28 Ağustos 2019 tarihinde Batman ilinin şehirlerarası otobüs terminalinde aralarında kan davası olduğu belirtilen Suat Yüksekbağ (20), iki kardeş R.K ve A.K tarafından önce 37 yerinden bıçaklandı. Sonra yaralı kişinin çırpına çırpına ölmesini ellerinde bıçak ve sopa ile beklediler. Kimseyi yaklaştırmadılar. Bu vahşi olayı terminalde bulunanlar izledi ve cep telefonları ile kayıt altına aldılar. Süreçte polis herhangi bir şey yapmayıp, meraklı kalabalığın cinayet mahalline girmesini engelleyerek katillerin cinayeti pürüzsüzce gerçekleştirmesine katkıda bulundu. Saldırıya maruz kalan Suat Yüksekbağ (20) öldükten sonra katiller teslim oldu. Görsel kayıtlar medyada paylaşıldı. Bu kan dondurucu olay şehir merkezinde herkesin gözü önünde hunharca işlendi.

Bu cinayet Amerika’da işlenseydi, polis hemen tabancasını çıkartır, katil adayını üç defa uyarır, katil teslim olmazsa, polis katili orada öldürürdü. Bu eylemi işleyen polis ceza almaz, hakkında herhangi bir yasal kovuşturma yapılmazdı.

Benzeri bir olay Kırıkkale’de meydana geldi. Kendisinden boşanan kadını, herkesin gözü önünde, kızının gözü önünde eski kocası hunharca katletti. Olay yaşanırken etraf kalabalıktı. Kimse müdahale etmedi. Herkes elinde cep telefonu ile kayıt alıp canlı yayın yaptı. Emine Bulut şehrin göbeğinde, kızının gözü önünde çırpına çırpına can verdi.

Bu kan dondurucu olaylar yaşanırken, toplum neden duyarsız davranıyor? Toplum yaşadığı olayı hemen polise haber verip neden ambulans çağırmıyor? Katile neden engel olmuyor?

Sosyal psikoloji alanında bilinen bir sendrom vardır. Bu sendroma “Kity Genovese Sendromu" adı verilir.

1964 yılında New York şehrinde akşamüstü Kity Genovese isimli bir kadın çok da ıssız olmayan bir caddede cinayete kurban gider. Bu olayda ilginç olan şudur: Kadına saldıran şahıs dakikalarca kadına tecavüz etmeye teşebbüs eder, başaramayınca darp eder öldürmeye çalışır. Kadını yaralı halde bırakır. Bir süre sonra tekrar gelir ve kadını öldürür. Bu acı, korkunç süre bir saattir ve bir saat boyunca zavallı kadın çığlıklar atar yardım ister. Polis olay yerine gelir ancak resmi ihbar olaydan tam bir saat sonra yapıldığından geç gelmiştir, çevreyi inceler. Kadının öldürüldüğü bölgede olayı kimsenin duymaması imkânsızdır.

Polis, çevredeki evleri incelediğinde, çevrede yaşayan 37 mahalle sakininin olayı gördüğünü, hatta bir kısmının sonuna kadar pencereden izlediğini ancak hiçbiri olaya müdahale etmediği gibi polis de çağırmadığını anlar. Bu olay sonrası bir polis şefi gazeteci arkadaşı ile konuşurken durumu anlatır. Gazetecinin ilgisini çeker ve bunu haber yapar. Haber sonrası Amerika’da büyük infial olur. Psikologlar, psikiyatristler, sosyologlar olayı incelemeye başladıklarında şu durum ortaya çıkar. Olaya tanık olan kişilerin hepsi bir başkası mutlaka polise haber verir veya müdahale eder diye duyarsız kalmıştır. Kadın bu nedenle kalabalığın ortasında öldürülmüştür. Bu sosyal davranışa katledilen kadının adı ile Kity Genovese Sendromu adı verilir.

