Peygamberlik mesleği olan öğretmenlik, gün geçtikçe saygınlığı azalan ve kalitesi düşen bir mesleğe dönüşüyor. Eğitici ve öğreticiliği ile ön plana çıkan öğretmen, ne yazık ki, toplum nezdinde saygınlığını kaybediyor. Bir velinin gelip "Sen kim oluyorsun da benim çocuğuma kızıyorsun, sen kendini ne zannnediyorsun, sana haddini bildireceğim..." gibi söylemlerde bulnması bir öğretmenin aşkını, şevkini ve mesleğine olan saygısını yavaş yavaş kaybettiriyor..!

"Eti senin kemiği benim" diyen velilerden, "haddini bildireceğim" diyen velilere geçiş yapan bir yaklaşım tarzı, aslında öğretmenlik mesleğine olan saygınlığı açık ve net bir şekilde gösteriyor...

Toplumu eğiten ve gelecek neslin daha iyi koşullarda yaşaması için gayret eden öğretmenler, artık okul içi kargaşa ortamlarından ders işleyemez hale gelmiş durumdalar. Hangi özveriyle, hangi  bakış açısıyla, hangi mantık ilkesiyle hareket edip müreffeh yarınların neslini oluşturmaya çalışıcaklar..? Bir sürü sorun ile meşgul olan bir öğretmen, hangi ortamda, nasıl bir gençlik oluşturacağım diye düşünüp harekete geçecek..? 

Sakin bir kafa olmadan, bir şeyler yapmak mümkün müdür..? Bir insanla uğraşmanın ne kadar zor olduğunu çocuk sahibi olan her birey çok iyi bilir. Bir öğretmeni düşünün, yüzlerce öğrenciyle iç içe ve doğru orantılı oarak yüzlerce sorun...

Kolay değil, hem de hiç kolay değil efendim..!

Davulun sesi uzaktan hoş gelir...

Öğretmenler ne istiyor..?  

Çok açık ve net bir ifadeyle; kaybolmuş ve ezilmiş saygınlıklarını geri istiyorlar. 

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN