Geçtiğimiz günlerde emekli öğretim üyelerinin 75 yaşına kadar üniversitelerde çalışabilecekleri yönünde haberler kamuoyuna yansıdı. Bu konuda en yetkili isim olan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın konuya ilişkin ifadeleri şu şekilde: “Bu yasal düzenleme ile emekli öğretim üyelerinin ilgili bölümün ihtiyacı ve üniversitenin talebi üzerine, 75 yaşına kadar çalışabilmesi mümkün olabilecektir. Bu şekilde ülkemiz yükseköğretiminin öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması yönünde de önemli bir adım atılmış olacaktır. Mevcut düzenlemede, bu imkân sadece 2006'dan sonra kurulan 41 devlet üniversitesi için söz konusuydu; yeni düzenleme ile öncelikli alan ve ihtiyaç kriteri ile bütün üniversitelere imkan sağlanacaktır.” Açıklama şöyle devam ediyor: “… insan ömrü uzamıştır. İleri yaşlarda da performans devam etmektedir ve 75 yaş konusu uzun yıllardan beri üzerinde çalıştığımız bir konudur. Gelişmiş büyük üniversitelerde duayen hocalarımız var. Bunlara, belli yaşa gelince 'seni kapı dışına koyduk' deniliyor. O da vakıf üniversitesine gidiyor ya da evine dönüyor. Önemli sayıda da hoca 'ben ya kendi üniversitemde kalayım ya da ayrılayım' diyor. Ama bunlar nitelikli beyinler. Bizim bu nitelikli beyinleri kaybetmememiz lazım." (http://www.milliyet.com.tr/yuksekogretimde-akademisyenler-75-gundem-2448756/).

Yukarıda YÖK Başkanının ifade ettiği durum farklı açılardan tartışmaya açılmaya muhtaçtır. Öncelikle emekliliği yaşla ilişkilendiren ve 67 yaşını doldurmasına rağmen üretkenliğini kaybetmeyen, gerek yaptığı bilimsel çalışmalar gerekse yetiştirdiği öğretim üyeleri ile Türkiye yükseköğretim sistemine önemli katkı sağlayan değerli öğretim üyelerimiz vardır. Yalnızca yaşlarını doldurdukları için bu öğretim üyelerinin emekli edilmesi sistemin bütününe irtifa kaybettirme potansiyeli taşımaktadır. Bunun birçok örneğini vermek mümkündür. Duayen tarihçimiz Rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık bir söyleşisinde “72 kitabım var, çoğunu 80 yaşımdan sonra yazdım” demektedir (http://www.hurriyet.com.tr/100-yasindaki-bilge-halil-inalcik-bu-sikintili-devir-gececek-30053925). Bir başka örnek Prof. Dr. Aziz Sancar. Zira Sancar 2015’te Nobel Kimya Ödülünü aldığında 69 yaşındaydı, şu an 71 yaşında ve hâlâ araştırmalarına devam ediyor. Dolayısıyla öğretim üyeliğinden emekliliği belli bir yaşa göre ayarlamak ve yaşı dolan öğretim üyesine “artık emekli ol, işe yaramazsın” demek zaten öğretim üyesi niteliği ve niceliği bakımından yıllardır ciddi sorunlar yaşayan Türkiye yükseköğretim sistemi bağlamında sorunlu görünmektedir. Bir öğretim üyesinin temel görevleri alanında teorik ve uygulamalı çalışmalar gerçekleştirmek, öğretim faaliyetlerinde bulunmak ve topluma hizmet uygulamalarında etkin rol üstlenmektir. Bu görevleri başarıyla yerine getiren, ulusal ve uluslararası eksende başarılı çalışmalara imza atan ve çalışmalarına devam eden öğretim üyeleri zorla emekli edilmemelidir. Bu anlamda 75 yaş bile sınır olmayabilir. Ancak öğretim üyeliğinden emeklilik yaşıyla ilgili tartışmalarda farklı boyutlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Zira bu ev 2 katlıdır ve ikinci katın penceresinden bakıldığında manzara bütünüyle değişmektedir! Kuşak çatışması ve yeni kuşaklar ile iletişim kurma ve teknolojide gözlenen değişimler, bazı öğretim üyelerinin işlerini oldukça güçleştirecektir. Ülkemizde maalesef 67 yaşından sonra yeni kurulan üniversitelere giden öğretim üyeleri ile ilgili bilimsel çalışmalar yoktur. Bu öğretim üyelerinin etkililiği ve verimliliği ile ilgili veriye gereklilik vardır. İşi duygusal zeminden kurtarıp veriye dayalı kararlar almanın daha sağlıklı olacağını değerlendirilmektedir. Konunun bir diğer yanı da öğretim üyesi bulma açısından sorun yaşayan Vakıf Üniversiteleri bu karardan olumsuz etkilenebilecektir.

Konuya ilişkin yapılan açıklamalara bakıldığında, öğretim üyelerinin emekli olduktan 75 yaşına kadar çalışabilmelerinin sağlanmasında yükseköğretimdeki öğretim üyesi ihtiyacının karşılanmasının temel gerekçelerinden birini oluşturduğu görülmektedir. Gerçekte Türk yükseköğretim sisteminde öğretim üyesi ihtiyacı uzun yıllardır tartışmalara konu olan bir durumdur. Örneğin YÖK (2007) tarafından yayımlanan Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi isimli belgede Türk yükseköğretim sisteminin nitelikli öğretim üyesi ihtiyacı birçok yerde vurgulanmıştır. Bu belgeden yaklaşık 7 yıl sonra YÖK eski başkanı Çetinsaya (2014) tarafından yayımlanan “Büyüme, Kalite, Uluslararasılaşma: Türkiye Yükseköğretimi için Bir Yol Haritası” isimli raporda, Türkiye’de öğretim üyesi ya da elemanı sayısındaki artışın öğrenci sayısındaki artışın çok gerisinde kaldığı ve Türkiye yükseköğretim sisteminde gelecek yıllarda benzer bir ivmeyle devam etmesi beklenen niceliksel büyüme hesaba katıldığında, ortaya çıkması beklenen öğretim üyesi sorununu aşmak için bir dizi politikaya ihtiyaç duyulduğunu belirtilmiştir. Aynı raporda doktoralı sayısında önemli bir artış kaydedilmesi gerektiği ifade edilerek 2005-2010 yılları arasında yılda ortalama 3.500; 2010-2015 yılları arasında yılda ortalama 7.000; 2015-2020 yılları arasında yılda ortalama 11.500; 2020-2025 yılları arasında yılda ortalama 15.500 doktoralı yetiştirilmesine yönelik hedefler konmuştur. Zira son yıllarda üniversite sayısındaki artış, bu konuda yaşanan sıkıntıların gündemdeki yerini korumasında önemli bir etken olmuştur. Aynı zamanda 15 Temmuz sürecinde yaşanan hain darbe girişimi ve izleyen dönemde önemli sayıda öğretim üyesinin görevden uzaklaştırılması, yükseköğretimde öğretim üyesi ihtiyacını artırmıştır.

Türkiye yükseköğretim sisteminin tarihsel gelişim çizgisinde öğretim üyesi yetiştirmeye yönelik bazı uygulamaların gerçekleştirildiği görülmektedir. 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkındaki Kanun, öğretim üyesi yetiştirmenin yasal dayanaklarından biri olan 2547 sayılı kanunun 33, 35 ve 50/d maddeleri ve yurt dışında kendi olanakları ile doktora eğitimini sürdüren öğrenciler Türkiye yükseköğretim sistemine öğretim üyesi kaynağı sağlayan ana damarları oluşturmuştur. Ancak bu programlar, etkili denetim ve takip sisteminin olmaması, hesapverebirlilik ve şeffaflık mekanizmalarının işletilememesi nedeniyle beklenen çıktıyı üretmemiştir. Bununla birlikte yurt içi ve yurt dışı lisansüstü eğitim programlarının sentezlenmesiyle ortaya konmuş bir model olan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) ile sistemin gereksinim duyduğu nitelikli öğretim üyesi kaynağı sağlanmak istenmiş ancak Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 01/09/2015 tarih ve 3040 sayılı almış olduğu karar ile Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) uygulamasına son vermiştir. Diğer öğretim üyesi yetiştirme kaynaklarının yeterli olmaması nedeniyle başlatılan ÖYP, etkili ve verimli bir biçimde yönetilebilseydi Türk yükseköğretim sistemi için önemli bir adım olabilirdi. Etkili bir teşvik sistemi ve burslandırma ile bu program daha etkin hale getirilebilirdi.

Gelinen noktada Türkiye yükseköğretim sisteminin sürekli artan yükseköğretim talebini de göz önünde bulundurmak suretiyle öğretim üyesi yetiştirme noktasında ciddi politikalar üretmesi ve bunları sabırla uygulaması gerekmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi küreselleşme, kitleselleşme, uluslararasılaşma, profesyonel yönetim ve değişen üniversite-devlet-toplum ilişkileri Türkiye’de de yükseköğretim bağlamında ciddi biçimde tartışılmaktadır. Ancak yükseköğretimde somut ve sürdürülebilir gelişme sağlamak yeterli sayıda ve nitelikli öğretim üyesi kaynağına sahip olmakla yakından ilişkilidir. Öğretim üyelerine emekli olduktan sonra 75 yaşına kadar çalışma izni vererek sistemin ihtiyacı bir nebze giderilebilir. Ancak bu durum öğretim üyesi yetiştirmeye yönelik daha sağlıklı politikalar üretilmesine engel olmamalı; böylesine ciddi bir mesele günü kurtarmaya yönelik uygulamalara bırakılmamalıdır. Üniversitelerde kreşlerin yanına birde yaşlı bakım merkezi eklemeyelim.

KAYNAKLAR

Çetinsaya, G. (2014). Büyüme, kalite, uluslararasılaşma: Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası. https://yolharitasi.yok.gov.tr/docs/YolHaritasi.pdf. Adresinden 10.05.2017 tarihinde erişim sağlanmıştır.

Yükseköğretim Kurulu [YÖK] (2007). Türkiye’nin yükseköğretim stratejisi. Ankara: T.C. Yükseköğretim Kurulu. http://www.yok.gov.tr/documents/10279/30217/ yok_ strateji_kitabi/27077070- cb13-4870-aba1-6742db37696b adresinden 11.05.2017 tarihinde erişim sağlanmıştır.

http://www.milliyet.com.tr/yuksekogretimde-akademisyenler-75-gundem-2448756/

http://www.hurriyet.com.tr/100-yasindaki-bilge-halil-inalcik-bu-sikintili-devir-gececek-30053925