Sosyal psikolojide bu ve benzeri durumlara Kity Genovese Sendromu olarak bilinir. Yaşananlara duyarsızlıktan çok başkasına yükleme, bekleme, sosyal kaytarma davranışı ön plandadır. Birisi çözer. Birisi yardımcı olur biz işimize bakalım. Biri mutlaka görmüştür. Biri mutlaka dilekçe verir. Düşünceleri ile sorun, problem ve sıkıntıları başkasına atmak.
Sonuç mu? Etkisiz, güçsüz, zayıf hatta sıfır tepkiye neden olur. Toplumsal refleks azalır ve zorba istediğini yapar! Bu tür olaylar toplum yaşamında infial yaratır. Birlikte, toplu halde yaşamanın anlamı kalmaz. Duyarsızlık arttıkça, toplumsal yaşamda herkesin gözü önünde olumsuz olaylara müdahale etmeyen ancak genel izleyici konumunda kayıt alan ya da canlı yayın yapan bir güruh ortaya çıkar.

1970-1980’li yıllarda her köşe başında elinde fotoğraf makinası ile öğrenci olaylarını fotoğraflayıp yayın kuruluşlarına satan fahri gazeteciler ya da amatör gazeteciler vardı. Akıllı cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle birlikte fahri gazetecilerin ve olumsuz olaya müdahale etmeyenlerin sayısı arttı. Bu durum toplumsal değerleri, yaşam biçimimizi, birbirimize olan güveni, dostluğu, yardımlaşmayı ve paylaşmayı engeller hale geldi. Aynı yerde yaşayan ancak birbirine yabancı bireyler haline gelmeye başladık. Hızlı şehirleşme ile birlikte toplumsal yabancılaşma ve yozlaşma birbirini takip eder hale geldi.

Toplumsal tepkinin olmaması ile ilgili başka bir olay Sırp kökenli sanatçı Marina Abromavic’in başına geldi. 1979 yılında o zamanlar henüz pek tanınmamış olan performans sanatçısı Marina Abramovic, gösteri sanatları tarihinin en unutulmaz, en konuşulan ve belki de en korkunç gösterilerinden birini gerçekleştirdi. “Rhythm 0” adını verdiği bu gösteride, yaptığı şey aslında çok basitti. Olduğu yerde sabit durmak. Bunun yanı sıra gösteriyi izlemeye gelenlerin seçimine bırakılmış şekilde, bir masa üzerine birçok farklı eşya ve materyal yerleştirdi. Bu masada çiçekten çikolatalı keke, zincirden bıçağa kadar her türlü rastgele eşya bulunuyordu. Hatta masada bir mermi ve silah bile mevcuttu. Yani ziyaretçilerin iyiyle kötü arasında seçim yapma şansı vardı. Bu objeleri tüm ziyaretçiler istedikleri gibi kullanabileceklerdi.

Tüm gösteri boyunca kadın, tıpkı cansız bir obje gibi pasif kalacaktı. Amacı aslında kendini yaşayan bir sanat eseri olarak empoze etmekti. Ancak altı saat sürecek bu performans denemesinin hayatının en korkunç günlerinden birine dönüşeceğinden haberdar değildi.

İlk başlarda izleyiciler oldukça nazik ve iyi niyetliydi. Kimisi masadaki gülleri kadının eline veriyor, kimi ona kek yediriyor bazıları ise saçlarını okşuyor onunla tokalaşıyordu. Ancak aradan zaman geçtikçe ve performans uzadıkça işin rengi değişmeye başladı. İlk olarak izleyicilerden biri kadına hafif bir tokat attı. Abramovic’in gerçekten de, hiçbir reaksiyon vermediğini fark eden topluluktan bazıları kadına daha sert bir biçimde vurmaya başladı. Az önce kadının elini sıkan, ona gül uzatan insanlar karşılarında gerçekten savunmasız birinin olduğunu kavradıklarında şiddet eğilimi göstermeye başladılar. Ancak olaylar bununla da sınırla kalmadı.

Kalabalıktan bir kişi silahı alıp kadının alnına dayadı. Daha sonra silahı kadının eline vererek silahı boynuna dayamasını sağlayacak bir biçimde yerleştirdi. Bazıları kalemlerle kadının alnına, boynuna yazılar yazmaya başladılar. Bunların ardından cinsel tacizler başladı. Bazıları kadının kalçalarını, göğüslerini sıkıştırıyor, kimi onu öpüyor kimi ise yalayarak tükürüyordu! Sonunda kalabalık, kadının üzerindeki eşyaları makaslarla parçalayarak onu çırılçıplak bıraktı. Ancak bununla da yetinmediler.

