeye tenezzül etmeyenleri uyarıyorum, isteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini duyacaksınız!"
"Gençlerimizin durumu da esnafın durumundan iyi değil. Bugün ülkemizde gençler; Kendilerine dair, acı bir değersizlik hissiyle, Yarına dair derin bir öngörememe hâliyle, ülkemize dair korkunç bir umutsuzluk iklimiyle mücadele ediyorlar. Yurt dışındaki yaşıtlarıyla, eşit koşullarda başlayamadıkları hayat parkurunda, gösterdikleri çaba da özveri de emekleri de yok sayılıyor. Yok sayılmamak için yürüttükleri mücadelede ise destek beklerken köstekle, yardım beklerken engelle, empati beklerken nobranlıkla, sevgi beklerken nefretle karşılaşıyorlar. Daha, onların gerçeklerinden bile haberdar olmayanların bayat tavsiyelerini bitmeyen nasihatlerini dinliyorlar. Ama dertleri, endişeleri dinlenmiyor.  Fikirleri, çözüm önerileri önemsenmiyor. Herkesin kürsülerden, onlar hakkında, atıp tutmaya bayıldığı bir ortamda; Mikrofon bir türlü, onların eline geçmiyor. İşte, tam da bu nedenle bu anlayışa, 'dur' demek için gençlerin sesini kısan buyurganlığa, son vermek için 'Bol nasihat, sıfır icraat' devrini bitirmek için, 'Gençler için, gençlerle beraber' diyerek, genç arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Ancak alışılmışın aksine; Soruları onlar değil, ben soruyorum. Onlar konuşuyor, ben dinliyorum. Onlar anlatıyor, ben öğreniyorum. Söyledikleri doğrultusunda hem biz İYİ Parti olarak, çözümlerimizi hazırlıyoruz hem de Yüce Meclisimizin kürsüsünden, onların sesini duyuruyoruz.

Nitekim geçtiğimiz cuma günü de tersine mentorluk oturumlarımızın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Gençleri dinlemeye tenezzül etmeyenleri, onları parmak sallayarak yönetmeye çalışanları ve başka coğrafyalarda gelecek hayali kurmaya mecbur bırakanları şimdiden uyarıyorum; daha çok canınız sıkılacak, daha çok köpürecek, daha çok gıcık olacaksınız. Ama isteseniz de istemeseniz de, artık susacaksınız! İsteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini duyacaksınız! İsteseniz de istemeseniz de, artık onların fikirlerini, taleplerini dinleyeceksiniz! Hiç merak etmeyin; Ben de büyük bir zevkle, sizi yola getireceğim. Buyurun bakalım, gençler ne diyormuş…

Bir öğrencinin Erdoğan'ın yurt dışı tavsiyesine isyan eden sözlerini aktardı: Buna bir cevabın var mı, Bay Kriz? Yazıklar olsun
"24 yaşında, yazılım mühendisi bir gencimiz diyor ki;

‘Bu hükûmet, Türk gençliğine bir gençlik borçlu.  Çünkü hiçbir genç, burada hayallerine kavuşamadı, amaçlarına ulaşamadı.  1 adım atmaya çalışırken, hükûmet 2 adım geri aldı. Türkiye’de öğrenci olmak, gerçekten Survivor gibi.  Her gün hayatta kalmaya çalışıyorsun, inanılmaz sorunların var.   Ama üstüne her gün, komedi gibi açıklamalar dinliyorsun. ‘Gençler, eğer imkânı varsa, yurt dışına çıkmalı, yurt dışını görmeli’ diyorlar. Yani böyle bir ekonomik durumda, böyle bir açıklama, çok absürt. Bence şu an bir Türk gencinin yurt dışına en yakın olduğu nokta; havalimanındaki dış hatlar yazısının önünde çekileceği fotoğraf. Yani en fazla oraya gidebilir bir Türk genci.’

Buna bir cevabın var mı, Bay Kriz? Sağlıklı yaşam koçluğuna soyunduğun gençlerin, durumundan memnun musun? Bu gencimize, aromalı kahve ve tropik seyahatler dışında, bir tavsiyen var mı? Yazıklar olsun.

"Atatürk’ümüzün tüm ümidini bağladığı Türk gençliği, bugün ümitsizlikle, umutsuzlukla ve karamsarlıkla boğuşuyor, duyuyor musunuz?"
"Danışmanlarını, sarayda 5-10 maaşla besleyenler, genel müdürlerine 11 maaş verenler, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye, 13 uçakla gezenler; oturduğu yerden, gençlere nasihat çekenler; bugün, Türkiye’de bir genç, ‘Önüme bakmam için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor' diyor. Duyuyor musunuz? Atatürk’ümüzün tüm ümidini bağladığı Türk gençliği, bugün ümitsizlikle, umutsuzlukla ve karamsarlıkla boğuşuyor. Duyuyor musunuz? Gün geçtikçe vasatlaşan bu ucube sistemin içerisinde; gençler sizden çaldığınız gençliklerini istiyor. Duyuyor musunuz?

