Hakan, yazısında törenden dolayı bazı yorumcuların heyecanını gizleyemediğini ifade etti:
Her birinin ağzından büyük, çok büyük, en büyük hükümler çıkıyor. Kimi “Bu çok tarihi bir olay” diyor. Kimi “Artık bu iktidar bitmiştir” diyor. Hatta aralarından hızını alamayan biri de... “Osmanlı’dan bu yana böyle bir olay görülmemiştir” diyor. Altı parti liderinin, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönüş” konusundaki mutabakatlarını... Bir imzayla pekiştirmeleri, önemsiz bir olay değildir. Tabii ki önemsenir. Tabii ki siyasete olası etkisinden söz edilir. Tabii ki yeni bir durumun ortaya çıktığına işaret edilir. Bunlar gayet doğaldır.
Peki yapaylık nerede ortaya çıkıyor? Mübalağada ortaya çıkıyor... Heyecanda... Galeyanda... Büyük hükümlerde... İri çıkarımlarda... Bir olaya hak ettiğinden çok daha büyük anlamlar yüklemek, o olayın mevcut anlamını da küçültür. Bu açıdan Kemal Bey’in bu mübalağacı yorumcuların kulağını çekip... “Biraz fazla abartmıyor muyuz çocuklar?” demesinde yarar var.
“Ben işin heyecan tarafını o yorumculara bırakıp biraz serinkanlı bir analiz yapmaya çalışayım” diyen Hakan, şu görüşlerini dile getirdi:
"CHP, İYİ Parti, Saadet ve Demokrat Parti arasında zaten bir mutabakat yok muydu? Vardı. E dün ne oldu? Ne olacak? Sadece ve sadece şu oldu: Mutabakata Davutoğlu ve Babacan da eklemlendi.
O zaman soralım: Ne yani? Bütün bu galeyanın, heyecanın, tantananın, şenliğin, büyük çıkarımların, iri hükümlerin en esaslı nedeni... Davutoğlu ve Babacan’ın harekete katılması mıdır? E o zaman bundan böyle... Davutoğlu ve Babacan kostaklandığında... CHP ya da İYİ Parti saflarında, “Boşa kostaklanma, kostak değilsin” türküsü çalmamalı. Çünkü adamlar, gerçekten de boşa kostaklanmıyormuş."