Kalabalıktan biri kadının karnını bıçakla çizdi ve diğerleri de bundan cesaret alarak onu takip etti. Elbiselerini parçaladıktan sonra, kadının her tarafını bıçaklarla çizmeye ve kadını belli belirsiz bıçaklamaya başladılar. Boyun kısmına çizik atarak kanamasını sağladıktan sonra burada kan emenler bile oldu. Bunun ardından kadını sağa sola cansız manken gibi taşıdılar bu esnada defalarca taciz ettikleri kadına, kalabalıktan bir adam masa üzerine yatırıp tecavüz etmeye çalıştı!

Sonrasında sağduyulu birkaç kişinin önlemesiyle kalabalık bu fikirden vazgeçti ve kadının çıplak fotoğraflarını çekmeye, bazılarını da eline tutuşturmaya başladılar. Bu esnada kadın gözyaşları içindeydi ancak kalabalık onu bir obje olarak değerlendirme konusunda ısrarcıydı…

Vahşileşen çoğunluğa rağmen kalabalık içinde bulunan bir grup insan bu durumdan rahatsızlık duymaya başladı. Ancak cesaret edip bir eylemde bulunamadılar. Ta ki kalabalıktan çıkan bir kadın, Abramovic’in gözyaşlarını silip ona sarılana kadar… Kadının peşi sıra, sanatçıya yapılanlardan rahatsız olan azınlık grup, onu adeta bir koruma çemberine alarak, kıyafetlerini geri giydirdi, boynundaki yarayı kapattı, vücudundaki diğer kanayan kısımları bantla kapattı ve kadına sigara ikram ettiler.

Bir performans sanatından daha çok toplumsal bir deneye dönüşen bu olay, çoğunluğun birbirinden cesaret alarak içindeki kötülüğü kolayca ortaya çıkarabilmesine karşın, bu durumdan rahatsız olan iyi niyetli kişilerin aynı dayanışma cesareti gösterememesinin ya da bu konuda geç kalmasının nelere sebep olduğunu gözler önüne seriyordu.

Altı saat sonunda performans sona erdiğinde Abramovic, tekrar hareket etmeye başladığında, kalabalık korkunç biriyle yüzleşmişçesine oradan kaçıştı. Az önce çekinmeden işkence yaptıkları kişinin, tekrar bir birey formu kazanarak hareket etmesi kalabalığı dehşete düşürmüştü… Abramovic’in yaşadığı travmada, yaşananları onaylamayan bir grup olmasına rağmen, bu grup çoğu zaman tepki vermez ya da pasif kalır. Bu süreçte saldırgan, ahlâksız ve agresif olanlar kazanır. Masum ve dürüst olanlar toplumda kaybetmeye başlar.

Sonuç olarak Abromavic, Genevose, Bulut ve benzeri yüzlerce olayda toplumsal duyarsızlık ve toplumsal kaytarma başrol oynamaktadır. Olumsuz olayı desteklemeyenlerin pasif kalması, olumsuz olayın kahramanlarını daha da saldırgan hale dönüştürmektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) bir hadisi şerifinde diyor ki: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman 78). Çevrede görülen olumsuz olaylara tepki verme ve ortak bir bilinç geliştirme için eğitim kurumlarına, ailelere ve yazılı-görsel basına çok fazla görev düşmektedir. Her birey, Emine Bulut olayını empatik bir gözle değerlendirmesi gerekir. Emine Bulut sizin kızınız, sizin kız kardeşiniz, sizin anneniz olabilir. Bugün tepki vermeyerek, duyarsız kalarak geçiştirdiğiniz her olayın yarın öznesi, nesnesi siz ya da yakınlarınız olabilir. Duyarlı, etik ve yaşanabilir bir toplumsal çevre yaratmak hepimizin asli görevi olmalıdır. “Beni sokmayan yılan bin yaşasın.” yanlış bir yaklaşımdır. Unutmayınız ki, sizi sokmayan ama başkalarını sokan yılan bir gün sizi de sokacaktır. Yanlış, etik dışı davranışa tepki vermek imanlı, ihlaslı, çağdaş birey davranışıdır.

Kaynakça

Kitty Genovese Sendromu. https://www.bilgipesinde.com/detay/kitty-genovese-sendromu. (Erişim Tarihi. 31 Ağustos 2019).

Günün deneyi. https://ekmekvegul.net/sectiklerimiz/gunun-deneyi-6-saat-hareketsiz-duran-kadina-nasil-davrandilar. (Erişim Tarihi. 31 Ağustos 2019).