Sevgili gençler onlar duymasa da biz duyuyoruz. Onlar dinlemese de biz dinliyoruz. Onlar "umursamasa da biz önemsiyoruz. İktidarın yürüttüğü kutuplaştırma siyaseti; sizlerin üzerinde işlemiyor, biliyoruz. Çünkü sizin ortak dertleriniz var. Güvencesizlik, hepinizin derdi. İfade özgürlüğü, hepinizin derdi. İşsizlik, hepinizin derdi. Fırsat eşitliği olmaması hepinizin derdi.

"Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve kâmil uygulandığı günlere 1 yıl kaldı"
"Önümüzde sadece 1 yıl kaldı. Üniversitelerin, işsizliği 4 yıl öteleyen kurumlar olmaktan çıktığı günlere 1 yıl kaldı. Güvenliğinize dair kaygılarınızın son bulduğu günlere 1 yıl kaldı. Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve kâmil uygulandığı günlere 1 yıl kaldı. Geleceğinize umutla baktığımız günlere, 1 yıl kaldı. Memleketimizin medeniyet yolundaki taşlarını, birlikte döşeyeceğimiz günlere, 1 yıl kaldı. El ele, kol kola, hep beraber, ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere, İnanın çok az kaldı!

"O nüfus cüzdanları bu ülkenin tapusunun bir hissesine sahip olduğumuzu gösterir"
"Demokratik bir hukuk devletinde, adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda insanların hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Yani, toplumsal gelişimin de önünü açar. Peki bir devlet, adaleti nasıl sağlar? İlk önce milletinin adalete olan inancını koruyarak sağlar. Sonrasında bireyin ve kamunun vicdanının sesini duyurarak sağlar. Ve en son olarak bu sesi hem yasalarla hem de kurumlarla gözeterek sağlar. Bu 3 aşamanın her biri devlet, millet ve adalet ilişkisinin sağlamlığı için çok önemlidir. Keza, bu durumun önemini Fransız düşünür Monteskiyö, ‘Bir rejim, insanların adalete inanmaz bir hâle geldiği noktaya gelince o rejim mahkûm olmuştur’ sözleriyle ifade eder. Peki, size bir soru… Devletin ve milletin özgürlüğü deyince aklımıza ilk olarak ne geliyor? Tabii ki cumhuriyetimiz… Çünkü Cumhuriyetimizin esası ruhu; yasalar karşısında, herkesi eşit kabul etmesi, kimseye ayrıcalık tanımamasından gelir.

Partimizin ilk kurulduğu gün açıkladığımız görüşlerimizde ve ondan sonra defalarca söylediğimiz bir tespitimiz vardı; cumhuriyetin esaslarının ruhunun bir diğer yönü de nüfus cüzdanlarımızdır. Bu ülkede ellerimize verilmiş o nüfus cüzdanları bu ülkenin tapusunun bir hissesine sahip olduğumuzu gösterir. O nüfus cüzdanı anayasa karşısında herkesin eşit ve bir olduğunu gösterir. O nüfus cüzdanı cumhuriyetin kuruluş ruhunu gruplarla çıkar gruplarıyla ne bileyim grup halindeki insanlarla, onların başındaki kişilerle yapılmış bir sözleşme değil bu ülkenin tüm vatandaşlarının tek tek bir birey olarak Anayasa ile sözleşme yapmış halini resmeder. Yani o nüfus cüzdanı aynı zamanda ağa da benim paşa da benimin karşılığıdır.

"Bay Kriz ve arkadaşlarının o beğenmedikleri Cumhuriyetimiz adaleti, sadece yasalarla değil, aynı zamanda sosyal devlet ve sosyal adalet çerçevesi içerisinde de sağladı"
İşte bu nedenle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında hükûmeti, memlekette yasayı egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla görevlendirmiştir. Amacının; ‘Milleti yormadan, hızla, isabetle ve güvenle, adaleti dağıtmak olduğunu’ söylemiştir. Bunun da ötesinde; devletimizin, tüm dünya ile temas etmek zorunda olduğunun farkında olarak adalet düzeyimizi, tüm uygar toplumların düzeyine çıkarmayı zorunlu kılmıştır. Adaletin hem toplumsal hayatta hem de devletin sürekliliğinde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu, her fırsatta vurgulamıştır. Nitekim, Bay Kriz ve arkadaşlarının o beğenmedikleri Cumhuriyetimiz adaleti, sadece yasalarla değil, aynı zamanda sosyal devlet ve sosyal adalet çerçevesi içerisinde de sağladı. Bunu okulla, eğitimle, meslekle sağladı. Sınıflar arası geçirgenliği, dikey hareketliliği mümkün kılarak sağladı. Yani bir köyde doğan çocuk ile, şehirde doğan bir çocuğun fırsatlarını eşitleyerek sağladı. Darda kalana, aç açıkta kalana, sosyal devletin imkânlarını sunarak sağladı.

