Gül, Adnan Menderes Üniversitesi Atatürk Kongre Merkezi'nde düzenlenen, "Mağdur Odaklı Adalet Buluşmaları Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğünün, tüm adliyelerde çok iyi uygulamalarla mağdurların yanında olmak için çalıştığını belirtti.

Temel görevlerinin, hangi görüş, hangi düşünce, hangi yaşam tarzına sahip olursa olsun herkesin hakkını ve hukukunu geliştirmek olduğunu vurgulayan Gül, bunun için çalışmalarına devam ettiklerini söyledi.

Adliyelerin kapılarının güven ve huzur vermesi gerektiğine işaret eden Gül, "Hukuk dert olan değil, derman olandır, hukuk yük olan değil, yük alandır. Mağdurun hakkı, yükünün alınmasıdır. Mağdurun hakkı, yeni mağduriyetler yaşanmamasıdır. Hiç şüphesiz adliyelerin içinden devletin koruyan, gözeten elini çekerseniz, geriye sadece ve sadece soğuk bir bina kalır. Bir binayı adliye yapan şey, üzerindeki asılı olan tabela değildir. Bir binayı adliye yapan şey o binanın içinde adalet duygusunun en temiz, en kesin en hızlı ve adil bir şekilde karşılık bulmasıdır." diye konuştu.

Hakimlerin kararını verirken, kimin ne dediği, ne diyeceğiyle ilgilenmediğini kaydeden Gül, "Dışarıda rüzgar hangi yönden eserse essin hakim dosyasının yönüne bakar, dosyasındaki delillere bakar, ona göre karar verir. Mağdurun sesini duyan, haklıyı haksızı titizlikle gören, yalnızca anayasa ve kanunlara bakan bir duruş işte o kişiyi gerçek anlamda hakim ve savcı yapar. İşte o zaman vatandaş bu binaya 'adliye' der."değerlendirmesinde bulundu.

Yargıya yapılacak en büyük iyiliğin "tribün tezahüratı"nın bir parçası olmaktan sakınılmasından geçtiğini belirten Gül, şöyle konuştu:

"Bir taraf tutuklansın, diğer taraf tutuklanmasın diye tezahürat yaparken adaleti gerçekten isteyen birisinin yapması gereken yargı kararı sürecini saygıyla ve sükunetle beklemektir. Hukuk, sesi daha çok çıkanın değil, haklı olanın yanındadır. Öyle olması gerekmektedir. Hukukun üstünlüğü, hakkın ve haklı olanın üstünlüğüdür. Adalet, sessiz kitlelerin sesidir. Nice haklı insanlar var ki hakkına güvenir, davasına inanır, adaleti bekler, adaletin tecelli edeceğine inanır. Adaletin konuşacağına inanır. İşte sizlerin görevi o insana el uzatmaktır, o insanın güvenini boşa çıkartmamaktır. Adaletle hükmetmek her şeyin üstündedir."

Adaletin bir istatistik işi olmadığını belirten Gül, "'Şu kadar kişi hakkında şöyle oldu, tutuklandı, şu kadar kişi yakalandı'dan öte adalet kim neyi hak ediyorsa o kişi hakkında o kararın verilmesidir." dedi.

- "Biz o karanlık döneme çok net ve kesin bir şekilde cevap verdik"

Türkiye'de 90'lı yılların vatandaşlar için mağduriyet dönemi olduğunu dile getiren Gül, milletin bu dönemde çok ağır bedeller ödediğini kaydetti.

Adalet Bakanı Gül, şöyle devam etti:

"Sonra vicdanın ve hukukun sesini değil, örgütten aldığı talimatı dinleyerek hukuku itibar suikastlarına, iftira ve şantaj ajandasına alet edenler yine bu milletin masum evlatlarına, geleceğine, ufkuna, hayallerine karabasan gibi çöktüler. Ülkemizin tarih ve siyaset yerindeki müstesna yeri defalarca erozyona uğratıldı. Her defasında da olan bu ülkenin gencine, yaşlısına, esnafına, memuruna, işçisine, çiftçisine oldu. Mağduriyetler döneminde olan bu ülkeye, vatandaşlarımıza oldu. Biz o karanlık döneme çok net ve kesin bir şekilde cevap verdik. Milletimizin iradesine dayanarak verdiğimiz cevap, hukuk devletidir, hak ve özgürlüklerdir. Buradan artık geriye dönüş mümkün değildir. Bilakis bu noktadan daha ileriye gitmek için çalışmak bu millete sözümüzdür."

- "Yeni Türkiye'de başka arayışlara, başka mülahazalara asla yer yoktur"

Hukuk devleti ilkesinin insan hak ve onurunu gözeterek ve bunları geliştirerek güçlendirilebileceğini kaydeden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuk devleti bir grubun, imtiyazlı bir sınıfın değil, ülkedeki bütün vatandaşların kendisini emin ve güvende hissettiği bir devlettir ve hukuk devleti bir grup siyasetçinin, ideolojinin, bir grup idarecinin, bir kurumun değil, bizatihi milletin kararı ve tercihidir. Millet işte bu nokta-i nazardan meseleye yaklaşmaktadır. Tarih bu gerçeğin sayısız tekerrürü ile doludur. Elinde çekiç olan herkesi çivi gibi görür. Eski Türkiye'de hukukun eline çekici verdiler ve herkesi çivi gibi gördü. Kimini kılık kıyafetinden dolayı, kimisini yaşam tarzından, kimisini inancından, kimisini düşüncesinden dolayı, kimini siyasi görüşünden dolayı suçlayan ve araçsal şekilde uygulanan bir hukuk vardı. Bugün ise devletin elinde sadece ve sadece bir hukuk var ve hukukun üstünlüğü var. Yeni Türkiye'de başka arayışlara, başka mülahazalara asla yer yoktur. Bu nedenle biz insanımıza baktığımızda hak görüyoruz, özgürlük görüyoruz, bundan sonra da görmeye devam edeceğiz. Sadece insanımızı öncelemeye devam edeceğiz. Bu nedenle reform diyoruz. Yargı reformu diyoruz, insan hakları eylem planı diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde bu reformları adım adım hayata geçirmekte kararlıyız."

Bakan Gül, bu yıl 50 bini hukuk mahkemelerinde olmak üzere toplam 850 bin vatandaşa avukat desteği sağlandığını anımsattı.

Yargılama giderlerinin karşılanması için de son 2 yılda 44 milyon 577 bin lira sağlandığını vurgulayan Gül, yine aynı dönemde adli yardım talep edenlere de 343 milyon 337 bin lira hazineden kaynak ayrıldığını sözlerine ekledi.

Programa, Aydın Valisi Hüseyin Aksoy, AK Parti Aydın Milletvekilleri Mustafa Savaş, Metin Yavuz, Rıza Posacı ve Bekir Kuvvet Erim, Aydın Cumhuriyet Başsavcısı Kurtca Eker, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanı Ramazan Gürkan, ADÜ Rektörü Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir, Aydın Baro Başkanı Gökhan Bozkurt da katıldı.