"Bugün hükümet yok, kendisini kanundan ve milletten üstün gören bir tek adam var"
"Atatürk’ümüz, adaletin değerini, 'Bir memlekette adalet yoksa, o memlekette anarşi var demektir. Orada hükûmet yok demektir' sözleriyle tarifler… Şimdi sizlere soruyorum, sizce bugün, memleketimizde adalet var mı? Sizce bugün memleketimizde hukuk var mı? Sizce bugün memleketimizde hakkı koruyan var mı? Bugün hepimiz bu soruları maalesef üzülerek, utanarak cevaplıyoruz. Bugün, memleketimizde bir hükûmetin olmadığını maalesef görüyoruz. Peki hükümet yoksa ne var? Kendisini kanundan ve milletten üstün gören bir tek adam var. Ucube sistemini, memleketimize dayatmaya çalışan bir beceriksizlik abidesi var. Vatan toprağını kupon arazi olarak gören bir kabile reisi var. Memleketimizde dokunduğu her yeri tarumar eden bir Bay Kriz var.

"Ankara hükûmetinin, Damat Ferit kabinesine dair eleştirdiği ne varsa, bugün Beştepe’de yaşanıyor"
Aziz milletim Ankara hükûmetinin, Damat Ferit kabinesine dair eleştirdiği ne varsa, bugün Beştepe’de yaşanıyor. Devlet egemenliğini, tek bir kişiye ve onun taşeronlarına emanet eden, bu ucube sistem, hayatımızın her alanında bizi fakirleştiriyor, sömürgeleştiriyor. Güvensiz ve itibarsız kılıyor. Bunun nedeni ise Ak Parti iktidarı eliyle, Müdafa-i Hukuk’tan Müdafa-i Erdoğan anlayışına dönmemizde yatıyor.

"İşte size, bu ucube sistemin ülkemize reva gördüğü adalet anlayışı"
"Ülkeyi idare eden iktidarın, vatandaşın hukukunu koruması beklenirken maalesef bugün, ülkemizde, hukuk, iktidarı korur hâle geldi. Bay Kriz ve arkadaşları, her konuda olduğu gibi; adaleti de, kendilerine göre eğip, büktüler. Nitekim geçtiğimiz günlerde, bunun en acı örneğinin, yıl dönümüydü. Ülkemizde adaletin, yok oluşunun yıl dönümüydü… Ülkemizde hakkın, yok sayışılışının yıl dönümüydü… 16 Nisan 2017’de ülkemizi ucube bir sisteme hapseden, hukuksuzluğun yıl dönümüydü. Bugün artık Sayın Erdoğan; İşine geldiğinde Cumhurbaşkanı kimliğiyle meydanlarda, işine geldiğinde, Ak Parti Genel Başkanı kimliğiyle meclis kürsüsünde istediğine hakaret ediyor, istediğini tehdit ediyor. Ama fikrini, derdini, düşüncesini söylemek isteyen kim varsa ya nankör oluyor ya terörist oluyor ya da vatan haini oluyor. O, Ak Parti Genel Başkanı olarak siyaset yapıyor, biz siyasetçileri en ağır ifadelerle hakaret ederek eleştiriyor ama ona cevap veren vatandaş, Cumhurbaşkanı’na hakaret etmiş oluyor. İşte size, bu ucube sistemin ülkemize reva gördüğü adalet anlayışı.

"20 yaşındaki bir genci tutuklayan bu adalet sistemi nedense boy boy fotoğrafları çıkan pudra şekercilerine dokunamıyor!"
Üstelik bu çarpık sisteminin gözü henüz 20 yaşında, gencecik bir evladımız, Alp’i bile görmüyor. Attığı bir tweeti üstelik 15 dakika sonra sildiği bir tweeti takip edip edebiliyor, 20 yaşındaki bir genci tutuklayan bu adalet sistemi nedense boy boy videoları, fotoğrafları çıkan pudra şekercilerine dokunamıyor! Twitter’da gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor! Milletin hazinesini kemiren yandaşlara dokunamıyor! Milletin hakkına giren, saray müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor! Aleni bir şekilde, yolsuzluk yapanlara dokunamıyor!

İktidara: Bu milletin hakkı hepinize, haram, zehir, zıkkım olsun!
Bu haram düzenini kuranlara da bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini yapanlara da bu çarpık anlayışın parçası olanlara da yazıklar olsun! Bu milletin hakkı hepinize, haram, zehir, zıkkım olsun!"

"Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar gerçekten insanımızı yoksulluğun altına doğru düşürmeye devam ediyor"
"Biz beraberce arkadaşlarımla birlikte 20 Ocak 2020’den beri geziyoruz om esnaf dükkanlarının içinde emeklileri de işsiz gençleri de gördük. 1500 liralık emekli maaşı var olduğundan haberim yoktu sizden öğrendim. Birbirinden çok farklı emekli maaşları olduğunu gördük. Bizim ekonomi kurmayı arkadaşlarımla bu bilgileri paylaştım bir hesap yaptılar ve dedik ki en düşük emekli maaşı asgari ücret olmalı. Söyleye söyleye geldik şimdi de 2500 lira orada da abidik gubidik yapılmış. Gene arkadaşlarımız çalıştılar iktidara 2 seçenek sunduk. Dolara göre bakarsak 3700 lira civarında; tefe-TÜFE'ye doğru bakarsak 28020 olmalıydı. Ama siz o kadar gönlü büyük insanlarsınız ki 2500 olsa iyi olurdu. Gözlerinde ışık saçan abiler 1100 lirayı müjde gibi bildirdiler. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar gerçekten insanımızı yoksulluğun altına doğru düşürmeye devam ediyor. Açlık sınırı asgari ücretin üstünde. Böyle bir durumda 2500 lira emekli maaşı alan bir insan nasıl geçinir onu siz düşünün."

"Devletin adeta çivisi çıkarılmış durumda"
"Yürütme erkinin, yasamayı ve yargıyı tahakküm altına aldığı siyasi gücün tek bir merkezde toplandığı bu ucube sistemde; adil bir devlet anlayışından bahsedemeyiz. Bugün Ak parti iktidarı; devlete personel alımından kur korumalı mevduata eğitimde fırsat eşitsizliğinden, vergi uygulamalarına, kamu ihalelerinden aynı kurumda, aynı statüde çalışanlar arasındaki maaş eşitsizliklerine; imar düzenlemeleriyle kentsel rant oluşturmaktan müfettişlerin, tehdit unsuru olarak kullanılmasına kadar, her alanda haksız, adaletsiz, kayırmacı uygulamalar yapıyor. Devletin adeta çivisi çıkarılmış durumda.

"İyi Parti iktidarında ‘Silivri şimdi soğuktur’ muhabbeti tarih olacak"
"İyi Parti iktidarında Türkiye’yi, dünyanın en demokratik, en şeffaf ve en adaletli ülkelerinden biri yapacağız. Yargı, bağımsız olacak. Medya, bağımsız olacak. Kamu denetimi, bağımsız olacak. Mali denetim, bağımsız olacak. Yani Türkiye, tam ve kâmil bir demokratik hukuk devleti olacak! İyi Parti iktidarında; Temel özgürlüklerimiz, tartışma konusu olmayacak. ‘Konuşursam, sabah 5’te kapıma dayanırlar’ korkusu bitecek. ‘Silivri şimdi soğuktur’ muhabbeti tarih olacak. Düşüncelerdeki prangalar, fikirlerdeki zincirler, sözlerdeki umutsuzluklar, ortadan kalkacak. Cübbelerdeki düğmeler, yargıdaki vesayet son bulacak. Yani Türkiye özgür olacak!

İyi Parti iktidarında sosyal ve ekonomik eşitsizliklerimiz, kendini en güçsüz hissedenlerin lehinde düzenlenecek. Mutlak bir fırsat eşitliği sağlanacak. Bu ülkeden dünya markaları çıkartacak nice gencimiz var. Hayata geçmeyi bekleyen binlerce fikir var. Biz bu fikirlere, bu gençlere yol açacağız. Yani sadece Bay Kriz’in amatör oligarklarına tanınan o fırsatları, 85 milyonun kullanımına açacağız.

"İyi Parti iktidarında, beşikten yetişkinliğe hiçbir insanımızı geride bırakmayacağız"
Hariri yakın dostları bay krizin yakın dostu hariri ailesinin cebine bir avazda 24 milyar Türk Lirası koydular. Bütün bu 15.1 milyon gencin sabah kahvaltısı öğle yemeği yemesinin fiyatı nedir biliyor musunuz 26 milyar lira. Bütün bu çocuklar hem karnı tok olacak hem de gereken gıdayı alacak. Buradan milletimize söz veriyoruz, İyi Parti iktidarında, beşikten yetişkinliğe hiçbir insanımızı geride bırakmayacağız."